Gönderi

1200 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 26 days
Benzersiz bir kitap! Tam bir karın ağrısı!
Upuzun bir sinema filminden sonra koltuğa yapışıp kalmak gibi bir his… Baştan uyarmam gerekiyor ki bu inceleme bol spoiler içeriyor olacak. Ayn Rand` tan daha önce Hayatın Kaynağını okumuştum ve uzun süre etkisinden çıkamamıştım. Kitabı incelerken iki kitabın karşılaştırmasına da ara ara yer vermek istiyorum. Bu kitap benim gözümde bir başyapıt. 1200 sayfa. Kitabın yarısından fazlasının altını çizdim sanırım. Sonlarına doğru bitmesin diye okuma hızımı yavaşlattım. Kitabın kalınlığı gözünüzü korkutmasın . Çok akıcı ve hiç sıkmayan bir öyküsü var. İçinde aşk, mücadele, felsefe, heyecan, savaş, sen ben hepimiz varız. Kitabın yazılmasınının üstünden yıllar geçmiş olmasına rağmen sanki günümüzü anlatıyordu. Çağının çok ötesine seslenmeyi başaran bir kitap. Başlamadan önce şunu eklemek istiyorum. Bu yazıyı okurken Keith Thomas`tan „ Catch me if you can“ isimli müzik eserini dinlemenizi tavsiye ediyorum. Bana kitabın ruhuna ait bir parcaymış hissiyatı verdi. Ayn Rand kitaplarında göze çarpan belli başlıklar var. Dikkatimi çekenler iş hayatında başarılı, tuttuğunu koparan, kitaptaki çoğu erkeğin aşık olduğu, hırslı , güzel baş kadın karakter. Ardından zengin, yakışıklı, kimseye eyvallahı olmayan, kadınına deli gibi aşık, güven veren, sek nerdeyse mükemmel baş erkek karakter/ler. Ve sonra kitapta cok ayrıntılı bilgilerin yer aldığı bir ya da bir kaç sektör. Bu kitapta yazar demiryolu ve madencilikle ilgili okuyucuya çok detaylı bilgiler veriyor satır aralarında. Hayatın Kaynağı kitabında da ayrıntılı bir şekilde mimarlıktan bahsediliyordu. Ve tabiki Ayn Rand kitaplarının olmazsa olmazı „ Felsefe.“ Karakterler tamamen siyah ya da tamamen beyaz değil gri. Bu da kişinin en kötü karakterde bile kendisine dair izler bulmasına yol açıyor. Şimdi bundan sonrasında benim karakterler hakkındaki duygu düşüncelerim yer alıyor. Karakterlere on yıllar üzerinden seslenmek istiyorum. Kitabı okumak isteyenleri burdan uğurluyoruz. Çünkü tamamen spoiler içeriyor olacak. Günah benden gitti Francisco d'Anconia! En çok sana kızdım, en çok sana acıdım, en çok sana haykırdım içimden. En çok sen karnımı ağrıttın.. Hayatının ilk, son, tek aşkı ile ömür boyu yollarının ayrıldığına değdi mi? Yargılamak değil niyetim bir isyan. Dagny ile John´un birlikteliği kalbine kaç bıçak çiziği attı görmek isterdim. Kitabın en başında olacaklardan habersizken kitabın sonunda senin bir şekilde Dagny ile tekrar birlikte olacağını düşünmüştüm. Ama hikaye ilerledikçe ümidimi kaybettim. En çok sen hak ediyordun Dagny‘ i ne John ne Hank. Ama yıllarca süren yokluğun, susuz bırakmak zorunda kaldığın çiçeğini soldurdu. En çok buna canım yandı. Seninle bu kayıpla nasıl bir iç mücadele sürdürdügün hakkında konuşmak isterdim. Hayatımda tanıştığım en sempatik karakterlerden biri olarak kalacaksın. Şimdi sayfalar arasından gerçek dünyaya kalksan gelsen etkileyemeyeceğin hiçkimse yok ( Hande Mehan’dan Zararını Seviyorum şarkısı Dagny’den sana gelsin Francisco d'Anconia! ) Dagny! 3 mükemmel erkegin aşkı ! Hatta 4! Bu kadar karşılıksız, günahına sevabına rağmen, delicesine, vazgeçilmezcesine sevilmek nasıl bir duygu gel anlat bize! Seni sevdim mi bilmiyorum. Seni neden cok sevemedim bilmiyorum. Aslında tahmin ediyorum sanırım. Bir dakika. Ama sana hayran kaldığım aşikar. Mücadelene, son saniyeye kadar olan savaşına, kendine dürüst oluşuna, korkusuz oluşuna, dimdik duruşuna hayranım. Cok yoruldun, nefesin tükendi, vazgeçmek zorunda bırakıldın. Ama! Sana birkaç sorum var Dagny… Neden? Neden Hank`tan vazgeçişin bu denli sağır edici bir sessizlik içinde oldu. Nasıl bu denli kolay sancısız bir anda oldu. Varsa da olmuşsa da sancından biz okuyucuyu daha çok haberdar etmeyen satırlara kırgınım. Vadide karşılaştığınızda hiç yaşanmamış gibi davranmayı başarabilecek misin? Başarabildin mi?...Şimdi karşıma uzayıp giden demiryolları çıktığında, köprüler gördüğümde, karanlık uzun tünellere girdiğimde zihnimde aniden o gri elbisenle sen beliereceksin Dagny Taggart! Hank Rearden! Sen sen sen… Seninle konuşmak değil sessizligini paylaşmak isterdim. Dagny`i sevişin aşk lügatında bir başyapıt! Gerçekten sevdin. Aşkına karşı sergilediğin, böyle bir dik duruşu, böyle bir sahiplenilişi , böylesine vazgeçilmemeyi dünya üzerinde kaç kadın tattı ki? Kitapta sana bu kadar uzun yer verilip sonra bu kadar kolay gözden çıkarılışını hiçbir zaman affetmeyeceğim. Nasıl başa çıktın? Çıkabildin mi? Sen, Dagny´i her gözden kıskanan sen nasıl dayanabildin? Çok fazla soru işareti kaldı romanın ardından sana dair. Dagny´ye yazdığın 2 satır mektupta „ Sana kızmıyorum “ demiştin. Kızmadın tamam inandık diyelim ama ya kalbin? Ona ne oldu. Ondan hiç bahsetmedin. İçinde üstüne devrilen tonlarca çelikten bahsetmedin. Seni biraz Howard Roark´a benzetiyorum. Pes etmeyişin, dağ gibi ayakta kalışın, sevdigi kadına kıyamayışın bana onu hatırlattı. Fakat yine de Howard Roark bir markadır ve kimse onu geçebilemez. Senin herşeyi bu kadar kolay kabullendiğine hiçbir zaman ikna olmayacağım… ( Cengiz Kurtoğlu’ndan ‚Saklı Düşler ‚ şarkısını sana armağan ediyorum Hank! Vadide üretilen sigarayı tüttürerek dinle bu şarkıyı…) Ve gelelim ilk sayfalardan gümbür gümbür ayak seslerini bize duyuran ama kendini sona saklayan John Galt´ımıza. John Galt seninle ne yazık ki Hank Rearden ya da Francisco d'Anconia kadar bir gönül bağı kuramadım. 3 saat süren radyo konuşmanı okurken çok zorlandım itiraf etmeliyim. Sen bir fikir adamısın eylem adamısın. Dagny ile olan aşkınla keşke kitabın sonlarına doğru karşılaşmamış olsaydık. Seni yeterince tanıyamadım. 10 sene boyunca yüreğinde patlayan volkanlardan bize bahsetmeyerek yazar, çok büyük kötülük yapmış. Sanki senin hakkında kötü şeyler söylersem kitabın içinden çıkıp bunu burnumdan fitil fitil getirirmişsin gibi geliyor. O yüzden susuyorum. Kitabın en serefsizi kuşkusuz James Taggart`tır. Hem acıdım hem kızdım. En çok ihtiyacın şey koşulsuz bir şefkatti. Bunu karşı tarafı kırıp dökerek elde edemeyeğini ögrendin mi? Bu kitap hakkında içimde cümlelere dökmeyi başaramadığım çok fazla duygu ve düşünce var. Mükemmel bir kitap. Bir daha böyle karnımı ağrıtan bir kitabı nerden bulacağım şimdi ben? Kitabın sonu beni milyonlarca soru işareti ile ortada bıraktı. Yine de mükemmeldi. Şahane ve benzersizdi. Ayn Rand sen çağını aşan bir yazarsın. Senin beyin kıvrımların arasında seyahat etmek isterdim. Kitaplarında göze çarpan aşkına herşeye rağmen sahip çıkan erkek karakterlerin ve mutlu sonların sende neyin yansıması olduğunu bilmek isterdim. Bir hayal, bir ümit, bir gerçek? Yüzlerce sayfadan sonra beynimin içinde aniden beliren cümleler..."Seni seven insan, sensiz yapamaz. Seni seven insan aşkı uğruna her zorluğa göğüs gerer. Sensiz yapabiliyorsa bir daha düşün... Seni kaybetmeyi göze alıyorsa bir daha düşün. " Hadi kendinize bir iyilik yapın. Bu kitabı bir yerlerden bulup okuyun. Daha fazla zaman kaybetmeyin. Saygılar Efendim…
Atlas Silkindi
Atlas SilkindiAyn Rand · Plato Film Yayınevi · 2007601 okunma
·
153 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.