Tanrı'yı mahkemeye çağıran mahkûmun hikâyesi
Asırlardan beri Batı emperyalizmini besleyen ana
kaynak, muharref İncillerdir.
İncillerde yazılı olan ?Kimde varsa ona daha çok
verilecek, kimde yoksa, kendisinde olan da onun elinden alınacaktır? felsefesi,
para kazanmada Batılılara hak ve hukuku bir tarafa bıraktırmakta, onların
zihnine sadece para kazanmanın önemli olduğu fikrini yerleştirmektedir. Bu
fikirlerle beslenen hıristiyan Batı dünyası, parayı ve serveti elde etmek için
her türlü vâsıtayı mubah görmekte ve onu elde etme uğruna her çareye
başvurmaktadır.
Yüzyıllardan beri kilise râhiplerinin
önderliğinde köle ticareti yapan, Afrikalı milyonlarca zenciyi Amerika ve
Avrupa'ya taşıyıp köle olarak satan Avrupalılar, ticaretini yaparak üzerinden para kazandıkları bu insanlara karşı, Hz. İsa'nın benzetmesinde geçen efendinin,
kölesine davrandığı gibi davrandıklarını düşünmekte ve bunda herhangi bir
haksızlık görmemektedirler.
Başta Asya ve Afrika olmak üzere dünyanın birçok
yerinde, geri kalmış ülkelerin toprak altı ve toprak üstü zenginliklerini
işleten hıristiyan Batı dünyası, bu ülkeleri sömürürken, ?onlar fakirdir, fakir
olarak kalmalıdır, hatta daha da fakirleştirilmelidir, çünkü onlar servetlerini
değerlendirmeyi bilmiyorlar, bu işi biz biliyoruz, öyleyse bu serveti onlardan
almak bizim en doğal hakkımızdır? diye düşünmektedirler.
Görüldüğü gibi İncillerde, bir yandan komünizme
model teşkil edecek ifadeler yer alırken, öbür yandan faizi ve her türlü gayri
meşrû kazancı mubah sayan, emperyalist düzeni özendirecek pasajlara da
rastlanmaktadır.
"Beş Paralık" ithafı Roman'a değil aslında. Kitabın içinde günlük hayatta çok karşılaşılan ve her çağın mensubu tiplemeler için böyle bir misilleme yapılmış.
Ahlâken yozlaşmış. Paraya bir Tanrı gibi tapan insanların hattâ bu uğurda karısını kocasını bile satmaktan çekinmeyecek "Beş Paralık" insanların anlatıldığı roman.
Ve burada bahsolunan tüccar tiplemesi işlediği suçların gerekçesi olarak İncil'deki şu kıssayı sunuyor:
"Hz. İsa, öğrencilerine mallarını kölelerine emanet eden bir adamı örnek olarak göstermekte ve bu adamla köleleri arasında
geçen konuşmalardan ders alınmasını istemektedir. Hz. İsa'nın öğrencilerine
anlattığı bu benzetmeye göre, kendisinin semâya alınışı, yolculuğa çıkmak üzere
olan bir adamın, kölelerini çağırıp malını kendilerine emânet etmesine
benzemektedir. Hz. İsa'nın örnek olarak gösterdiği bu adam, kölelerinden birine
beş talant, diğerine iki talant, öbürüne ise bir talant vermiştir. Beş talant
alan köle ile, iki talant alan köle, paralarını çalıştırarak efendilerinin
dönüşünde aldıkları parayı iki misli olarak geri vermişler, ancak, bir talant
alan köle, efendisinin dönüşünde sadece kendisine verilen bir talantı geri
vermiş ve efendisine, ?Efendim senin sert bir adam olduğunu biliyordum, senden korktuğum için aldığım parayı kaybetmiyeyim diye toprağa gömdüm, şimdi sana
olduğu gibi iade ediyorum? diyerek parayı iade etmiş. İki kölenin aksine
parasını çalıştırmayan bu üçüncü köleye çok öfkelenen efendi, ona ?Kötü ve
tembel köle! Mademki benim sert bir adam olduğumu biliyordun, öyleyse benim
paramı faizcilere vermeliydin. Ben de geri gelince onu faizi ile beraber geri
alırdım? dedikten sonra, elinde bir talant olan kölenin elindeki bir talantının
alınıp, elinde on talant olan köleye verilmesini emretmiştir.
Benzetmenin son kısmında mal sahibi efendinin, bu icraatının gerekçesi de şöyle açıklanmıştır:
?Çünkü her kimin varsa, ona verilecektir ve ona arttırılacaktır; kimin yok ise,
elinde olanı bile alınacaktır.? (Matta, 25/14-30, s. 28-29)
Ve bunun üzerine ezilen aşağı tabaka sınıfı da yıllardır burjuvazinin kendi üzerinde uyguladığı zulmün sebebi olarak İncil'i suçlu gösterip Tanrı'ya dava açarlar.
Bu kitabı beğenmemin ana sebebi de konunun değil anlatımın marjinalliğiydi. Konu her kitapta ve hayatımızda önemli bir yere sahip olsa da yazar öyle bir anlatmış ki hayran kaldım. Son sahnesi dehşet vericiydi.