Gönderi

Etik, bireyin nasıl yaşaması gerektiği sorusuyla ilgilenir. Bunun- la birlikte sadece toplulukla ilişkisi çerçevesinde düşünüldüğünde birey gerçek anlamda var olmaz. Birinin birey olması öncelikle top- luluktan ayrılmasıyla mümkündür. Böylelikle ilk kez benlik keşfe- dilir ve etik meselesi ortaya çıkar. Bu anlamda, benlik ve etik me- selesini Antik Yunan'da ilk ortaya atan İyonya'ydı. O dönemde Ati- na'da böyle sorular gündeme gelmiyordu, zira Atina'daki insanlar klan toplumu safhasından beri mevcut olan topluluk ilişkilerinden bağımsız bireyler değildi henüz. Öte yandan İyonya çeşitli topluluklardan gelen kolonicilerden oluşuyordu, dolayısıyla orada başından itibaren birey vardı. İyonya polis'i böyle bireyler arasındaki toplumsal sözleşmeyle kurulmuştu. Burada birey geleneksel topluluk bağlarından kurtulmuştu, hem de kendi seçtiği bir polis'e sadıktı. Bu sadakat, tesadüfi doğum yerine değil yalnızca bireysel iradeye dayanıyordu. Bu nedenle polis içinde eşitsizlik ortaya çıktığı anda kişi kolaylıkla oradan ayrılabiliyordu. Bir ilke olarak izonomi yalnızca bu koşullarda gerçekleştirilebilir. Atina'daysa koşullar farklıydı. Atina polis'i de üyeleri arasında bir tür sözleşmeyle oluşmuştu ama bu, bireyler arasında bir toplum- sal sözleşme değil kabileler arasında bir anlaşmaydı. İnsanlarsa klanlarının bir türeviydi. Para ekonomisinin nüfuz etmesiyle doğal olarak bireyler veya bireycilik Atina'da da ortaya çıktı. Bu noktada nihayet izonomi ve İyonya kökenli doğa felsefesiyle ilgilenmeye başladılar. Fakat Atina'da bunlar geleneksel topluluklara tehdit ola- rak görülüyor ve bitmek bilmeyen saldırıların hedefi oluyordu. Po- lis'in tanrılarını reddeden doğa felsefesi bu yüzden bizzat polis'in (topluluğun) reddi olarak düşünülüyordu. Dolayısıyla uzun yıllar boyunca Perikles'in yakın arkadaşı olan Anaksagoras, tanrılara say- gısızlık ettiği gerekçesiyle Atina'dan sürüldü. Bir süre sonra Sokrates de aynı nedenle idam edilecekti.
·
76 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.