Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"Savaş biterse her şey düzelir," diye düşünüyorlar. O kadar da kolay değil. Ve bu sadece sıradan insanın aIgısı değil; Bertrand Russell gibi çok büyük filozoflar bile savaş biterse her şeyin düzeleceğini düşünüyor. Bu negatiftir çünkü sorun savaş değil, insanoğludur. Ve savaş dışarıda değildir, içeridedir. Eğer içerideki savaşı savaşmazsan bunu dışarıda yapmak zorunda kalırsın. Eğer içerdeki savaşa girer ve kazanırsan o zaman dışarıdaki savaş da biter. Tek yol budur. Hindistan'da Mahavira'ya "Fatih," "Yüce Fatih" adını, jina adını verdik. Jina sözcüğü Fatih anlamına gelir. Ama o hiç kimse ile savaşmamış ki, bu durumda kimi yenmiş olabilirdi? Şiddete asla inanmadı, savaşa asla inanmadı, dövüşmeye asla inanmadı. Neden bu adama yüce Fatih Mahavira adını veriyorsun? Bu onun asıl ismi değil; asıl ismi Vardhaman'd Ne oldu? Ne tür bir olay gerçekleşti? Bu adam kendini yendi ve bir kere kendini yendiğinde başkaları ile olan savaşın da hemen sona erer çünkü başkalarıyla olan savaşın sadece içsel savaştan kaçmak için kullanılan bir hiledir. Eğer kendinle rahat değilsen o zaman sadece iki yol vardır: Ya bu rahatsızlıktan acı çekersin ya da onu bir başkasına yansıtırsın. İçinde gergin oldugunda savaşmaya hazırsın; herhangi bir bahane yeterli olur. Her şey bahanedir; herhangi birinin, hizmetçinin, karının, çocuklarının üzerine atlayabilirsin. İçsel çatışma ve rahatsızlığından nasıl kurtulursun? Karşındaki kişiyi sorumlu yaparsın, sonra da bir boşalma noktasından geçersin. Artık öfkelenebilirsin, öfke ve şiddetini fırlatabilirsin ve bu sana bir rahatlama bir boşalma duygusu verir; bu tabii geçicidir çünkü içeride hiçbir şey değişmez. Yeniden biriktirmeye devam eder, eskisi gibi kalır. Yarın yine öfkeyi, kini toplayacaktır ve sen onu yansıtmak zorunda kalacaksın. Diğerleri ile savaşmanın nedeni içinde saçmalıkları toplamaya devam etmendir, bunları bir şekilde dışarı atman gerekir. Kendini yenmiş olan kişi kendini fethetmiştir, içsel bir çatışması yoktur. Savaş sona erer. O içeride tektir; iki değildir. Böyle bir insan asla yansıtmaz, böyle bir insan başka biri ile çatışmaz. Yani bu insan zihninin içsel çatışmadan kaçınmak için kullandığı bir hiledir çünkü içsel çatışma birçok nedenden dolayı daha acı verici bir şeydir. Temel neden hepinizin kendisinin iyi bir insan olduğuna dair bir imaja sahip olmasıdır. Ve hayat öyle bir şeydir ki bu imaj olmadan yaşamak neredeyse mümkün değildir. Psikiyatrlar yaşamak için sanrılara gerek olduğunu söyler. Sen aydınlanana dek, yaşamak için sanrıların olması şarttır. Eğer kendinin çok kötü, şeytansı hissediyorsan, eğer bu imaj aslında öyle olduğun gerçeği içine girecek olursa, artık yaşaman mümkün olmaz. Tüm özguvenini yitirirsin, kendine karşı o kadar derin bir lanetleme içinde olursun ki sevmen mümkün olmaz, gerçekten hareket etmen mümkün olmaz, başka bir insana bakman mümkün olmaz. Kendini çok aşağılık, çok kötü, çok şeytansı hissedersin, öleceğini hissedersin; bu duygu bir intihara dönüşür. Ve bu bir gerçektir. O zaman ne yapmalı? Bu gerçeği değiştirmenin bir yolu: Şeytan'ın adamı değil, Tanrı'nın adamı olmak, ilahi olmak. Ama bu zor, uzun, zorlu bir yol. Çok fazla şeyin yapılması gerekiyor; ancak o zaman Şeytan ilahi olabilir. O ilahi olabilir! Şeytan kelimesinin kökenini bilmiyor olabilirsin; İngilizcede ilahi (devine) kelimesi şeytan (devil) kelimesi ile aynı kökenden gelir. Olasılık oradadır; onlar aynı enerjinin iki kutup noktasıdır. Ekşimiş, acılaşmış olan enerji tatlı olabilir. İçsel bir dönüşüme ihtiyaç var, içsel bir simyaya ihtiyaç var ama bu uzun ve zorlu bir yol ve zihin her zaman en az direncin olduğu kısa yolu tercih eder. Bu yüzden zihin şöyle der: "Neden iyi bir insan olmaya çalışıyorsun? Sadece iyi olduğuna inanman yeterlidir." Bu kolaydır çünkü hiçbir şeyin yapılmasına gerek yoktur. Sadece iyi olduğunu düşün, sadece güzel, cennetten çıkma biri olduğuna, kimsenin senin gibi olmadıgına dair bir imaj yarat, bu iyilik sanrısı bile sana yaşam enerjisi verir. Eğer yanılsamalar sana böyle enerji veriyorsa doğrular gerçekleştiğinde ne kadar çok sey olabileceğini anlayabilirsin. İyi olduğun sanrısı bile sana hareket edecek bir canlılık verir, üzerinde duracak bacaklar verir, sana güven verir. Bu yanılsama ile bile neredeyse odaklanmış bir hale gelirsin ve yanılsamalar icinde gerçekleşen bu merkez egodur. Gerçekten merkezli olduğunda işte bu benliktir. Ama bu ancak doğrular gerçekleştiğinde oluşacak bir şeydir: içsel enerjilerin dönüştürüldüğünde, altta olan yukarıda olana dönüştürüldüğünde, dünyevi olan semavi olana dönüştürüldüğünde; Şeytan ilahi olduğunda ve sen, senin olan zaferin içinde ışıldadığında: tohum çimlendiğinde, hardal tohumu yüce bir ağaç olduğunda. Hayatta kısa yollar yoktur; sadece sanrılar kısa yollardır. Hayat zorludur çünkü sadece zorlu bir mücadele sonucunda büyüme gerçekleşir, asla kolayca gerçekleşmez. Bunu ucuza elde edemezsin; ucuz olan hiçbir şey senin büyümene yardımcı olamaz. Doğa acele etmez. Unutma: Zihin her zaman acele eder, doğa hiç bir zaman acele etmez. Doğa bekler ve bekler, o sonsuzdur. Acele etmeye gerek yoktur; hayat sürekli devam eder, o bir sonsuzluktur. Ama zihin bunu asla söylemez. Hayat, "Deneyim," der, zaman demez. Hayat bekler, bekleyebilir: Zihin bekleyemez, ölüm yaklaşmaktadır. Hayat için ölüm yoktur ama zihin için ölüm vardır.
Sayfa 30 - Ganj yayıneviKitabı okudu
55 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.