Gönderi

166 syf.
·
Not rated
·
Read in 28 hours
Yaşama ve Ölüme Eşit Mesafede Duran Müellif
Barış Bıçakçı
Barış Bıçakçı
Kitap bir yayınevine romanını gönderen ve haber bekleyen obsesif bir adamın hayatından bir kısmı anlatıyor bize. Mekanla başlayayım incelememe: Karakter Ankara’da, toplu konutlarda yaşıyor. Yazar sık sık toplu konutları tasvir etmekte, ana karakter Cemil’in hayatına daha fazla uyacak bir yaşam yeri olduğunu düşünmemekle beraber toplu konutlar ve Ankara mekan olarak seçilebilecek en iyi yer olduğunu fark ettim. Evde durmadan ruhsal sökükleriyle baş başa kalan Cemil başka bir yerde yaşayamazdı bana kalırsa. İstanbul mekan olarak seçilmemiş, ki Türk romanlarında pek rastlanır bir durum değil bu. Ankara’nın kasvetli havası Cemil’in sökük ruhunu tamamlıyor. Karakterin obsesif olduğunu çok rahat gözlemleyebiliyoruz kitap boyunca. Obsesif bir karakter olan Cemil, babasının ölmesiyle doktor olan Nazlı ile tanışır ve aşka yenik düşüp evlenirler. 12 yıl bir inşaat şirketinde çalıştıktan sonra istifa ederek tam 9 yıl kendini edebiyata verir. Söylenenlere göre evinde kocaman bir kitaplık vardır ve buradaki kitapları her gün tekrar tekrar okumakla meşguldür. Bir gün kendini bir roman yazarken bulur, gecesini gündüzüne katarak yazdığı bu romanı şaheseri olarak tanımlamaktan çekinmez ve İstanbul’a, bir yayınevine götürür. Aylarca beklerken giderek artan obsesifliği kendini dünyadan kaçınılmaz bir şekilde soyutlamasına sebep olur. Hikayede anlatım fazlasıyla güçlü, akıcı ve anlaşılır. Sık sık geçmişe ve geleceğe dönüşler yapılmış. Normalde bu tür kitapları okumakta zorlanırdım ancak bu kitap beni zorlamadı. Oldukça akıcıydı ki uzun zamandır kitaplara dönemeyen benim için iyi bir başlangıç olduğunu söyleyebilirim. Sık sık atıflar kullanılmış ama en beğendiğim 148. sayfada geçen: “*Kafka okuduk, gerçeğe mazoşistçe bir düşkünlüğümüz var.*” cümlesi oldu. Bu cümlenin bana ağır gelen bir yanı var. Gerçekler her zaman acı mıdır? Belki değildir ama çoğu zaman öyledir. Özellikle biz okurların gerçeğe mazoşistçe düşkünlüğü… O gerçeği bulmak için ardı sıra okunan kitaplar ve satır aralarında o gerçeği durmaksızın, pes etmeden aramak… Bunlar size tanıdık gelen şeyler olmalı. Yaşam ve ölüme eşit mesafede duran tabiatı örnek almamızı öğütlerken yazar belki de gerçeklere olan bu mazoşist düşkünlüğümüzü bir kenara bırakmamızı istiyor. Yaşam da ölüm de gerçeklerle bezenmiş birer dantel parçasından başka bir şey değil midir? Kitabı okumak oldukça keyifliydi ve esasen keyif aldığım şey böylesine bir psikiyatrik vaka olan Cemil'in kendiyle olan savaşıydı. Bu savaşta kaybeden de yoktu kazanan da. Ancak yine de orada, kendini yiyip bitiren, yazarlık becerilerini sorgulayan bir adam vardı ve bu adam toplu konutlarda günün birinde kendini asarsa hiç şaşırmayacağım bir şeyi kendine yapmış olurdu. Tüm yaşamı o güzel editörden alacağı habere bağlıydı. Yaşamını bir şeye adamış insanlar kolay ölürler. Barış Bıçakçı’dan okuduğum ilk kitap oldu ve beğenimi kazandı. Kitabı 28 saatte bitirdiğim yazıyor, eski kitap kurdu halime dönmemi sağladı bu kitap. Bu yüzden Barış Bıçakçı’ya teşekkürlerimi iletiyorum. Şimdilik bu kadar, görüşmek üzere!
Sinek Isırıklarının Müellifi
Sinek Isırıklarının MüellifiBarış Bıçakçı · İletişim Yayınevi · 20213,518 okunma
·
53 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.