Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İHVAN-I SAFA KARDEŞLİĞİ - İdeal Toplum
Anlatıldığına göre okyanusun ortasında, bir adanın tepesinde birçok açıdan nimetle donanmış bir kent varmış. Orası öyle güzel bir adaymış ki hem havası yumuşak hem huzur dolu hem de suyu tatlıymış. Adanın toprağı öylesine verimliy- miş ki birbirinden lezzetli meyveleri olan ağaçlarla doluymuş. Adanın hayvanları bile ilginçmiş. Hepsi de türlü türlü ve değişikmiş. İnsanlarsa sanki birbirinin kardeşi ve kuzenleriymiş gibi barış ve mutluluk içinde yaşarlarmış. Onlar yüreklerinde sadece merhamet, şefkat ve sevgi barındırırlarmış. Öyle ki kıskançlık, nefret ve düşmanlık nedir bilmezlermiş. Onlarda, kötü karakterli insanlarda görülen şiddet, bozgunculuk, zalimlik ve benzeri kötülükler bulunmazmış. Bir gün ada sakinlerinden bir grup adam gemiyle denize açılmış. Şiddetli bir fırtınaya tutulan gemileri parçalanınca onlar da kendilerini kalaslara tutunarak zar zor bir başka adaya atmışlar. Bu adada da yüksek tepeler ve çeşitli meyve ağaçları içeren ormanlar varmış fakat meyvelerinin pek tadı yokmuş. Suları kirli, pınarları bulanıkmış. Adada karanlık in ve mağaralarda yaşayan birçok yırtıcı hayvan da barınıyormuş. Aslında sözkonusu adanın sakinleri maymunlarmış fakat adada hem onları hem de diğer yırtıcı hayvanları kendine yem olarak seçen büyük bir de kuş yaşarmış. Neticede kazazedeler ağaç yapraklarına sarınarak korunmuşlar ve adanın dört bir yanına dağılarak kendilerine yiyecek, ve sığınak aramışlar. Bir süre sonra da maymunlarla temasa geçmiş ve hatta onlarla çiftleşerek çoğalmışlar. Gel zaman git zaman, böylece onlar da sığındıkları yeni adayı kendilerine yurt bellemiş ve bir zamanlar mutlu bir hayat sürdükleri kendi adalarını da unutmaya başlamışlar. Sonra binalar ve evler inşa etmiş ve fırsat buldukça da malmülk istiflemişler. Ardından da dişi maymunları paylaşamamaktan dolayı kendi aralarında kavgaya tutuşmuşlar, hatta birbirinin mallarına göz dikmekle kalmamış, sanki hiç ölmeyeceklermiş gibi bir de köklü bir şekilde yerleşmeye başlamışlar. Böylece aralarında düşmanlık ve nefret baş göstermiş ve en sonunda da aralarında savaşlar patlak vermiş. Ne var ki adamlardan biri, bir gece rüyasında geldiği adaya geri döndüğünü görmüş. Hemşerileri onu sevinçle karşılamışlar fakat onu üstündeki kirli giysileri ve içinde bulunduğu sefil haliyle kente almak istememişler. Onu önce kent kapısı- nın önündeki pınarda bir güzel yıkamışlar, saçlarını ve tırnaklarını kesmişler; ona yeni giysiler giydirmiş ve sonra da bir atın üzerine oturtarak kente o halde [bir muzaffer gibi) giriş yaptırmışlar. Herkes onu sevinçle ve güler yüzle karşılamış; herkes ondan yaşadıklarını anlatmalarını istemiş ve özellikle de diğer arkadaş- larının akıbetini sormuşlar. Herkes onu yurduna geri dönmesinden dolayı takdir etmiş. O ise hem onları boğulmaktan hem de onu maymunlarla birlikte geçirdiği o sıkıntılı günlerinden kurtardığı için Tanrı'ya çok minnettarmış. Adam, önce bunları gerçek sanmış fakat uyandığında kendisinin hâlâ maymunlar adasında bulunduğunu fark etmiş. Bu duruma çok üzülmüş, kederlenmiş ve kendini toplumdan soyutlayarak hüzünle bir kenara çekilmiş. İçinden çıktığı toplumu ve adasını çok özlemiş. Oraya her halükårda geri dönmek istemiş. Sonra da rüyasını bir arkadaşına anlatmış ki o da dertlenmiş ve geçmiş zamanın ona unutturduklarını anımsamış. Özellikle yurdunu, birlikte yaşadığı insanları ve oradaki mutlu hayatını özlemiş. İki arkadaş karşılıklı dertleşmişler ve bu durumdan nasıl kurtulabileceklerine ilişkin planlar düşünmüşler. Akıllarına ağaç ve kalas toplamak, bir gemi yapmak ve bununla da geri dönmek gelmiş. Böylece her ikisi, kararlaştırdıkları planı gerçekleştirme, işi savsaklamama, yapacakları işte ısrarlı olma ve amaçlarını gerçekleştirmek için her şeyi göze alma konusunda birbirilerine söz vermişler. Sonra da bu plana başkalarını da dahil etmenin yararlı olacağını düşünmüşler. Her defasında yeni bir insan kazandıklarında amaçlarına ve geri dönüş planlarına daha da yaklaştıklarını fark etmişler. Günler geçip giderken o ilk iki insan, diğer arkadaşlarına sürekli esas yurtlarını hatırlatarak onların vatan özlemlerini diri tutmuşlar. Önce yeni bir grup oluşturana kadar adaya dağılmışlar. Ama sonra kestikleri ağaç ve işledikleri odunlarla gemi inşa etmek için yeniden bir araya geldiklerinde garip bir olay olmuş. Birden göklerde o büyük kuş belirmiş ve adamlardan birini kaptığı gibi uçup gitmiş. Fakat kuş yükselirken birden, "Bu da ne!" demiş, pençelerinin arasında maymun değil bir insan varmış. Sonra uçmuş uçmuş ve adamı adasına getirip evinin çatısına bırakmış. Adam önce nerede olduğunu kavrayamamış, fakat sonra evinde ve kendi insanlarının arasında bulunduğunu anlamış. Hemen kuştan, her gün arkadaşlarından birini daha kapıp buraya getirmesini ve evlerine bırakmasını dilemiş. Adada kalan arkadaşları ise onun büyük kuş tarafından kaçırılmasına çok üzülmüş ve ken- di aralarında ağlaşıp durmuşlar. Çünkü onlar kuşun arkadaşlarına ne yaptığını bilmiyorlarmış. Keşke onlar da arkadaşının durumunu ve onun onlar için ne dilediğini bilebilselermiş...
Sayfa 126Kitabı okudu
·
370 görüntüleme
Muhammet İkbâl okurunun profil resmi
Çözümleme: İlk ada (güzel olan): insan ruhunun asıl ait olduğu ruhlar âlemi İkinci ada: dünya Maymunlar: dünyaya tapan insanlar. Kuş: Ölüm Adaya düşen ilk ada sakinleri: Arifler, veliler, filozoflar yahut peygamberler Adadan kaçmak için yapılan kayık: öğreti Fırtına: düşünce-tefekkür Fırtınada parçalanan kayık/gemi: eski öğreti
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.