Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

173 syf.
·
Puan vermedi
Babamın Kitapları
BABAMIN KİTAPLARI Kitabın yazarı Luan Starova 1941 Arnavutluk doğumlu bir karşılaştırmalı Fransız Edebiyatı Profesörü. Babaannesi Türk. Babası Kait Starova Türkiye’nin ilk başbakanlarından Fethi Okyar’ın kuzenidir. Arnavutluk doğumlu ancak Makedonya’da yaşamakta. Makedonya’nın Fransa büyükelçiliği görevinde bulunmuş. Geride bıraktığımız 2022 senesinde de ölmüştür. Yazar kitabını 1993’de yazmış 2000 yılında da YKY ile Türkçe’ye çevrilmiş. Benim okuduğum kitabın bir kopyası Dergah yayınları tarafından çıkartılmıştır. Yazar bence bir nevi bu kitapta babasının biyografisini çıkarmıştır. Bir nevi değil belkide hatırasını – kitaplarını – yaşatmaya devam etmek için bu kitabı çıkarmış gibi geldi bana. Kitabın başında ailesi ile dar bir çatının altında yaşadıkları ve babasının kitaplara olan tutkusu ile yazıya giriş yapan yazar, çocukluğundan kalan hatıraları anlatarak yazısına devam etmiş. Babasının kitaplara çok değer verdiğini ve yüklükte bulunan kitapların birinin bile yerinin değişmiş olmasını hemen anlayabileceğini, değişsede evlatlarının içine aşılanması muhtemel olan kitap sevigisine ket vurmamak için kızmazmış. Hatta bir babasının kitaplığını bir ara baya dağıttığını da anlatan yazar ne kendisine ne de kardeşlerine bir fiske dahi vurmayan babasının o gün hiç sesini çıkarmadığını unutmamış. İşte o günden sonra kitaplara bi farklı bakmaya başlayan Starova o kitap okumaya ve yazılar yazmaya başlamış. En iyi okuruda babası olmuş. Babası bir sürü farklı ideolojik ve inançsal kitaba (3 dini kitapda bunlara dahil) sahip olmasına rağmen hiçbirini benimsememiş birisi ve evlatlarının da bu şekilde yetişmesini istemiş. Bulundukları topraklarda bulunun ideolojiye ait veya o dönem başta bulunan siyasi partinin imgelerini evlarinde bulundurup bulundurmamaya bile özen göstermişler. Misal anlatılana ve anladığıma göre Tito ve Stalin’in beraber olduğu bir fotoğraf evde sırf o dönemin şartlarından dolayı duvarda asılı durmakta, o dönem Tito veya Stalin ile ilgili olana bir olay yüzünden evlerine askerin gelişi ve portreyi ortalıktan gecenin bir yarısı kaldırmaya çalışmaları... İnsanları belli kalıplara koyarak yönetmeye çalışmak. Bence tamamen bunula ilgili birşey bu yaşadıkları. Yaşadığımın 2023 ve öncesi için de durum pek farklı diyemem çünkü sağcı solcu çatışmaları gibi saçma sapan çatışmaların döndüğü ve kimsenin birbirini İTİNA ile rahat bırakmadığı dönemler görmüş bir ülkede yaşamaktayım. 1968-70 senesinde yaşadığımız ülke bu olayları yaşadı. Aradan 50 sene gibi bir mühlet geçmiş ancak hala; “sen şucusun” , “sen bucusun” gibi imaları her yerde görmekteyiz... Yazar Tito ve Stalin in resmi ile ilgili kitapda bahsettiği olaylar ile ilgili bence bu dönemde bile çok saıcak bir şekilde devam eden bu kutuplaştırma ve insanları birbirine düştüğü-ki yazar ve ailesi bu olayda asker, yani yönetim ile ters düşeceği bir duruma gelmiş bulunmaktaydı. Şimdiki yaşadığımız dönemin bir parçasını anlatmış, ayna tutmuş diyebilirim kısaca. Sürekli olarak göz ettiklerinden bahsetmiş kitapta. Nereye giderlerse gitsinler sürekli Balkan topraklarında durmuş, o topraklardan ayrılamamışlar. Göç ederken yanlarında götürdükleri eşyalar arasında babasının kitapları kesinlikle her zaman yerini hazır bulmuş ama yol hali bulunduğun evden gözün arkanda gözün yaşlı başka bir yere, yerini bilmediğin ama kimliğini içinde taşıdığını bildiğin bir yere gidiyorsun. “Kesin olarak birşey varsa o da, şüpheli ve tamamen görecelide olsa önüne çıkan fırsatı kendi kimliğimizi korumak amacıyla kaçırmamak için orada kaldığımızdır.” Derken nereye ve ne kadar uzağa giderseler gitsinler yinede kendilerini Balkan topraklarına ait hissediyorlar, babası Üniversiteyi İstanbul’da okumuş ve kafasında acaba doğu da daha rahat yaşabilirmiyiz düşüncesi gezmekte ama Balkan topraklarından ayrılamıyorlar. Annesi 2 aylık bir süre ile ana vatanına döndüğünde fazla duramamış. Normalde 2 kendisine verilen mühlet dolmadan veya geçmeden kimse ana vatanından ayrılmazmış ancak annesi erkenden yola çıkmış, sınır kapısında soru soran askere ana vatanı’nın aslında bağrında yaşadığı halk olduğunu söylemiş. Anıları gibi geride bıraktıkları veya unuttukları kitaplarda olmuş. Anıları dememin bir sebebi babasının kitapları kendi vatanı ve birer arkadaşı olarak görmesinden kaynaklı. Kitapları ile arasına asla kimseyi sokmamaya özen göstermiş ve vatanım diyerek içlerinde yaşamış bir insan. Her biri kendisi için farklı bir birey gibi görürmüş. Kitap akıcı ve sade bir ile yazılmış. Okuyanı sıkmadan hayatından anılar ve kesitler paylaşan yazar Balkanların, ateşten bir bahçe olan o toprakların kendi yaşadığı dönem ile ilgili başından geçen olayları dönemin koşullarını da göz ardı etmeden akıcı bir üslupla okura aktarmıştır. Ben kendimi bildim bileli evde ve ailemde anlatıldığı üzere Kafkas göçmeni olduğumu bilirim. Ailem de Kafkas’daki göçlerde bizzat bulunmuş, yaşamış bir büyümüğüm yok. Bana anlatılan sadece zamanında Kafkaslardan Artvin’e oradanda Sakarya’ya geldiğimizi ve Mecidiyeköyü’nün kurucu olan Artvin Gürcülerini oluşturduğumdur. Ben kendi açımdan bakarsam kitaba coğrafi ve tarihi olarak biraz uzak kalıyorum, Balkanlarda yazarın anlattıklarını tam anlamam mümkün değil ancak birşeyi anlıyorum, kimlik. Yazarın babasının ailesine din, dil ya da ırk hakkında bir baskı yapmadan çok çeşitli bir şekilde yaşabileceklerini aşılaması gibi banada bu aşılandı sanırım. Bunu bana aile içinde Sakarya’lı bir Artvin Gürcüsü olduğumuzu aşılamalarına dayanarak söylüyorum çünkü bana nerelisin diye sorduklarında normal bir insanın ismini ve nereli olduğunu, yani kimlik açıklaması yaparken yaptığı açıklamayı ben bunları söyleyerek yapıyorum. Kitabı okurken okur, yazarın babası ve ailesi ile bir yakınlık kurmaya başlıyor. Hatta öyleki kitap bittikten sonra oturup bi “vay be” dedirtebilir çünkü dediğim gibi sıkmayan yapısındanda kaynaklı olarak okuru içine çeken bir kitap var karşımızda. Yazımın başında bir biyografiye benzettiğimi söylemiştim. Evet, bir nevi bence bir biyografi kitabı olmuş ama okuru içine çeken yapısı ile roman havasıda katıyor demeden geçemeyeceğim. Bize çok yakın ama bir o kadar da uzak olan bir hikayesi var. Babasının yaptığı araştırmalar ve okuduğu yazıtlar arasında yıkılmış bir Devlet olan Osmanlı üstüne olan belgeri çevirip tercüme yaparak belkide hiç çevirilmemiş olan belgeleri çevirerek hem kendi tarihine hemde Balkan tarihine ışık tutan birisi oluyor. Balkanların içinde bulunduğu o bunalımı ve bir ailenin o bunalımlı hayatta nasıl geçinip yaşadıkları ve kitapları kendi vatanı bilmiş bir babamın hikayesidir Babamın Kitapları.
Babamın Kitapları
Babamın KitaplarıLuan Starova · Dergah Yayınları · 2021110 okunma
·
81 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.