Gönderi

Siz; şiir yazacak değil, şiir yazılacak bir hanımsınız"
Saçlarıma şekil verdirmek için Etiler’de bulunan Stüdyo Ulus’a gidiyorum. Kuaförüm Ersin Koç, saçlarımı tararken bana "Mezin, yan koltukta oturan bayan Şair Ümit Yaşar Oğuzcan’ın eşi" diyor. MEZİN DEDEYİ Bunu duyar duymaz, bir hamle yapıp şairin çok sevdiğim ‘Dağ Rüzgârı’ şiirini okumaya başlıyorum. ‘Kaderde senden ayrı düşmek de varmış/ Bunu hiç düşünmemiştim… diye ardı ardına dökülüyor dizeler. Adını sonradan öğrendiğim Ulufer Hanım, şaşkınlıkla bana bakıyor. Şiir bitince (Bir hayli de uzundur söylemesi ayıp) Ümit Yaşar Oğuzcan’ın hayranı olduğumu anlatıyorum ve "Sizin tanışma hikâyenizi merak ediyorum. Bir röportaj yapmalıyız" diyorum. Röportajı kabul eden Ulufer Hanım’la bir süre sonra evinde buluşuyoruz. "Ümit Yaşar Oğuzcan, insana sevmenin ne demek olduğunu öğretebilecek bir şairdi" diyorum. Ulufer Hanım da bir itirafta bulunuyor ve "Öyle. Bana da öğretti zaten…" diyor. Kendisi de bir şair olan Ulufer Hanım’la röportaj boyunca uzun uzun bu efsane şair hakkında konuşuyoruz. Eşinizle nasıl tanıştınız? Ümit’in şiir konferansı vardı. Ben de o sıralar yeniden şiirle uğraşıyordum. Daha önce de çıkmış çocuk kitaplarım vardı. Biraz geç başlamış bir ilgiydi bu. Çünkü ilk evliliğim nedeniyle pek meşgul olamamıştım. Şöyle bir baktı bana oturduğu yerden. "Memnun oldum hanımefendi. Şiirlerinizi getirirseniz bir bakmak isterim. Sekreterimden bir randevu alın" dedi. Bir hafta sonra şiirlerimi alıp gittim. İnceledikten sonra, "Bir kere tebrik ediyorum, çok muntazam; defter kâğıtlarına yazılmış, ayrı ayrı daktilo edilmiş şiirler. Ama çok eksiğiniz var. Sonra, niye şiir yazıyorsunuz? Siz; şiir yazacak değil, şiir yazılacak bir hanımsınız" dedi. Vay vay vay… Kaç yaşlarındasınız o zamanlar? 39 filan… Ümit de 48 yaşındaydı. İkinci yaşam için mükemmel zamanlama. Bana şiirlerimle ilgili yapmam gerekenleri anlattıktan sonra, "15 gün sonra bekliyorum sizi" dedi. O süre zarfında, şiirlerimde gördüğü eksikleri tamamladım ama yanına gitmedim. Bir süre sonra arkadaşlarımla gittiğim bir davette karşılaştım kendisiyle. Yanımdan geçerken bana ‘küt’ diye çarptı. İçimde "Kim bu münasebetsiz kişi" diyordum ki baktım ki Ümit. Bana hemen "Yanıma gelmediniz. Şiirlerinizden ne haber?" dedi. Unutmamış yani. Hayır, unutmamış. Ertesi gün sekreterinden randevu alarak yanına gittim ve şiirlerimi yeniden gösterdim. Bu sefer çok beğendi. Çünkü dediklerini aynen yapmıştım. Konuşma esnasında ona Avrupa’ya gideceğimi anlattım. "Sizden bir isteğim olacak. Gelirken benim için bir tırnak makası bir de pipo tütünü getirir misiniz?" dedi. "Tabii getiririm" dedim ama istekleri bana garip gelmişti. Hakikaten de aldım istediklerini. Sonra aramızda bir dostluk oluştu. Fakat sonradan bana söylediği; beni birinci görüşünde beğenmiş; ikincide âşık olmuş. BENİMLE KENDİNİ İYİLEŞTİRDİ Tırnak makası filan bahane yani… O bağı koparmak istememiş anlaşılan… Tabii. Çünkü başka hiçbir şekilde beni bulma ihtimali yok. Cep telefonu yok, adres yok. Neredeyim, neyim, kimim; bilmiyor. Ve öylece işte bir dostluk başladı. Sonra da bu dostluk aşka dönüştü. Kaç yıl evli kaldınız? 6.5 yıl evli kaldık. Çok kısa gerçekten. Biz 1978’de evlendik ama 1976’da tanışmıştık. Hep "Önümde 9 yılım var" derdi bana. Yarım yıl yanıldı. Peki, Ümit Bey’le tanıştığınızda nasıl bir ruh hali içerisindeydi? Evladını kaybetmiş miydi o zaman? 1973 yılında kaybetmiş evladını. Acısı çok büyüktü ve çok tazeydi tanıştığımızda. Benim kızım da 1973 doğumlu. 6 Haziran’da kızım doğuyor, aynı tarihte Ümit’in oğlu kuleden atlıyor. Bana "Sabah oğlumuzun mezarını ziyaret ederiz, akşam da kızımızın doğum gününü kutlarız" derdi. Ümit için de çok kere intihara teşebbüs etmiş derlerdi. 24 kere olduğu söyleniyor. Yok, o mübalağa. Bana söylediği, 3 kere teşebbüs etmiş. Peki, bu melankolik durum Ümit Bey çocuğunu kaybettikten sonra mı başlamış? Hayır hayır. Gençliğinden itibaren. Oğlunun ölümünden sonra hiç intihar teşebbüsü yok. Ümit gençlik yıllarında kendini ispatlayamadığı için bunalımlar geçirmiş. Erken evlendirilmiş. Üst üste iki tane oğlu olmuş. Eee geçim derdi de var. Bir takım sıkıntılar, bunalımlar neticesinde intihara teşebbüs etmiş. Siz de kızınızı kaybetmişsiniz, Allah rahmet eylesin. Sağ olun. Evlat kaybı hiçbir şeye benzemiyor. Evlenmeye karar verdiğimiz günlerde Ümit , "Oğlum kendini Galata Kulesi’nden attığı günden beri, ne oraya gidebiliyorum ne de önünden geçebiliyorum. Benimle gelir misin?" dedi. Gittik, aşağıda oturduk; yukarı çıkmadı. El ele oturduk oturduk, oturduk… Ondan sonra "Tamam; artık bitti" dedi. Bir daha da lafını etmedi. Orada o, kendi kendine işi halletti. Orada benimle kendini iyileştirdi. Çok güçlüydü, çok duyguluydu, kadına çok saygılıydı. Siz kaçıncı eşiydiniz? 2. eşiyim. Şiirlerinde anlattığı bir Ayten, bir de Mihriban var ama… Ümit Bey’in hayatında 3 aşk var. Birisi Ayten, meşhur Ayten… Platonik aşkı. İkincisi Mihriban… ‘Mihriban’ diye şiirleri var. Mihriban’a şiirler, Mihriban’a mektuplar. Üçüncüsü de ben oluyorum. Onları tanıyor musunuz? Tanıyorum. Ama kim olduklarını söyleyemem. Eğer isteseydi Ümit de afişe ederdi ama o da istemedi. Peki, Ayten yaşıyor mu? Bari onu söyleyin. Yaşıyor. Ya Mihriban? Evet… Bir yanda çok sevdiğiniz bir adam var; ama o adam sizin dışınızda başka kadınlara da muhteşem şiirler yazmış. Kıskançlık yapmadınız mı? Hayatta kıskançlık nedir bilmedim fakat çok fazla kıskançlık gördüm. Ancak Ümit’in kıskançlığı beni rahatsız etmiyordu. Neden? Çünkü hallediyordu. Ortada kıskanacağı bir durum varsa, "Kalbim biraz sıkıştı, kalkabilir miyiz?" diyordu. Ben anlıyordum. Şimdi benim kıskanacağım bir soru sorayım. Kaç şiir yazdı size? Şöyle söyleyeyim; 50 yaş şiiri vardır, ondan sonrakiler hep bana ait. Birçok kadının kıskanabileceği bir durumdasınız biliyor musunuz? Peki, Ümit Bey’in adını taşıyan sanat galerisi neden devam etmiyor? 2005 yılında kapattık. Çünkü kimse artık resim almaya gelmiyordu. Benim kişisel olarak yürüttüğüm bir galeriydi. Resme çok meraklıyım, resmi severim ama cepten vermeye başladık. Benim bütçem onu kaldırmazdı, o nedenle kapattım. Ümit Bey’in adını devam ettiren başka proje var mı? Ümit Tarsusludur. Tarsus’ta bir okulun bir odasına ‘Ümit Yaşar’ ismi verildi. Hatta açılışa beni de çağırdılar. Çok sene oluyor, 10-15 sene belki… İnsana sevmenin ne demek olduğunu öğreten bir şairdi Ümit Yaşar Oğuzcan. Öyle. Bana da öğretti zaten. EŞİNE YAZDIĞI SON DÖRTLÜK Bu kadar duygusal şiirler yazan adamla yaşamak mükemmel olmuştur sizin için? Çok mükemmeldi tabii. Ne kadar güzel bir şey… Çok şanslıyım. Bir ‘İspanyol Meyhanesi’ mesela… Nilüfer’in sesinden dinlerken nasıl da acır içimiz… Ümit, "Benim şiirlerimi, Trakya’dan Kars’a kadar herkes bilir, okur, anlar. Çünkü ben öz Türkçe yazıyorum" derdi. Size şiir okur muydu sık sık? Tabii tabii. Her yerde, her zaman şiir okumaya hazırdı. Tüm şiirlerini ezbere biliyordu. Konuşurken kekelerdi. Geçirdiği kızamık hastalığından sonra kalmış. Fakat şiir okurken asla kekelemezdi. Kompleks nedir bilmezdi. Hiçbir kompleksi yoktu. Size yazdığı ama hiç yayınlamamış bir şiiri var mı? Valla bana en son bir dörtlük söylemişti. İsterseniz söyleyebilirim. Tabii ki, çok isterim… Dallardan birer birer koparan sevdam benim/ Tat veren ballandıran pişiren sevdam benim/ Bir yüzün aynasında, bana bin yüz gösterip/Her an yeni sevdaya düşüren sevdam benim.
·
938 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.