Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

SEVGİLİ PABUÇLARIM
Sevgili Pabuçlarım, Hepinize merhaba! Nicedir bir mektup da size yazayım diyordum, nasip bugüneymiş. Hepinize ayrı ayrı yazmak elimden gelmediği için böyle bir yol tuttum, umarım darılmazsınız. Size neden sadece ayakkabı değil de pabuç da dediğimi merak ediyorsunuzdur. Belirgin bir sebebi yok. Ölüp giden kelimelere karşı bir zaafım var sanırım. Üzülüyorum; yitip giden her sözcüğe ağıt yakıyorum, içime ağlıyorum sessizce. Dilin doğasında var bu, deyip geçemiyorum; kıymık kıymık batıyor etime silinip giden her kelimenin suskun vedası, ah o boynu bükük elvedası. Bakın yine bir tuhaf oldum sevgili pabuçlarım; ellerim size, yüreğim onlara yazıyor. Ama tutacağım kendimi, bu mektup sizin için. Haydi buradan bir söz verelim: Bundan sonraki mektubu unutulup giden o garibanlara yazalım. Yok olup giden, hâlen kullanılan bütün ayakkabılarım; markalar markasızlar, sağlamlar kırılganlar (kıytırık diyemiyorum en dayanıksız olanınıza bile), yazlıklar kışlıklar, deriler vinleksler!.. Tekrar selam olsun alayınıza! Bazınız puslu bir camın ardındasınız, seçemiyor gözlerim. Bazınız aradaki yılları, hatta on yılları eritip capcanlı dikildiniz karşıma. Bazınız bir görünüp bir kayboluyorsunuz, bu yorgun adamla eğleniyorsunuz. Bazınız bir olaya, bir kişiye, bir yere bağlısınız; onları sizsiz, sizi onlarsız düşünemiyorum. Sen ey çocukluğumun ilk sporu! Kahve miydi rengin, bordo mu? Atmış dikişlerin, lime lime olmuş astarınla zaman zaman gözlerimin önüne geliveriyorsun. İyice eskiyip giyilmez olduktan sonra bile, epey bir vakit sağda solda fare ölüsü gibi sürünmüştün, hatırlıyorum. Sanırım önce bir tekin kaybolmuştu, diğeri de eşini yitirmenin ezikliğiyle parçalanıp gitmişti. Seni unutmadım, fakat bağcıklarınla bağım zayıfmış; söyler misin onları bir yerde kullanırız diye çıkartmış mıydık yoksa onlarla beraber mi yitip gitmiştin? Bir rüya çözer bu işi. Bekliyorum. Ya sen Mekap'ım, çocukluğumun köydeki parıltısız görkemi... B.. sarısı renginle, kalın kauçuk tabanınla belleğimdeki hayal meyal bir sürü görüntü arasında seninkini seçmekte zorlanmıyorum. Anadolu'dan Görünüm'ün anarşistleri tercihlerini senden yana kullandıkları için bir ara gözden düşüp malî sıkıntıya girmişsin, diye duydum. Fakat sıkıntıyı atlatmış ve eski forsunu tekrar kazanmışa benziyorsun. Sitene baktım, ürün çeşitliliğini de artırmışsın. Kırsala taşınırsam senden bir tane almayı düşünüyorum. Sanırım daha şık görünen yeni tasarımlarını değil ta çocukluğumdaki o klasik modelini tercih edeceğim. Başarılar dilerim. Ey ilk Nike'ım! Selam! Ne çok sevmiştim seni. Yeni gibiydin, uzun süre çıkarmadım seni ayağımdan. Basketi seninle geliştirdim. Ben gelişirken sen aşınıyordun belki, ama pabuçların acı kaderidir aşınmak, hoş gör. Şimdi hangi zerren nerededir bilemesem de bir selamı sakınacak değilim senden. Selam ilk ve tek M. Police'im! Nasıl bir furyaydı bilemeyeceğim ama bir ara özellikle Adidas ve Nike'a yetişemeyen ceplerin genel tercihi oluvermiştin. Babam beyazlı yeşilli, kalın tabanlı bir örneğini almıştı bana. Plastik kopçaların hariç oldukça sağlamdın, az giymedim seni. Annem seni emekliye ayırıp bodrumda birkaç yıl dinlendirmişti. Daha sonra da birilerine verdi sanırım. Araboğlu Makası'ndaki bir dükkândan aldığım, markasını bilmediğim (yerel bir üreticiydi sanırım), bağcıklı siyah ayakkabım... Sana da merhaba! Açık kahverengi renkli sağlam astarını, sağlam metal kopçalarını ve bağcığını, derin izli kauçuk tabanını dün gibi hatırlıyorum. Gerçekten güzel bir pabuçtun dostum! Hatırlar mısın, bir kış günü, trenle yaptığımız İstanbul-Konya yolculuğunda başına bir olay gelmişti? Bir bacağımı radyatörün üzerine koyup uyuyakalmıştım. Tabanın biraz eriyip basınçla yana doğru çıkıntı yapmıştı. Hâlâ biraz şaşırır, daha çok da gülümserim bu olaya. Çıkıntıyı düzgünce kesmiş, seni giymeye devam etmiştim. Bir miktar hantal görünmene rağmen zarif bir pabuçtun bence. Sadece sana değil, seni özenle boyadığım günlere de özlem duyuyorum bazen. Ve siz, Sahra-yı Cedit'in nubuk ve süeti... Bir Cuma çıkışı, sergilendiğiniz kol gücüyle çalışan üç tekerli bir araçtan almıştım sizi. Beşerden on lira vermiştim. Oldukça ucuza gelmiştiniz. Doğrusu biraz da bu sebeple pek verim beklemiyordum sizden. Yanılmışım. Timberland tipi açık kahveyi de, siyah süeti de yıllarca giydim. Sizin kadar dayanıklı çok az ayakkabım oldu. Kim üretti, kim sattı Allah bilir. Ama iyi ki tanışmışım sizinle. Selam ikinci Nike'ım! Seni yazlık olarak Kadıköy Çetinkaya'dan almıştım. Siyah üzerine fosforlu gri şeritlerin vardı. Bana biraz dar geldiğini fark edince seni kardeşime vermiştim. Yıllarca giydi kardeşim, çok da yakışıyordu kerataya. Eminim seni o da hatırlıyordur. Merhaba Scooter'ım! Sana layık ne çok sıfat geldi aklıma: Yazlık, sağlam, hafif, zarif, şık, esnek... Bir zamanların tevriyeli Müjde çorap reklamını getirdin aklıma: Müjdee, müjdee size: Parizyen'den Müjde size! Zarif-sağlam-esnek çorap, güzel-çorap Müjdeeeee! Valla bu niteleme sana da uyuyor: Zarif-sağlam-esnek pabuç Scooter! Seni bir gün Büyükşehir Belediyesi'nin yanında boyattığımı hatırlıyorum. Boyacı çocuğun dediğine göre oğlak derisinden yapılmıştın, kaliteliydin. Bilmem çocuk bu lafları her müşterisine söylüyor muydu, ama bence de öyleydin. Yumuşacık kahverengi derinin dostluğunu ayaklarım unutsa da ben unutmam, bilesin. Selam Cabani'm ve ilk Greyder'im! Ayakkabı Dünyası'ndan aldığım botlarım. Astarın kısa sürede epriyip yırtılmıştı Cabani; iyi bir seçim olduğunu söylemekte zorlanıyorum fakat onca beraberlikten sonra böyle laflar etmem doğru olmaz. Sağ ol her şey için. Ve sen ilk Greyder'im... Aramızda kalsın: Seni hâlâ kullandığımı kimseye söyleme. Tabiî geçenlerde yaptığın azizliği unuttuğumu da sanma. Be mübarek o nasıl bir ayrılmadır söyler misin? Taban katlarından biri aniden neredeyse bir tabaka hâlinde nasıl açılıverdi? Hâlâ öyle duruyorsun; ayrılan parçayı yapıştırıp giyeceğim seni, merak etme. Merhaba Adidas'larım! İlk Adidas'ım, sanırım hâlâ sürümde olan, burnu plastik korumalı, ortasında değiştirilebilir üç şerit bulunan bir modeldin, değil mi? Siyahtın, şeritlerin beyaz ve açık mavi renklerdeydi. Doğrusu, şeritlerini birkaç kez anca değiştirdim. Evet, seni yıllarca giydim ilk Adidas'ım, ayağıma yapışmıştın resmen. Ve sen ikinci Adidas'ım, gri şeridini sevdiğim, dört mevsim giydiğim, ayağımda paralanan esmerim... Bana Sezen Aksu'nun Kış Masalı'nı hatırlattın. Sana o şarkıyı ısmarlıyorum, dinle ha! Ve sen beyaz Adidas'ım, yıldızımız barışmadı, haklısın. Öylece duruyorsun kutunda. Sana da önceki markadaşlarına da selamlar... Nedim... Ula Nedim, yaşıyor musun, nerelerdesin!? Özellikle siyah olanını çok sevmiştim. Harikaydın ya! Takım elbiseyle çok yakışırdın. Ama seni sevmemin belki de en önemli nedeni tam ayağıma göre olmandı Nedim. Yani bilemiyorum, öyle bütünleşmiştik ki... Nevzat Onay'la bir arada görmüştüm seni alırken. Onay'lar da çok hoş görünüyorlardı ama sanırım biraz daha ucuz olduğun için seni tercih etmiştim. Hiç pişman etmedin beni, sağ ol! Askerlik yaparken kaldığım otelde bıraktığım siyah renkli favorim başta olmak üzere kahverengi modeline de selam yolluyorum. Ve sen Kemal Tanca... Seni, daha Anadolu'da pıtrak gibi şubeler açmadan önce, Kadıköy'de Osman Ağa Camisi'nin üst taraflarındaki bir dükkândan biliyordum. Zengin bir arkadaşım harika bir modelini almıştı daha öğrenciyken. İnan hiç tahmin etmiyordum Anadolu topraklarına sarkacağını. Umarım pişman olmamışsındır; sektörün önde gelen diğer bazı üreticileri gibi senin de konkordato ilanına rastlamıştım. Bilmiyorum şimdi ne hâldesin. Bazılarını hâlâ kullandığım epey ayakkabını aldım Tanca. Bağcıklı, dört mevsim, konçsuz sağlam bir modelini çok giydim. Tabanı pembe çizgili mavi süetini de bu yaz kapıcıya bıraktım. Krem rengi iskarpinin ve birkaç ahşap kalıbın duruyor. Çok şık bir rugan modelin de kardeşimde. Sanırım artık cimrileştim, pek pabuç almaz oldum. Alacak olursam kapından içeri girer miyim, bilmiyorum. Kendine iyi bak! Nispeten hesaplı olduğunuz için aldığım siz Flo'larım... Sarar çizmem... Bordo Centone'm... Hâlâ keyifle giydiğim ikinci Greyder botum... Maceramız sürdüğü için size uzun yazmıyorum. Kendinize iyi, giyileceğiniz ayağa daha iyi bakın olur mu? Ve siz, eminim en az yukarıda sözünü ettiklerim kadar sevdiğim, giydiğim fakat unutup gitmem veya şu an için hatırlayamamam sebebiyle sözünü etmediğim pabuçlarım... Hepinizi selamlıyorum. Hoşça kalın! --- * Markaları, arkalarındaki sermayeyi, ürünlerin şu anki kalitesini bilmiyorum dostlar. Ayrıca, şu anki Mekap'ın eski Mekap'la ilgisini de bilmiyorum. El değiştirdiği veya farklı firmalar olduğu söyleniyor.
·
1 artı 1'leme
·
294 görüntüleme
presizpost okurunun profil resmi
Eski bir yazım. Bir ara böyle mektuplar yazıyordum.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.