Gönderi

240 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 9 days
Canımız Türkan Ablamız
Türkan Saylan hakkında günlerce konuşsak eksik kalır, örnek aldığım şahsına münhasır harika insanlardan birisidir benim gözümde. Yüzlerce ödül almış”Uluslararası Gandhi Ödülü” , “En Yürekli Kadın Ödülü” , “Atatürkçü Düşünceye Hizmet Ödülü” gibi… Böylesine önemli birisi. Türkiye’nin eğitim savaşçılarındandır. Türkiye çocuklarının Türkan Ablası’dır. Rahmetle anıyorum, yattığı yer onu incitmesin… Yapıcılığın Gücü adlı söyleşi kitabı hakkında fikirlerimi söylemezsem edemem. Kitabı okuyunca onun kim olduğunu çok iyi anlarsınız. Türkan Saylan, çağdaş bir Cumhuriyet kadınıdır, Atatürk inkılap ve devrimlerine sahip çıkmış ve bu uğurda elinden geleni fazla fazla yapmış bir hekimdir. Cüzzam hastalığının tedavisini bulmuş, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfının kurucularındandır. Öğrencilik zamanlarında cüzzam hastalarının insan dışı muamele görmesi ve hocalarının cüzzam hastalarına dokunmayın demesi üzerine “Bir hekime nasıl hastaya dokunma denebilir?” diye düşünmüş ve cüzzam hastalığını araştırmış. Bulaşıcı olmadığını, tedavi edilebileceğini görmüş, tedavi yollarını bulmuş ve bizzat dokunarak ilgilenmiş hastalarla. Hastalar, ilk defa bir doktor bize dokunuyor diye hayret etmişler. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile Türkiye’nin dört bir yanından kız-erkek ,çoğunluğu kırsal kesimlerdeki kız çocukları, ihtiyacı olan sayısız öğrenciye burs vermiş, maddi-manevi destekler sağlamış. Bir hemşirenin kendisini doktorlardan aşağı görmesinden rahatsız olup kendisine yurt dışına gidip araştırma yapma görevi vermiş, üniversite mezunu bir kadın mühendisin “Ben sizin gibi olamam, siz ne güzel işler yapıyorsunuz,” demesi üzerine “böyle diyeceğine sen de bir şeyler yapsana” diyerek kendisini böylesine aciz, vasıfsız görmemesi gerektiğini belirtip yol göstermiş, otoriteye her koşulda karşı gelmeyi doğru bulmamış, yapıcı olmaya çalışarak ortak yolu bulmak için hukuk öğrenmiş, kaymakam, vali, bakan gibi meslek gruplarıyla iletişimini artırmış, devletle irtibatını kesmemiş, eğitimde reform yapmanın devletle uzlaşmak ile olacağını savunmuş. Herhangi bir soruna bazen çözüm aramak yerine, bu soruna nasıl son verebiliriz diye düşünmüş, mesela sokak çocukları meselesi; bir sokak çocuğunu yanına alıp senelerce bakmış, musmutlu bir hayat sunmuş, ama bunu yaparken çok zorlanmış ve böyle binlerce çocukla ilgilenmek çok zor olur diyerek başka yollar aramış. Sokak Çocukları Derneği Başkanı Yusuf Kulca’nın dediğine göre bir yılda dilencilere verilen 500 trilyon lira, proje üretmek için sivil toplum kuruluşlarına aktarılsa sokak çocukları topluma kazandırılabilir. Şöyle bir şey var: sokak çocuklarına verilen paralar onlarda kalmıyor, kimin adına çalışıyorlarsa onlara veriyorlar. Bunun o çocuklara zerre kadar faydası olamaz. Bundan dolayı Türkan Saylan’ın sorunu ortadan kaldırma odaklı yaklaşımı çok daha yerinde oluyor. Türkan Saylan’ın yapıcı olma yolunda böyle nice örneklerini sayabilirim. Özellikle çağdaş eğitim konusunda çabaları olmuş. Dernek adına Çağdaş Eğitim adlı kitap basmışlar. Sağlık ocaklarında hastalara havlu yerine bu kitabı dağıtmışlar. Çoğu müdür, öğretmenlere yazın bu kitabı okuma görevi vermiş. Kitapta felsefe, tarih, din vs. eğitimlerinin nasıl olması gerektiği anlatılıyor. Çağdaş eğitim nedir, nasıl yapılmalı gibi soruların cevaplarını çok güzel yazmışlar. Örnek vereyim: Türkan Saylan diyor ki bize küçükken din eğitimi güzel öyküler anlatılarak verildi. Mesela peygamberin eteğinde kedi uyuyormuş onu uyandırmamak için eteğini kesmiş, bu ve bunun gibi öyküler. Bir dergide “Ben Allahı sokak köpeklerini emanet edecek birini ararken buldum” yazıyordu. Bu beni çok etkilemişti, tanrı arayışı tam olarak böyle bir şey olmalı, Türkan Saylan da özellikle çocuklar için böyle eğitimlerin daha yararlı olacağını savunuyor. Biz insanlar din adı altında birleşemeyiz, bunu akıl yoluyla kavramak da mümkün, ama bunu istemeyenler için de tarihte birçok örnek mevcut. Din, insanları ayrıştırmak için kullanılmış hep. O yüzden din eğitiminde hassasiyet önemlidir, özellikle de çağdaş eğitimden bahsediyorsak. Teoloji eğitimi almayan, dinin ahlaki boyutundan değil de cezalandırma, korkutma boyutundan bahsedecek, dindeki kuralların sebebini açıklayamayacak kimse din eğitimi vermemeli. Din eğitiminin yanlış olması ile ne gibi sorunları ortaya çıkıyor çok iyi biliyoruz. Eğitim çağdaş bir eğitim olursa, her şey yoluna girecektir. Eğitimden, Çağdaş Eğitim adlı kitabın incelemesinde uzun uzun bahsedeceğim. Hepimizin içinde bir gizilgüç vardır. Bilmediğimiz, henüz keşfedemediğimiz yeteneklerimiz, yatkınlıklarımız var. Bunları bulduktan sonra o çapta neler yapabiliriz diye düşünmemiz lazım. Mesela okuyabiliyorsunuz diyelim sadece, “okusam ne olur ben neyi değiştirebilirim ki?” demek yerine, “ben değişirsem dünyam değişir.” dememiz lazım. Bakış açınız, düşünme yeteneğiniz değişir ve yaşamınız o yönde şekillenir, etrafınızdakilere yararlı olursunuz, onlar da başkalarına yarar sağlar, bu böyle zincirleme devam eder. Umut yok diyebiliriz bulunduğumuz dönem için ama Cumhuriyet devrimlerinden geçmiş Türkiye’nin devrimlere kadar umut vaat eden bir tarafı yoktu, ama kimin gözünde yoktu? Görmek isteyen için her zaman umut vardır. Türkan Saylan, cumhuriyetin kıymetini hep bilmiş, kendisini sorumlu hissedip neler yapabiliyorsa onu yapmış, bizim gibi birisi o da. Geçmişe dönüp baktığımızda tek bir kadın hareketi, girişimi yok. Özellikle biz kadınlar cumhuriyete, Atatürk’ümüze her şeyimizi borçluyuz. Cumhuriyeti kazanmak çok zor oldu, bu emanettir, mirastır, hepimizin sahip çıkması gerekiyor. Biz değişirsek, dünya değişir. Gizilgücü bulalım, bulmak isteyelim ve o kabilde çabalayalım yeter ki.
Yapıcılığın Gücü
Yapıcılığın GücüZehra İpşiroğlu · E Yayınları · 20179 okunma
·
73 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.