Gönderi

92 syf.
·
Not rated
Bir günü daha bitirmenin sevincini, yarına başlıyor olmam yarıda bırakıyor.
" Tanımakla görevlendirildiğim kişi ben miydim?" Bilinç akışı tekniğini bilirsiniz. Yazar, okuru kaleme aldığı karakterin zihniyle baş başa bırakır. Karakterin zihninden geçen düşünceleri hiçbir kural gözetmeksizin öylece tüm şeffaflığı ve çıplaklığıyla okura sunar. Bana soracak olursanız oldukça saldırgan bir teknik. Doğrudan karakterin zihniyle ve zihninden geçen bağımsız düşüncelerle karşı karşıya kalmak bir okur olarak beni yoruyor doğrusu. Çok severim, orası ayrı. Bu tekniğin dünya edebiyatındaki örneklerini araştırdığınızda
James Joyce
James Joyce
,
Virginia Woolf
Virginia Woolf
,
William Faulkner
William Faulkner
isimleriyle karşılaşıyorsunuz. Ben ilk iki yazarın hiçbir eserini okumadım henüz. William Foulkner'in ise
Döşeğimde Ölürken
Döşeğimde Ölürken
ve
Ses ve Öfke
Ses ve Öfke
eserlerini okudum. Virginia Woolf'tan esinlenmiş
Peyami Safa
Peyami Safa
'nın
Yalnızız
Yalnızız
isimli eserini ise herkes bilir. Sadık Hidayet'in
Kör Baykuş
Kör Baykuş
eserini de bilirsiniz. Hah, işte İran edebiyatının Kör Baykuş'u bizim Kambur'umuz diyebiliriz sanırım. Bu kitabı okurken zihnimin bir tarafında Kör Baykuş duvardaki gölgesiyle konuşuyordu :) Gelelim Kambur'a... Yine isimsiz ve yalnız bir karakterimiz bizi karşılıyor. Yalnız karakterlerin bazısı okumayı çok sever, bu karakter ise başladığı hiçbir kitabın sonunu getirmemiş. Ona göre bir kitapla duvardaki bir sineği öldürebiliyorsanız tamamdır. Canı sıkıldıkça karıştırdığı bir günlüğü var ama günlüğüne başlık olarak yazdığı tarihler bile doğru değil. Yaşamından, sırtında bir yük gibi taşıdığı kamburundan, büyük burnundan, iri ayaklarından hatta sürekli işlediği için koluna taktığı saatten bile ölesiye nefret eden bir karakter... Tüm anlamları tüketmek, güneşi söndürmek gerektiğinden bahseden ve yaşayabilmek için durmadan ölen bir karakter... Kendisine "Kamburunun düzelmesini mi istersin, yoksa tüm insanların kambur olmasını mı?" diye sorulduğunda herkesi kambur görmek isteyecek biri işte. "Ben bu dünyaya olup biteni hayretle izlemeye gelmişim, durmadan şaşırmaya..." diyen karakterimiz okuru da şaşırtıyor bence. Yazar, henüz on sekiz yaşındayken kaleme almış bu eseri. Eserinde kahraman ve hakim bakış açılarını harmanlamış. O yüzden kitabın kendine has bir ritmi vardı bence. Böyle ilginç karakterleri barındıran ve ilginç bir şekilde yazılmış kitaplar, oldukça ilham verici. Severim. "Ama ne söylersem söyleyeyim, ne çalarsam çalayım, bu kamburu yüklendiğim için oyunbozan oluyorum." Üstelik karakterle ortak bir noktamız da var. İkimiz de kahveyi şekersiz seviyoruz :) Deli olduğumuzu mu sanıyorsunuz? Nereden anladınız?
Kambur
KamburŞule Gürbüz · İletişim Yayıncılık · 20196.2k okunma
··
63 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.