Gönderi

Zeka başkaldırıcıdır: Ne kadar zekiyse o kadar başkaldırıcıdır. Ve başkaldırıcı olmayanlar, her şeye evet diyenler neredeyse ölüdür, onlardan hoşlanabilirsin ama içlerinde herhangi bir hayat yoktur. Seni takip etmelerinin nedeni seni seviyor olmaları değil zayıf olmaları, korkuyor olmaları, yalnız kalamıyor, karşı çıkamıyor olmalarıdır; onlar güçsüzdür, iktidarsızdır. Etrafına bir bak: İyi olduğunu düşündüğün insanlar neredeyse her zaman zayıf olan kişilerdir. İyilikleri güçlerinden değil zayıflıklarından kaynaklanır. İyi olmalarının nedeni kötü olmaya cesaret edememeleridir. Ama zayıflıktan gelen bu iyilik ne tür bir iyiliktir? İyiliğin taşkın bir güçten gelmesi gerekir, ancak o zaman iyidir çünkü o zaman canlıdır, akan bir canlılığı vardır. O yüzden nę zaman bir günahkar bir aziz olsa o azizliğin bir muhteşemliği vardır. Ama ne zaman sıradan bir adam zayıflığı yüzünden bir aziz olsa azizlik soluk, ölü bir şeydir, içinde hayat yoktur. Sen zayıflıkla da aziz olabilirsin ama unutma, o zaman kaçırmış olursun. Sadece kendi gücünle aziz olabildiğinde erişmiş olacaksın. Kötü olamadığı için iyi olan bir insan gerçekte iyi değildir. Güçlendiği anda kötü olacaktır; ona güç verdigin anda güç onu bozacaktır. Bu söylediğim şey Hindistan'da yaşandı: Gandi'nin çok takipçisi vardı ama takipçilerinin iyiliği zayıflıktan kaynaklanıyordu. Güç ellerinde olmadığı sürece iyiydiler ama iktidarı elde ettiklerinde, bu ülkeyi yöneten kişiler olduklarında güç onları hemen bozdu. İktidar sahibi olmak güçlü bir adamı bozabilir mi? Asla çünkü o zaten güçlüdür. Eğer güç onu bozabilseydi kendi gücü çoktan bozulmasına neden olurdu! Güç sadece zayıfsan ve iyiliğin zayıflığından kaynaklanıyorsa seni bozabilir. Lord Acton, "Güç bozar ve mutlak olarak bozar!" demiştir. Ama ben ona bir koşul koymak istiyorum, bu ifade koşulsuz değildir, kategorik değildir, olamaz da. Güç sadece iyilik zayıflıktan kaynaklanıyorsa bozucu etkiye sahiptir; eğer güçten geliyorsa hiçbir güç bozamaz. Zaten biliyorsan, zaten oradaysa güç seni nasıl bozabilir? Ama senin iyiliğinin nereden kaynaklandığını bulmak çok zordur. Yakalanmaktan korktuğun için hırsızlık yapmıyorsan kimsenin seni yakalayamayacağından emin olduğun gün hırsız olursun çünkü artık seni engelleyecek bir şey kalmamış olur. Seni sadece korku engelliyordu; düşmanını öldürmüyordun çünkü yakalanacağını biliyordun. Ama adam öldürdüğün halde yakalanmayacağın, cezalandırılmayacağın bir durum ortaya çıkarsa onu hemen öldürürsün. O yüzden sadece zayıflık yüzünden iyisin. Kendi enerjinden kaynaklanan bir şekilde iyi biri ol, asla zayıflıktan kaynaklanarak değil. Sana kötü ol demiyorum... Çünkü zayıflıktan kaynaklanan bir şekilde ikisini de nasıl olabilirsin? Kötülük de iyilik kadar enerji gerektirir. Enerji yoksa kötü olamazsın, şeytani olamazsın, aynı şekilde enerji olmadan iyi de olamazsın çünkü ikisi de gerçektir. Peki, enerji yoksa ne olabilirsin? Sadece sahte bir yüze sahip olursun: Hiçbir şey olmazsın, bir maske, bir aldatmaca, bir hayalet olursun, gerçek bir insan olmazsın. Yaptığın her şeyi bir hayalet gibi yaparsın. Ve olan şeyde bu. O zaman sahte bir iyilik, sahte bir azizlik hali yaratırsın. Hiç günah işlemediğin için bir aziz olduğunu sanırsın, ilahiye ulaşmış olduğun için değil. İlahi olana ulaştığında bu bir başarıdır, bir pozitif enerji kazanımıdır. O zaman tanrı gibi olursun ve artık böyle olmak için çaba göstermeye gerek olmaz, aniden, kendiliğinden gerçekleşir. Kötü olmaya direnebilirsin ama bu negatiftir. Direndiğinde arzu var olmaya devam eder ve kötülük etme arzusu var olduğu sürece onu yaparsın, hiç fark etmez. Günahla suç arasındaki fark işte budur. Kanun düşünceyi değil eylemi kapsar, günahla suç arasındaki fark işte budur. Günah eylemlerinle düşüncelerin arasında bir ayırım yapmaz: Eğer düşünüyorsan tohum oradadır, onun bir eylem olarak filizlenip filizlenmemesi mesele değildir. Eğer faaliyete dönüşürse o zaman bir suç olur. Ama düşündüysen çoktan günah işledin demektir; ilahi olanın gözünde suclu olursun, yoldan çıkmış olursun. Yoldan çıkanlar her zaman en iyisidir. Tımarhaneye git ve gör: En zeki insanların delirmiş olduğunu göreceksin. Bu yüzyılda yaşamış olduğumuz zamana bir bak: En zeki insanlar aklını kaybetti, ortalama olanlar değil. Dünyaya gelmiş en büyük zekâlardan biri olan Nietzsche delirdi, delirmek zorundaydı; çok fazla enerjisi vardı, o kadar fazlaydı ki sınırlara hapsedilmesi mümkün değildi, bir sel olup aktı; yavaş bir ırmak gibi akamadı, onu bir yere kanalize etmek mumkun olmadı. Bir okyanus gibiydi, vahşiydi. Nietzsche delirdi, Nijinsky delirdi. Bu yüzyılda olanlara bir bak ve en iyilerin, en üsttekilerin, en seçkinlerin delirdiğini, ortalama olanların aklı başında olarak kaldığını görürsün. Hayat enerjidir. Eğer Nietzsche meditasyona girseydi bir buda olabilirdi. Delirecek enerjisi vardı, demek ki aydınlanacak enerjiye de sahipti enerji aynıdır, sadece yönü değişir. Potansiyel bir buda, buda olmadığında delirir; enerji nereye harcanacak? Yaratıcı olamazsan enerji yıkıcı bir şeye dönüşür.
Sayfa 115 - Ganj yayıneviKitabı okudu
·
69 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.