Gönderi

1216 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
163 günde okudu
Tempo problemi
Sınav seneme yakın bir zamanda okuduğumdan mıdır nedir bilemiyorum fakat bu kitabı King'in diğer eserlerine kıyasla yavan buldum. Aslında her şey iyi başlamıştı, medeniyetin gözle görünmeyecek kadar küçük bir yapay virüs tarafından yavaş yavaş yerle bir oluşu, Amerikan Hükümeti'nin olayı örtbas etmek için kendi vatandaşlarını hatta basın mensuplarını öldürecek kadar ileriye gitmesi (tanıdık geldi), alınan milyon tane önleme rağmen insan nüfusunun sadece %1 kadarının güç bela yaşama tutunabildiğini anlatan çok da uçuk kaçık olmayan ilk çeyreğini soluksuz okumuştum. Bu bölümde oldukça gelecek vaat eden Maine'den Frances ve Harold, Doğu Texas'tan Stuart, New York'tan Larry, şu an nereli olduğunu hatırlayamayacağım kadar sönük bir tip olarak hikayesi tamamlanan Lloyd, Nereli olduğunu yine hatırlamadığım fakat karakterinden ve hikayesinden hiç de şikayetçi olmadığım sağır ve dilsiz Nick, Nick'in yolculuğunda karşısına çıkan yarım akıllı fakat gereğinden fazla iyi niyetli Tom, salgından önce New Hampshire' da bir sosyoloji profesörü olan Glen ve daha nicesi ile ilk çeyrekte tanışıyorduk. Daha bürokrasinin Demir yumruğu altında ezilen gazeteciler ve sivillerden tutun da erlere ve üstlerine kadar herkesin az da olsa çok da olsa bir hikayesi vardı ve bu beni çok heyecanlandırıyorsun. Kim bilir bu 1216 sayfada daha nelerle karşılaşacaktım. Bu çok da uçuk kaçık olmayan salgının boy gösterdiği kısımlardan sonra King severlerin aşina olduğu doğa üstü bir karakterle karşılaşıyoruz: Randall Flagg(yoksa Kara Adam mı? Yok yok siyahlı adam, ya da Russel Faraday? Aman neyse çok fazla ismi var.)Zaten yeterince acı çekmemiş bu dünyaya bir de insanın olumsuz duygularından güç alan yaşı belirsiz insan kılıklı bir iblis de dahil oluyordu ve ben de Ortaokullu kızlar gibi yerimde zıplaya zıplaya okuyordum kitabı. Salgında hayatta kalanlar önce sihirbaz falan zannettiğim fakat sonrasında en güçlü iblislerden biri olduğunu anladığımız Randall Flagg ve babaannemizin babaannesi yaşında olan Abagail Ana hakkında rüyalar görmeye başlayıp yavaştan zıt kutuplara çekilmeye başlıyorlar. Abagail Ana'nın amacı hayatta kalan insanlara teknolojinin bu kadar gelişmiş olmadığı eski zamandan kalma alet edevatları ve yaşam tarzını öğreterek belki de tekrardan 7 milyar nüfuslu bir dünya kurmak iken Randall Flagg'in amacı bu dünyadakindan daha korkunç şeyler yaşanan bir üst alemdeki savaşına asker toplamak, ve bu amacının önünde duran veya askeri olmayı reddeden herkesi öldürmek. İnsanlar kutuplarda yerlerini almaya başlar, kimileri yolculuk sırasında ölür kimileri öldürür fakat nihayetinde bir yerde toplanırlar ve artık büyük savaşa kadar neler yaşanacak onları okuruz. Romanın ilk yarısını böyle özetlemek yeterli olur herhalde, yoksa kendimi biliyorum spoiler vermeye başlayacağım. Neyse buraya kadar anlattığım kısımlar size ilginç gelmiş ve bazılarınız kitabı okumak istemiş olabilir fakat uyarayım kitabın ikinci yarısında bol bol tempo problemi var. Şikayetim daha üç ay öncesine kadar birbirlerinden haberdar olmayan insanların kaynaşma çabalarının bana sıkıcı gelmesi değil, aksine ana karakterlerin gelişimi açısından çok önemli ve okuması eğlenceli buldum. Fakat bir şeyler eksik işte. Böyle bir dünyada düşmanların hiçbiri önce diğerinin harekete geçmesini beklemez ama aynen de öyle oluyor. Ben ne zaman Los Angeles, Güneybatı bölgesi yani Randall Flagg'in bölgesinde veya Abagail Ana'nın bölgesinde bir casusun ortaya çıkıp oraya büyük çapta hasar vermesini beklerdiysem her bir seferinde hevesim kursağımda kaldı. Yanlış anlamayın buna benzer olaylar olmuyor değil fakat artık o büyük felaketin veya savaşın her ne derseniz artık başlaması gerektiğini hissediyorsunuz bir noktadan sonra. Ama King amcam üç yüz sayfa önce yazdığı romantizmi aptalmışızcasına tekrar edince veya bakın Flagg şöyle güçlü böyle kötü aman aman deyince kitabın temposu mide bulandırıcı olmaya başlıyor. İki zıt bölgede yaşanan olayları incelemek ve insanların içinde her daim İlkel bir ruh bulunduğunu fark etmek güzel fakat doyurucu değil. Bakın şu an beklentilerimi falan yazmıyorum. King yazdıklarında bu dediklerimi ima ediyor zaten ve nedense asla vermiyor ve bir noktadan sonra tekrara düşüyor. Okurken sıkıldığımı söyleyemem demek isterdim ama bir süre sonra fena baydı. O büyük savaş yaşanıyor mu onu da söylemeyeceğim belki benden daha fazla zevk alırsınız kitabı okurken ne haliniz varsa görün. Biraz agresif bir inceleme olmuş olabilir ve pek tabii kaçırdığım bazı yerler olabilir, eğer fark ettiniz bir eksikliğim veya yanlışlığı varsa yorumlarda belirtmekten çekinmeyin. Belki ileride incelemeyi yeniden gözden geçiririm sayenizde. Buraya kadar okuduysanız kucak dolusu sevgilerin sizinle.
Mahşer
MahşerStephen King · Altın Kitaplar · 20123,447 okunma
85 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.