Gönderi

dünyanın tüm kuşları bir toplantıda buluşurlar; hepsi ayrı telden çalmaktadır. bir hüthüt kuşu kalkıp doğal otoritesiyle kalabalığın sesini bastırarak kuşların doymak bilmez tutkularına alternatif gösterecek bir ruhani lider, bir simurg gereksindiklerini öne sürer. hep birlikte uçup bu simurg'u bulmaları gerekmektedir. ama birçok kuş böyle uzun ve çetin geçebilecek bir yolculuktan kaçınır. şahinler dünyevi prenslerin gücünü, balıkçıllar ıssız kıyılarını, ördekler güvenli gölcüklerini yeğlerler. serçeler güçsüzlüklerinden yakınır, bülbüller şarkılarını yitirmekten korkarlar. ama sonunda bir grup yola çıka. yedi vadiyi aşarlar. her vadide tehlikelerle, kararsızlıklarla ve baştan çıkarıcılarla karşılaşır ve örnek karakterlerin öykülerini dinlerler. bu karakterler arasında "yaşayan ve çabası hiç bitmeyen" isa ile kendisini nereye gömmelerini istediğini soran öğrencilerine, "beni bulabilirseniz benden akıllısınız demektir çünkü ben kendimi hiç bulamadım" diyen sokrates de vardır. nihayet simurg'un sarayına varlıklarında geriye sadece otuz kuş kalmıştır; hepsi yaşlanmış, bitkin, toz toprak içindedir. kibirli bir saray ulağı uçarak yanlarına gelir, paspal görünüşlerine kızar ve içeri girmeye layık olmadıklarını, geri dönmelerini söyler. ama kuşlar ısrar ederler ve sonunda saraya kabul edilirler. saray sahiden muazzamdır. ama bomboştur. hüsran ve kederle sarayın içini ararlar. bir hiç uğruna bunca yol tepmişlerdir. saray, aynalar dışında bomboştur. ama derken peyderpey tuhaf bir coşku kaplar içlerini. birden aynaların ne anlama geldiğini kavrarlar. simurg'u bulmuşlardır! aynalarda simurg'a bakmaktadırlar. çünkü simurg (farsça otuz kuş) kendileridir.
·
16 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.