Gönderi

AŞİRETLER NİZAMNAMESİ (TÜZÜĞÜ) HAKKINDAKİ YAZI TASLAĞI25 Ziya Gökalp, Kürt Aşiretleri konusundaki bu sosyolojik araştırmasını tamamlamış değildir. Buraya, Aşiretler konusuna çözüm getirmek üzere teklif etmiş olduğu bir tüzük taslağını alarak bu kitabın konusunu tamamlıyoruz. Dikkat, edileceği üzere Ziya Gökalp bölgesel sorunların çozümünde, tıpkı bugünkü Olağanüstü Hal bölgesi valisinin geniş yetkilerle donatılmasına benzer bir durumu 80 yıl önce teklif ederek, Valilerin yetkilerinin arttırılmasını öngörmüştür. Bismillahirrahmanirrahim Bir memleketin iyi idare edilebilmesini sağlayacak yasalar, ancak orada yaşayan toplulukların sosyolojik biçimlenmelerinden kaynaklanarak düzenlenebilir. Bu nedenle, Osmanlı ülkesi gibi sosyal yapısı farklı soylardan oluşan geniş bir ülkenin aynı yasalarla disiplin altına alınmasını olanaksız görenler haksız değillerdir. Bu iddia doğru olmakla beraber, her il için ayrı yasalar yapılması gerektiği sonucunu doğurmaz. Çünkü sosyal şartlar, siyasal bölümlere, uyuşmaz öğelere göre değil, yaşayış biçimlerine göre değişir. Sosyolojik ihtiyaçlara uygun olarak düzenlenecek özel yasalar çeşitli alanlarda uygulama alanı bulabilirler. Çeteler (terör), toplumlar (bölücüler), iş bırakma (grev), işsizlik yasaları gibi özel durumları düzenleyecek olan tüzükler bu türdendir. Osmanlı illerinden birçoğunun genel güvenliğini bozan ve bayındırlığın ilerlemesini durduran bazı sosyal gerçekler vardır ki, serbest etkinlikleri hiçbir yasa maddesi ile denetlenmemiştir. Oysa ki bir kanun devletinde, uygulama alanı kanunlarla belirlenmemiş olan hiç bir etkinliğin ve kuvvetin bulunmamasi gerekir. Şimdiye kadar yasalarla düzenlenmedikleri için, memleketin rahatını kaçıran bu topluluklar aşiretler, kafileler, hizipler dir. Bu meselelerin çözümünde, valilere eğitim, öğretim, bayındırlık, yönetim işlerinde geniş yetkiler verilmesinin önemli faydalar sağlayacağı kuşkusuzdur. Fakat aşiretler ve benzeri toplumlar için özel bir yasa (tüzük) ve genel bir yönetim politikası izlenmedikçe valilerin yetki genişliği bunlar yüzünden doğacak kargaşalıklara çözüm yolu olamaz. Geçmiş dönemlerde «bölgenin özelliklerinin gereğidir» denilerek yapılan kanunsuzlukların bir daha geri dönmemesi için mutlaka her sosyal örnek için özel bir yasa düzenlenmesi gerekir. Eskiden Romalılar ve bu yüzyılda Fransızlarla, Ruslar, yönetimleri altında yaşayan aşiretlerin yavaş yavaş yerleştirilmeleri için uygulanabilir çözüm yolları düşünmüşlerdir. Biz de bu çözüm yollarına sarılmakla, bir yandan aşiretlerin gelecekleri ile ilgili tedbirleri hazır eder ve diğer yandan da onların topluca verdikleri sosyal zararlarını fayda haline dönüştürebiliriz. Aşiret hakkında bir yasa düzenleyebilmek için herşeyden önce «Aşiret» ortak ismi altında anılan çeşitli nitelikteki toplulukların bir diğerinden ayırdedilmesi ve açık açık tanımlanması gerekir. Bu topluluklar gerçek aşiretlerle, kafileleri ve hizipleri kapsamaktadır. Aşiret, yılın her mevsiminde göçebe olarak ve çadırlarda yaşayan, yalnız hayvan üretimiyle uğraşıp öbür sanatlarla asla uğraşmayan, bireyleri soybirliği ve akrabalık bağlarıyla birbirlerine bağlı bulunan ve kendilerine özgü başkanları (aşiret reisi) tarafından yönetilen bir topluluktur. Aşiret kabilelerden, kabile ise ailelerden oluşur. Aşiretlere özgü genel kurallar gereğince bir kişinin suçluluğundan bütün aşiret üyeleri sorumlu olduğu gibi, bir kişiye yapılan saldırının öcünü tamamıyla almaya da bütün aşiret üyeleri karşı çıkmak zorundadır. Aşiretlerin bu solidarite kuralları ve yardımlaşma bağları, çölün şartlarındaki toplum güvenliğinin zorunlu şartı hükmündedir. Çölde dolaşanlar çöl Araplarıdır. Kürtler arasında, gerçek aşiretler arasına geçecek bir topluluk yoktur. Kafile, yılın yalnız bir bölümünü göçebe ve çadırlarda yaşayarak geçiren, bir yandan tarımla uğraşmakla birlikte, bir yandan da gerek kendi hayvanlarını ve gerekse tüccar ve çiftçilerin koyunlarını, keçilerini bir ücret karşılığı yaylaktan kışlağa götüren ve otlatan, kışlaktaki aşiretlerin saldırılarından güvence altında olmak için, sözü geçen bir kafile başının kumandası altında toplu halde ve silahlı olarak dolaşan bir topluluktur. Milıî, Karakeçi, Miran, Tayy toplulukları bu türdendir. Aşireti oluşturan kabileler aynı soydan oldukları halde, kafileyi oluşturan kabileler çeşitli kök ve mezheplerden olabilirler. Aşiret reisinin, kabile başkanlığı için hısım-akrabadan olması gerekli iken; kafilenin başının başka bir aileden olması mümkündür. Kafile, uygarlığa karşı iktisadî bir görevin yerine getirilmesiyle görevlidir. Elcezîre sınırındaki illerin tarımdan daha önemli bir zenginlik kaynağı vardır ki, o küçükbaş hayvan yetiştiriciliğidir. Koyun, keçi sürülerinin devam edebilmesi ve çoğalması ise, kışın kışlağa gitmeleriyle devam edebilir. Bu toplumsal görevin yerine getirilmesi görevini kafileler üstlenmişlerdir. Hizib, kuvvetli koruyucularla, zayıf korunanların karşılıklı yardımlaşmalarıyla oluşmuş topluluklardır. Bu toplulukların sosyal kökeni, sığınacak yer bulamayan köylülerin, bu haydutları bir ücret karşılığında kendilerine koruyucu kabul etmeleriyle ortaya çıktığı anlaşılıyor. Her zaman ve her yerde çevreye dehşet saçarak halkı kendilerine muhtaç eden bir takım kan dökücü çeteler eksik olmamıştır. Hükümetin korumasından yoksun kalan her köy, ya da nahiye, bu çetelerden birine boyun eğerek diğerlerinin saldırısından kendisini korumak zorunda kalmıştır. Derebeyleri adı verilen sınıf, bu tür çetelerin gönüllü ele başılarından başka bir şey değildir. Bir hizbe dahil olan köyler, o hizbin başkanına her yıl belli oranda para, hayvan ve değerli eşyaları vermek zorundadır. Bu ödenenlere Kürtler «khugi» ve «khasırti» adlarını verirler. Olağanüstü durumlarda belirli oranın dışında da para istenebilir. Bir hizbe Kürt, Süryani ve Ermenİ köyleri de katılabilir. Bu köyler karşıt hiziblere karşı birbirlerini bir kardeş gibi savunurlar. Hizbe Kürtler’de «bend», Arnavutlarda «fis» adı verilir. Aşiretler kafileler, hizibler gerçekte yardımlaşma temeli üzerine oluşan topluluklardır. Şu kadar ki, bu topluluklar birbirleriyle durmadan didişmekte, çapulculuk, adam öldürme, evleri ateşe verme gibi suçlarla bu kalabalıklarda işlenen cinayetler sürüp gitmektedir. Bu cinayetler tek başına işlenen suçlarla karşılaştırılamaz. Berikiler kişisel, ötekiler sosyal olayların sonuçlarıdır. Memleketin sürekli olarak bozulmasına sebep olan bu topluluklar hakkında özel bir yasa hazırlamak, Millet Meclisinin görevi olduğu gibi, bunların yavaş yavaş düzeltilmeleri için belirli ve devamlı akıllıca bir politika izlemek de Hükümetin görevidir. Aşiretlerin, kafilelerin, hiziblerini ve coğrafi alanlarını ayırt etmek zor değildir. Aşiretler çölde, kafileler çöl ile köyler ve kasaba gibi bayındır yerlerin birleştikleri noktalarda, hizibler, köy ve kasabalarda otururlar. Aşiretler Arabistan illerinde, kafileler Arap ve Kürt bölgelerinde yaşarlar. Hizibler de Kürt ve Arnavutlarda vardır.
·
91 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.