"Bu sana göre değil" cümlesiyle başlıyor kitap. Okumakla okumamak arasında kalıyor insan.
Bir yandan okumaya teşvik eder gibi, bir yandan gözünü korkutmak ister gibi.
Bence her ikisi içinde geçerli.
Yapraklar Evi'ni okumaya niyet ettiyseniz ilk önce biraz gözünüz korksun. Şaşırmaya, tepetaklak olmaya, kitabı bir kenara koyup okumayacağım ben bunu demeye, sonra o labirentler de kaybolmak istemeye, kitaba karşı derin bir arzu hissetmeye, hem anlamaya hem ne okuyorum ben demeye hazır olun.
Hayatımda okuduğum en inanılmaz farklı yapısı olan bir kitap Yapraklar Evi. Bu kitabı yazmak nasıl bir akıl, inanın okurken en çok yazarın aklını, emeğini düşündüm. Bugüne kadar okuduğum romanlar bu kitabın yanından geçemez. Oysa ben ne çok kitaba farklı dedim, zor dedim.
Roman içinde roman ve içinde tekinsiz bir 'ev' hikayesi. Evin içinde bir oda var ve bu odaya giren geri dönemiyor. Metin iki anlatıcıyla ilerliyor. Bu normal bir okuma sunar dediğinizi duyar gibiyim. Yok öyle değil. Yapısı nedeniyle takibi zor. Kaç çeşit okuma denediğimi ve sonra yazıldığı gibi devam ettiğimi söylemeliyim. Bir daha okursam farklı bir yol deneyeceğim.
Dipnotlar ayrı bir kitap olacak türden. Birçok kitaba, filme atıflarda bulunacak dipnotlar tekrar dipnotları doğuruyor.
Bir sayfa bomboş ya da kocaman sayfada bir cümle var, diğer sayfada beş farklı yazı türü var. Simgeler, üstü çizili cümleler, ters yazılar, hatta çözemediğiniz yazılarla devam ediyor. Nereden devam etsem kopmam diye düşünüyorsun. Evirdim, çevirdim ve okumaya çalıştım. Yazarın yaptığı oyunlar baş döndürücü.
Seversiniz ya da sevmezsiniz fakat aldığı her övgüyü hak eden bir kitap Yapraklar Evi. Sadece yazarını alkışlamıyorum. Bize bu okumayı sunan emeği geçen herkesi gönülden kutluyorum.
Çeviren:Gökhan Sarı
Kitap Editörü:Ezgi Yıldırım
Düzelti:Ayşegül Ergül Aslan