Gönderi

Kendi kendimelerim 6
“Yabancısısın artık bu şehrin…” dedi ve devam etti. “Artık hiç bir köşe başı senin değil. Duvarlarda yazılan yazılarda imzaların yok artık. Mahalle maçlarında ismin yoklanmıyor. Sen feragat ettikten sonra bu şehirden, ne ismin ne cismin kaldı. Artık akıllarda bir serüvensin. Arada bir konuşulan bir kaç cümlede sadece adın kaldı. Komşu kızına sevdalanmıştın hani, unut gitsin…” Ablamın üst üste sıraladığı her kelime yüreğime bir hançer gibi saplanıp derinlerde ama en derinlerde bir yere dokunuyordu. Yersiz ve yurtsuz yaşantımın dün on beşinci senesi başladı. Ne bir yere aitim ne de bir yeri benimseyebiliyorum. “ geçtiğin yollarda izin kalmadı, insan her şeye geç kalandır” alıntısını sahiplendim kendimce bir çıkar yol bulabilmek için. Suskunluktan kendime bir yüz çizdim kolayca saklanmak için. Kendi yüzümü unuttum sonunda… İçimde çocukluğuma dair unutmaya yüz tutmuş hatıralar besliyorum. Uzakların ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. İnsan mezara girmeden evvel çürümeye başlıyor, bunu da biliyorum… hafızamın sinsi bir oyunu mu yoksa kendimden kaçarken kendime rastlamam mı bu durum ? İşte bunu bilmiyorum ve burda takılı kalıyorum. İnsana bulaşan en büyük lanet, unutulmaktır. Çünkü unutulmak kederdir, hüsrandır, cebelleşmektir, yersizliktir, yurtsuzluktur, açılan kapılarda tanınmamaktır, çalan her telefonda kendini tanıtmaktır… geçtiğin sokaklarda bir selamı aramaktır… Kısacası dostlarım, dün kutladım sessizce bir köşede… iki fincan kahve, bir kaç sigarada söndürdüm çocukluğumun bütün heyecanını. 14 yılı yıllardır karaladığım defterlerden bir kaç sayfasında daha eskitip rafa kaldırdım. Söz uçar yazı kalır demişlerdi. Hatalı mıyım?
··
741 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.