Gönderi

ANASIR-I İSLAM, İSLAM'IN OĞULLARIDIR
ANASIR-I İSLAM, İSLAM'IN OĞULLARIDIR Yine Bediüzzaman, Birinci Dünya Harbiyle birlikte ve ondan önce Müslümanların parçalanmasından söz ederken, bunun teavün ve teârüf eksikliğinden meydana geldiğini açıklayıp, ardından İslam milletlerinin birbirleriyle olan ilişkileri konusunda şunları söyler: "İşte Hint, düşman zannederek, hâlbuki pederini öldürmüş, başında oturmuş bağırıyor. İşte Tatar, Kafkas, öldürülmesine yardım ettiği şahıs, biçare valideleri olduğunu, "ba'de harabi'l-Basra" anlıyor. Ayakucunda ağlıyorlar. İşte Arap, yanlışlıkla kahraman kardeşini öldürüp, hayretinden ağlamayı da bilmiyor. İşte Afrika, biraderini tanımayarak öldürdü, şimdi vâveylâ ediyor. İşte âlem-i İslâm, bayraktar oğlunu gafletle bilmeyerek öldürmesine yardım etti, valide gibi saçlarını çekip âh ü fizar ediyor." Dikkat edilirse bu açıklamalarda İslam milletleri kardeşler olarak idrak edilmektedir. Onlar İslam'ın oğulları olan kardeşlerdir, ama "teârüfle tevhid-i efkâr" ve "teâvünle teşrik-i mesai edemedikleri için burada anlatılan kötü duruma düşmüşlerdir. Oysa, İslam'ın oğullarının ne sebeple olursa olsun birbirleriyle savaşması doğru değildir. Irkları ve ülkeleri farklı da olsa İslam pederleri olmakla onlar kardeşlerdir. Bediüzzaman, yirminci yüzyıl başlarında, Tiflis'te bir Rusla konuşurken, o konuşma sırasında "İslam parça parça olmuş" deyince Bediüzzaman ona şöyle cevap vermişti: "Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâmın müstaid bir veledidir; Ingiliz mekteb-i idadîsinde çalışıyor. Mısır, İslamın zeki bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan, İslâmın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde talim alıyor, ilâ âhir. "Yahu, şu asılzade evlât, şehadetnamelerini aldıktan sonra, her biri bir kıt'a başına geçecek, muhteşem adil pederleri olan İslamiyetin bayrağını åfåk-ı kemâlâtta temevvüc ettirmekle [dalgalandırmak], kader-i Ezelinin nazarında, feleğin inadı- na, nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilan edecektir." Görüldüğü gibi burada da Bediüzzaman, farklı İslam milletlerini muhteşem adil pederleri olan İslamiyet'in asilzade evlatları olarak görmektedir. İslam milletleri babaları olan İslamiyet'in oğullarıdır, onlara layık olan ırkçılık veya farklı sebeplerle birbirleriyle didişme, hasımlaşma ve birbirini tanimama değil; tesanüd/dayanışma ve teavünle İslam'ın bayrağını kemalât ufuklarında dalgalandırmak ve İslam'a hizmet etmektir. O zamanın birer güçlü devleti olan İngiltere ve Rusya'nın onlara yaptıklarından ders alıp, bu önemli misyonlarını gerçekleştirmelidirler. Elbette başlayan tahsil, birgün bitecek ve bunlar yapacakları önemli göreve hazırlanmış olacaklardır. Onlar, İslam milletlerinin muhteşem adil pederleri olan İslamiyet'in oğulları ve kardeş olduklarını asla unutmamalıdırlar.
·
138 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.