Beş altı yıl önce okuyup hatırlayamadığım Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Modanna’sı. Bu yıl tekrardan, aynı ilk okuyuşumdaki gibi, bir araba yolculuğunda okudum kitabı.
Sabahattin Ali
Lola Marsh’ın Blue Bird şarkısıyla paylaşıyorum bu kitabı. Hem anlamı hem de kitabın kapağının mavi oluşu aklımda bu şarkıyı bu kitaba ithaf etmeme neden oluyor.
“ Mavi bir ardıç gibi özgür olabilir miyim?
Yüksekten uçacağım açık gökyüzünde
Korkularımdan kurtulmak tek dileğim
Mavi bir ardıç gibi özgürce, yüksekten uçacağım açık gökte
Özgür olmak tek dileğim “
Bence Raif, hayatı boyunca özgür ve kendi olamamış bir karakter. Ve yine Maria birisinin sevgisine hiçbir zaman güvenememiş, Raif’in ona ısrarla, pes etmeden, bir şey beklemeden gösterdiği saf ve güzel sevgisine maruz kalana kadar birisine inanabilecek kadar korkularından özgür olamamış bir karakter. Her ikiside farklı şekillerde, farklı sebepler ile korkularına esir olmuşlar. Her ikisi de birbirlerini bulana kadar hiçbir zaman özgür olamamışlar.
Raif öyle güzel seviyorki Maria’yı. Öyle çıkarsız öyle bir şey beklemeden, istemeden. Aslında bütün bir kitap, Raif ve onun Maria’ya olan aşkını anlatıyor bence. Arada küçük başka olaylar, kişiler, mekanlar… Fakat her birinin içinde, köşesinde açıkça duran ve belkide kitabın bu kadar akıcı olmasına sebep olan “Raif’in bir modern resim sergisinde denk geldiği Kürk Mantolu Madonna resmi ile başlayan aşkı.” Bir tablo üzerinden ne kadar tanıdık gelebilir birisi? Ne kadar, yıllardır aradığınız, içinizdeki boşluğu doldurabilecek tek insan olduğunu düşündüğünüz kişiyi bir sanat galerisinde, bir tablonun içinde bulabilirsiniz?
Ve henüz gerçek haliyle tanışmadan, tablodan sevebilirsiniz bu insanı? Her gün o sergiye gidip, saatlerce, günlerce izleyebilirsiniz birisinin resmedilmiş çehresini?
Düşünüyorum, Raif gibi seven, sevebilen birileri var mı gerçekten? Yoksa bir yazarın kaleminden çıkan roman karakteri oluşunun getirdiği gerçek üstü bir sevgi mi bu?
Raif silik ve bu dünyada varoluşunun sebebini sorgulayan, kendini lüzumsuz bulan bir insan. Ve Raif’in Maria’ya duyduğu aşk Raif’e hayatında ilk defa bir ruhu olduğunu hatırlatan, üç dört ayda birkaç ömür yaşadığını hissettiren bir aşk. Raif Maria’ya şöyle sesleniyor içinden: Ben sensiz bir ruha sahip değilim.