Gönderi

416 syf.
8/10 puan verdi
"Nasıl özledim bir bilsen. Nasıl sevdim bir bilsen. Keşke bilsen... Keşke gelsen..." Ne bir adım ileri ne de bir adım geri gidiyorlardı. Yaşanılan ve yaşatılan tüm kötülüklere rağmen bu kadar tutkulu ve katıksız olan aşkları günden güne daha da harlanmaya devam ediyordu. Onlar birbirinin hem aydınlığı hem karanlığı olmaya devam ederken gizli kalmış tüm sırlar açığa çıkmaya devam ediyor, her ne kadar yara alsalar da birbirlerine yanıp kül oluyorlardı işte... Fakat Mahru'nun gururu Çakır Seyhanlı'yı günden güne eritiyordu. Kızı Gece'yi sadece fotoğraflardan ve görüntülü aramalardan görüyordu. O hapishanede kaldığı süreçte hem sevdasına hem de kızına hasret kaldı. Sırtına kambur gibi bindirdi hasretini, acısını. Belki de Çakır, Mahru'ya karşı bu kadar açık olsaydı aralarındaki bu kördüğüm oluşmayacak, hasretlik çekmeyeceklerdi. "İnsan kendinden ödün verip sevdasından ödün veremiyormuş." diyor bizimki. İşte bu cümle her şeyin bir özeti bence... Kitabımız Mahru'nun, Fransa'da kızı Gece ile kurduğu hayatı, Çakır'ın da hapishanede olmasıyla başlıyor. Düzenli bir şekilde Esat'ın belirli aralıklarla Gece'yi alıp Seyhanlı'larla görüştürmesiyle hayatı düzene gelmişken bir gün Esat, Mahru'yu Türkiye'ye tamamen geri döndürmek için çıkagelir. Çünkü Çakır erken tahliye kararı çıkar ve kızıyla vakit geçirmek istediğini belirtir. Mahru en başta yine gurur yapsa da doğru kararın bu olduğuna karar vererek birkaç haftalığına Türkiye'ye döner. Ve her şey tekrar tepetaklak olur. Çünkü hem üçüncü şahıslar devreye girer hem de birbirlerini deli gibi seven bu iki sevdalı aralarında geçenleri unutamadıkları için kavuşmalarını belki de mahşere bıraktılar. Kim bilir? Belki de bırakmamışlardır diyerek daha fazla spoiler vermemek için kendimi inzivaya çekerek bu aşkın kahrını çekmeye gidiyorum.
Lahza 2 - Har ve Kül
Lahza 2 - Har ve KülHümeyra · Dokuz Yayınları · 2023196 okunma
·
64 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.