marangoza birkaç parça bıraktım
bugün eşikler kedi kokuyor, ağzım süt
bir içgüdünün varlığına tutunduğum gibi
ışıkları titreten rüzgâra tutunuyorum
nasıl ki bu esrimiş dünyada
bir tek gölgeler kendi renginde
senin gölgene öylece sığıyorum
hem bilmiyorsun, neler kaktım sandığıma
bilmiyorsun, çok dolaştım küpelerle
onca kulaksız arasında
yeşile çalandın, kayırdın bizi
yıldız haritalarından korudun ve tüm kötü sözcükleri
şimşirin dizdin ipe allı boncuk dizer gibi
öyle ayarsız yakarmalara filan katmadın
bir değirmen taşı gibi çevirdin başını
şölendi seninle ondan dokuz çıkarmak
bin etmek sonra kalan biri
beşik gibi sallandıysan da fır dönmedi hiç başın
sen yeşile çalacaktın, babam doğumunda anladı
büyüklenmenin, büyüklüğüne ters olduğunu
sana kimseler anlatmayacak
dik çatıları tutsaklıktan sayacaksın beş on yıl
balığın ağzında sindirilmeyi beklerken
bir anda dökülen safranın
tanrı'nın sana düğün hediyesi olduğunu
ıslanana kadar yalnızca rüya sanacaksın
ben marangozun alnına silah dayadım bugün
masanın bir ayağını kısa yapmış diye
ve yaşımı halifelerden yana tuttum
sen bir peygambersin diye
şimdi tercih et kapanları
ve allah'ı bana anlat
uyurgezerlikten bu yana sürünmediğin tuzları
öyle bizden değil ki, tercih et ekinoksları
ve doğurduğun istekleri, sokağa çıkmak gibi
şekerli bir hamuru ziyandan korur gibi
son lokmaya kadar
bana anlat
bugün mırlıyor içim, biri kısa biri uzun kollarımı
kavuşturamıyorum bu yüzden.