Selamlar yeni bir haftanın başından. Hafta sonu sınav gerginliğime eş, bana arkadaş tarihi savaş kurgulu yeni bir kitap ile geldim. 2. Dünya savaşı, Naz, esir kampları ve yine darmadağın olan hayatlar ama bu sefer hikayemiz Kurdun ininde geçiyor, Sofrasında…
1943 sonbaharı Rosa 26 yaşında Berlin’den Doğu Prusya’!ya kocası Gregor’un ailesinin yanına sığınmış. Gregor ise ondan hemen önce savaşa katılmış. Bir gün kapısına gelen SS subaylarının adını okuması ile irkilir, Hitler’in ona ihtiyacı vardır.. Onun için hazırlanan yemekleri tadacak, onu koruyacak ve o artık Hitler için çalışacaktır. Tabi Hitler için çalışmak hayatını onun için feda etmek..
‘’Bir iniltiyle giden bir hayat, görünmeden can vermek. Bir kahramanın değil, bir sıçanın ölümü.. Kadınlar kahraman olarak ölmezdi…’’
Elbet bu çeşnicilik görevinde Rosa yalnızda değildi. Onunla birlikte toplam 10 kadın her birinin bambaşka bir hikayesi, geçmişi, acıları vardı. Başta Rosa’ya bilenmişlerdi bile o Şehirliydi, Berlin’den gelmişti sandıkları sadece eşinden haber alamadığıydı. Oysa o da ailesini savaşta yitirmiş tam da sığındığı yepyeni bir liman bulduğunu sandığı anda yine tehlikenin kucağına düşmüştü..
Hitler için ‘’savaşın evcilleştirdiği genç ari bir dişi, yüzde yüz hakiki milli ürün, iyi bir edinim’’ en azından o kendisi için böyle düşünüyordu..
Sonrası ne olacaktı?
Savaşın seyrini biliyoruz, peki bu kadınlar için geçen zaman, geçmişin acıları örtebilecek miydi?..
Beni en çok üzen Elfriede hakkındaki gerçek oldu. Ayrıca Yüzbaşı Albert Ziegler de başka bir olaydı.
Kitabın finalinde de çok şaşırdığımı ve böyle bir son beklemediğimi itiraf edeyim.. Bir de minik bir eleştirim var basımda kelime hatalarıyla karşılaştım ve bunun okuma hızımı düşürdüğünü itiraf ediyorum.. Onun dışında keyif verici bir okuma deneyimi oldu. Tavsiyem canlarım..
Kurdun Sofrası
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.