Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

324 syf.
10/10 puan verdi
Bu incelemeyi okuyan herkese merhaba! Şu an aslında hiç yapmayacağım dediğim bir şeyi yapıyorum o sebeple hafiften gerginim. Kendime asla bir Rina Kent kitabına inceleme yazmayacağımı söylemiştim ama bunu bu incelemeyle kırıyorum galiba. Bu yazarı sevmediğimden filan değil aksine favori yazarım oldu bu sene diyebilirim. Ayrıca sanırım şu ana kadar en çok kitabını okuduğum yazar Rina Kent oldu. Hatta bu incelemeyi yazdıktan sonra yeni bir kitabına daha başlayacağım yazarın (God of Fury) onu da bitirirsem bu sene 20.kitabını okumuş olacağım. Neden inceleme yazmak istemediğime gelirsek biraz yargılanmaktan korkuyordum sanırım çünkü eğer yazarın bir kitabını okuduysanız normalden çok uzak bir yazar olduğunu biliyorsunuzdur. Geçenlerde bir video gördüm ve bu konuyla ilgiliydi, yorumlarda benim de böyle hissettiğimi yazdım. Küçük bir dayanışma oldu ve ben o konuşmadan çok mutlu ayrıldım. Konuşma herkesin okuduğu kitaplar hakkında yargılandığı ile ilgiliydi. Romantik, fantastik, bilim kurgu, siyaset, biyografik kitaplar, macera, korku hatta klasik bile okusan insanlar yine de seni yargılayabilir oyuzden bunu aşmaya karar verdim. Rina Kent aşırı Dark Romance yazan bir yazar ve onun kitaplarını okuduğunuzda hiç dark romance okumamışsınız gibi hissedebilirsiniz sanırım bu sebeple de daha çok gerildim inceleme yazmaya. Yazarla aramda gerçekten çok toksik bir ilişki var, bu seneki favori yazarım olduğunu söyledim ama bu yine de kitaplarını okurken yaşadıklarımı değiştirmiyor. Öncelikle dehşet travmatik bir yazar gerçekten kitaplarında olanları sanki siz yaşıyormuşsunuz gibi sizi geriyor. Kitaplarını okurken kriz geçiriyorum, bazen gerçekten yazdıkları beni şoka sokuyor, ‘yani bu kadarı da olmaz ama!’ diye sinirleniyorum ama gidip yeni kitabına da başlıyorum yani her seferinde ahsjsh Anlamadığım bir şekilde kitapları sarıyor ve son bir iki aydır bu yazara takılmış durumdayım. Gerçekten bağımlılık yapıyor ve bırakamıyorsunuz. Yazarın evrenini okumaya ilk başladığımda Yalan üçlemesi ile başladım. O kitapta Adrian ve Lia’yı anlatıyordu sonra onların oğlunu kitaptayken sevdiğim için onun kitabını da okumak istedim. Aslında amacım sevdiğim bir karakterin kitabını okumaktı sonra bir bakmışım evrenin büyüsüne kapılmışım tamamen. Şu an inceleme yazmayı bırakıp yazara ve düşüncelerime odaklandım ama kitaptan da bahsedeceğim. Bu seri benim Rina Kent’in evreninde en sevdiğim serisi oldu. Bence Rina Kent bu seride kesinlikle zirve yapmış, en güzel serisi bu. Royal Elite, Deception, Legacy of gods ve empire serisi hepsi güzeldi (Legacy of gods 5. kitabını okumadım ama bu incelemeden sonra koşup başlayacağım ahajshd Empire serisinin de sadece ilkini okudum.) fakat hiçbiri monster serisinin akıcılığı ile karşılaştırılamazdı. Bu kitap çok başka bir şeydi ya tamamen büyüledi beni. Karakterlerin kimyaları olsun, konu olsun, akıcılığı her şeyiyle 10/10 seriydi. Kirill ve Sasha gerçekten kalbimde çok ayrı bir yer kazandılar. Seri olarak konusunu yazacağım, serinin konusu su şekilde; Sasha bir kadın ama kendi hayatının ailesini öldürenler yüzünden tehlikede olması nedeniyle erkek kılığında orduya katılıyor. Burada yüzü kız gibi diyerek diğer askerlerden zorbalığa ve daha kötü şeylere uğrayacakken Kirill gelip onu kurtarıyor ve ana çiftimiz bu şekilde tanışıyor. Sasha Kirill’in güçlü olduğunu görüp onu da eğitmesini istiyor ve onun peşinde takılıyor. Devamında Kirill ordudan ayrılmaya karar verip evine yani Bratva'nın içine dönüyor. (Ki Bratvayı Rina Kent'in kitaplarında çokça görüyoruz, Rus mafyası) Sasha da Kirill ile birlikte Bratva'ya onun koruması olarak yanında geliyor ve Bratva'ya gelmelerinden itibaren olaylar başlıyor, seri su gibi akıp gidiyor. Arkadaşlar nasıl yaptım inanın bilmiyorum ama üç kitabı İKİ GÜNDE bitirdim ve yani vizelerim yeni bitmişti zaten vizelere hazırlanırken zerre uyumuyordum bir de bunun üzerine kitabı okuyacağım diye sabaha kadar uykusuz kaldım. Bu detayı övünmek için değil durumun ciddiyetini anlamanız için veriyorum… Hiç Rina Kent okumadıysanız Rina Kent'in kitaplarını okumanızı önermiyorum ama eğer daha önceden herhangi bir kitabını okuduysanız koşun bunu da okuyun çünkü bu serisiyle kendini fazlasıyla aşmış. Yani tamam her kitabını çok fazla içinize işleyecek şekilde yazıyor ama bu serisi gerçekten diğer serilerin hepsinden çok daha güzeldi ya. Yani ben şu an Legacy of Gods serisini de okuyorum, hala bitirmedim. Karakterlerin hepsine bayıldım yeni nesil karakterleri gerçekten sevdim. Yalan üçlemesi okuduğum ilk serisiydi oyuzden onun da bende ayrı bir yeri vardı. Royal Elite’den bahsetmiyorum bile ama bu seri… Bu seri tam bir başyapıttı. Spoiler olan tarafa geliyorum lütfen kitabı okumamış olanlar okumasın, isteyerek de almayın bu spoilerları çünkü gerçekten kitabı okurken bunları okuyarak öğrenmek çok daha keyifli oluyor. Lütfen buradan sonrasını okumayın. Kitaptaki kaos asla bitmedi, sanırım kitapla ilgili en sevdiğim şey de buydu. Hep bir olay oldu sürekli kitabı bırakamayacağım bir durumdaydım. Sasha Kirill başkasıyla evleniyor sandı delirdi. Kirill Sasha öldü sandı o da delirdi. Sonra Sasha’nın ölmediğini öğrendi bu sefer buluşunca ikisi de delirdiler aahsjdhjd Bu arada serideki en sevdiğim sahne kesinlikle 3.kitapta Kirill Sasha'nın hayatta olduğunu öğrendiği zaman onun yanına gittiği ve şu alıntıyı söylediği yer: "I won't. I mean it. You can shoot my other arm and I will walk to you. If you take my legs, I'll crawl to you.” Çok alakasız belirtmek istedim bunu da. Çok fazla konuşmak istediğim şey var ama uzun süredir inceleme yazmadığım için burada duracağım. Çok da açıklayıcı bir inceleme olmadığının farkındayım ama sadece kitabı çok sevdiğimi anlatmak istedim ve benim için 2023 yılının favorisinin bu olduğunu. Her ne kadar son dakika okusam ve en son anda 2023 en sevdiğim kitaplar listesine girse bile en başta yerini aldı :’)
Heart of My Monster
Heart of My MonsterRina Kent · Blackthorn Books, LLC · 202339 okunma
·
148 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.