İmparator - Kılıçların Çarpışması ’ndan söz edeceğim. Barlas, asırlar önce adına yazılmış kehanetin gerçek yüzünü öğrendiğinde büyük bir hayal kırıklığı yaşasa da, özellikle Grace’e karşı olan kırgınlığını öfkesinin ardına saklamayı ve artık tüm detaylarını bildiği savaşa doğru emin adımlarla ilerlemeyi tercih ediyor. Grace ise asıl savaşı, kehanetin sonunu değiştirebilecek ihtimallerin yüreğinde bıraktığı acıyla veriyor. Bu süreçte Siyara ve Dian’ın aşkı da ikinci kez büyük bir sınavdan geçiyor. Ve Kral Timere… onun içsel savaşı, yaklaşan savaştan bile daha büyük diyebiliriz. Timere ve evlatları; hem kendilerine, hem birbirlerine, hem de Ordor’a karşı olan savaşlarından galip olarak çıkabilecekler mi dersiniz? Tüm seride olduğu gibi bu kitap da iki farklı zaman ve mekan arasında ilerliyor: İmparator Timere ve İmparator Seun dönemi… Timere döneminde Faith ve Ordor savaşına doğru heyecanlı adımlarla ilerlerken, Seun döneminde ise Timere’nin gençlik yıllarına, Ak Dünya’dan kaçışına ve Begüm’le aralarındaki aşkın filizlenişine şahit oluyoruz. Timere’yi bu kadar seveceğimi asla tahmin etmezdim bu arada. Ah, Timere… :’( Kitapla ilgili söylenecek çok şey var ama bir kez başlarsam gazımı alamayıp her şeyi anlatırım diye korkuyorum. O yüzden çok fazla uzatmayacağım. İmparator, serinin final kitabı olduğu için beklentim diğer iki kitaba göre daha yüksekti ve biraz daha detaylı olmasını istemem dışında beklentimi karşıladığını rahatlıkla söyleyebilirim. Bu kitapta tüm duyguları en yoğun şekilde hissettim, tüm karakterlerle güçlü bir bağ kurdum ve her sayfayı büyük bir heyecan ve merak duygusuyla çevirdim. Hele ki son sayfalarda resmen nefesimi tuttum. Her ne kadar bazı olaylar beni fazlasıyla üzse de her şey tam da olması gerektiği gibi, mantık çerçevesinde sonuçlandığı için, içim hem rahat hem de birazcık buruk. İçimdeki burukluğun bir diğer sebebi de favori serime veda etmiş olmam tabii. :’( Umarım bu güzel seriyle sizler de tanışır ve benim kadar seversiniz.