1905 yılında ilk baskısı yapılan ve Güzide Sabri’nin en çok okunan romanı olan bu esere gelin yakından bakalım dostlarım. Kitabımızın ana karakteri olan Fikret, yaşı genç, eğitimine değer veren, aklı başında, vicdanlı, iyi huylu bir kız. Ailesi tarafından çok sevilen ve saygı duyulan bir şahsiyet. Aile ve akrabalık ilişkileri son derece kuvvetli. Hatta sırf bu yüzden hastalanacak kadar güçlü bir bağdan bahsediyoruz. Fikret belli başlı sebepler yüzünden bir takım rahatsızlıklar yaşıyor ve işte o kişi Doktor Nejat hayatına giriyor ve Fikret’in hayatında tüm taşlar yerinden oynamaya başlıyor. Eserde İstanbul, Büyükada ve nerede olduğunu tam olarak anlayamadığım ama İstanbul’a uzak bir yerde bir bağ evinde geçiyor. Bu yerlerin hepsinde aslında bambaşka bir Fikret görüyoruz. Aşık Fikret, eş Fikret, anne Fikret. Ama değişmeyen tek şey var. Yaralı Fikret. Bu hiç değişmiyor. Değişmesine de asla müsaade edilmiyor. Fikret değişmesini istedi mi ? Orası da belirsiz. Bir aşk vicdan sahibi bir kadının kalbini nasıl çürütür ? Günden güne hem bedenini hem benliğini nasıl eritir ? Acılar içinde kıvranırken yapabileceğin tek şeyin sayfalar dolusu yazmak olması nasıl bir acıdır ? Bu kitapla ilgili anlatmak istediğim çok şey var. İçerisinde çok anekdotlar, çok duygular ve detaylar var. Ve hepsi o kadar bağlantılı ki bir yerinden başlasam spoiler vermeden anlatamayacakmışım gibi geliyor. O kadar güzel bir eser ki, ancak okuyarak, yaşayarak anlaşılır. Çok güzel bir kara sevda hikayesiydi. Hem kalemin güzelliğine, hem edebiyata doya doya okudum. Güzide Sabri ile bu kadar geç tanıştığım için çok üzgünüm. Bu eserin kıyıda köşede kalmasına asla gönlüm razı olmuyor. Mutlaka okuyun