Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yakın arkadaşlarımdan biri ile buluştuk. Zor bir dönem geçiriyordu. Kendini hiç iyi hissetmiyordu. Buluşmamızı istedi. Çalıştığı yerdeki üstü ona çok kötü davranmış ve güvenerek baktığı iş hayatı sonlanmak üzereydi, eşi kendisini aldatmış, boşanmak üzereydiler. Geleceğine hiç güvenle bakmıyordu. İçinde bulunduğu durum son derce acı vericiydi. Bana, "Kendimi öldürmeyi bile düşünüyorum. O kadar başarısız, o kadar hiçbir şeyi tam yapamamış biriyim ki. Nereye elimi atsam kurudu. Evliliğim bir felaketle bitiyor. Ofiste hiç beklemediğim davranışlar. Güya geleceğimi bu işe adamıştım. Şimdi beni bir kenara atıyorlar. Çocuk altı yaşında, benden kopacak, belki yüzüme bile bakmayacak... Tüm hayatım bir başarısızlık, bir çöküntü. Kendimi pislik gibi hissediyorum," dedi. Yüzündeki o karamsar, çaresiz ve bıkkın ifadeyi çok net biçimde görüyordum. Bunları anlatırken arada derin nefes alıyor, sıkıntıyla ofluyordu. "Kendine ne kadar haksız davranıyorsun," dedim. Şaşkınlıkla yüzüme baktı. "Abi sen kendini hiç tanımamışsın yahu," diye devam ettim. Sanki bir uzaylı görmüş gibi bakmaya devam etti. "Şimdi ben konuşacağım, sen dinleyeceksin," dedim. Ve ona uzun uzun kendisindeki özellikleri, şu ana kadar neleri başardığını anlattım. Onu öğrenciliğinden beri tanıyordum. Sınıftaki gözde öğrencilerden biriydi. Ortak ödevlerde onun ekibinde olmak müthiş bir avantajdı, çünkü doğru çalışır, doğru analizler yapar ve ortaya güzel bir ödev çıkarırdı. Etrafındakiler de bundan çok yararlanırdı. Bakış açısı, tartışmalara kattığı konular önemsenir, dikkate alınırdı. Çalıştığı şirkette, Türkiye çapında projeler yürütmüş ve harika sonuçlar elde etmişti. Onun yaptıklarını yapabilen bir başkası daha yoktu. Ancak, üstü tamamen iş dışı nedenlerden dolayı ona takmıştı. Çocuğuyla muhteşem bir ilişkisi vardı. Babasıyla olmaktan keyif alan, onunla vakit geçirmeye doyamayan bir kızı vardı. Bunların hepsini örnekleri ile ona anlattım. Ve şöyle tamamladım, "Hocam, sen çok özel ve çok önemli birisin. Ama sen bunun farkında bile değilsin. Senin aldatılmış olman senin değil, eşinin yanlışı. Bu senle ilgili bir özellik değil. Seni acıtır, ama senin hatan değil bu. Üstünün saçmalamış olması, onun kişiliğinin düşüklüğünü gösterir, senin değil. Sen o şirketi ayakta tutan, büyüten, belki de en önemli işlere imza attın. Bu senin ne kadar özel olduğunu gösterir. Etrafına bak bakalım, senin gibi kaç baba görüyorsun? Çok özel ve şahane bir ilişkin var kızınla. Ama sen onunla kurduğun ilişkinin bir boşanma ile sona ereceğini düşünüyorsun. Kendi yapabileceklerini, gücünü fark etmiyorsun. Ben sana söyleyeyim, sen gereğini yaptıkça seninle kızın arasındaki ilişkiyi hiç kimse bozamaz, kızın bile. Ama sen kendine, 'Ben bir pisliğim,' diye yaklaşırsan kendi kıy metini görememiş olursun. Şimdi senden ricam; acilen bu cümlelerini değiştiriyorsun, yerine doğru ve hakkaniyetli olanları koyuyorsun Kendi hakkını kendine de yedirtme bari." Kişi kendine özel hissettirmedikçe, bunun için özel bir çaba sarf etmedikçe güçlü bir özsevgi oluşması oldukça düşük bir olasılıktır. Her insan sadece şu dünyada var olmaktan dolayı kendisine şunu deme hakkına sahiptir: "Ben özelim, ben bir taneyim ve benden başka bir ben yok. Diğer insanlara benzer yanlarım da var. Bu doğru. Diğer yandan, birçok özellik de sadece bende var. Ben bu anlamda özelim." Bu farkındalık, yani kişinin kendi yaşamına bu gözle baka- bilmesi iki noktayı sağlamak yönünde çok etkili olacaktır: 1) Zor zamanlarda ayağa kalkabilmek 2) Geleceğe umutla bakabilmek. Bu iki noktanın elbette ki özgüvenle ilişkisi yüksektir. Bununla beraber, özsevginin bu boyutu da zor zamanlarda ve umutsuzluğa düştüğümüz anlarda çok işimize yarayacaktır. Bu yüzden, özsevgi kişinin kendine özel hissettirmesini de kapsar.
·
1 artı 1'leme
·
95 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.