Gönderi

"Aşkı toplarız tarlalardan yaz vakti." dedi dedem bize çalşan insanları göstererek. Harman yeri șenlik yeriydi sanki. Emeğin ve alın terinin rahmeti sinmişti Köyünaltı'na. Aşkınan çalışan insanların yorulmadığını onların aşkı hasat etmelerinden anlardık. Alınlarından damlayan terdeki helal kokusunu, karıştığı rüzgârdan bilirdik. Ekim zamanı savrulan her eli "Fadime anamızın eli" diye savuran, "Süleyman bereketi" isteyen insanlar, hasat zamanı dualarını da hasat ederlerdi bir bakıma. Koyaklardan yükselen bir Dadaloğlu bozlağ, Karacaoğlan türküsü veya Muharrem Usta avazı dualara ve şükürlere eşlik ederdi. Her köylü "Şükür" derdi Allah'n verdiğine. "ne ektiysek onu biçtik" derdi sonra. Aldığının öncelikle Allah'ın lütfu, sonra kendi emeğinin karşılığı olduğunu da bilirdi. Kadere iman ederken kadercilik yapmazdı bizim insanımız. "Çünkü aşıktır bizim insanımız" dedi dedem. Her işini aşkla yapar, ilimle yapar. Bir aşkın tecellisinden yine bir aşkın tezahürü sadır olur. Emanet aşkladır, zaman aşkladır, mekân aşkladır, vakit aşkla sürer ve aşkla tamamlanır. Nazar aşkladır, fikir aşkladır, ilim aşkladır, görüş aşkladır. Hayat dediğin aşkın tahakkuku değil mi? Kâmil insan aşkla kemale erer. Aşk, insanı gafletten kurtaran ve insanı her zaman uyanık ve diri tutan bir kudrettir. Hakikatini bilmektir aşk. Özünü, sözünü, gözünü ve gönlünü hakikatine çevirmektir. Aşkınan bakan göze nasıl doyulmazsa aşkanan konuşan dile de doyulmaz. İnsan aşk ile tezahür ettiği için o da tüm amellerinde aşkınan hareket eder. Bunun içindir ki ektiğini aşkla eker, biçtigini aşkla biçer.
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.