Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İlk önce burnumla dürttüğüm klitorisini yavaşça yaladım, saçımı sertçe çekti, kalçasını ağzımın üzerinde hareket ettiriyordu. Dudaklarından boğuk bir fısıltı halinde anlaşılmaz kelimeler dökülüyordu ve onu tamamen çözülmüş halde görünce onun da bu konuda benim kadar çaresiz olduğunu anladım. Bana kızmıştı, o kadar kızmıştı ki muhtemelen bir yanı bacağını boynuma dolayıp beni boğmak istiyordu fakat en azından benim ona, basit bir sevişmeye nazaran pek çok açıdan çok daha samimi bir şey sunmama izin veriyordu. Dizlerimin üzerindeydim fakat o savunmasız ve çıplaktı. Aynı zamanda sıcak ve ıslaktı ve tadı göründüğü kadar tatlıydı. “Seni yiyerek bitirebilirim,” diye fısıldadım, yüz ifadesini görebilecek kadar geriye doğru çekilerek. Kalçasını öperek mırıldandım: “Bacaklarını ikiye ayırabileceğim bir yerde olsaydık çok daha iyi olurdu. Konferans odasındaki bir masa belki.” Saçıma asıldı, gülümseyerek beni yeniden kendine doğru çekti. “Şu anda benim için yeterince iyi. Sakın durayım deme.” Duramayacağımı neredeyse sesli bir biçimde itiraf edecektim ve bunu denemenin düşüncesinden bile iğrenmeye başlamıştım. Fakat çok geçmeden yeniden teninde kayboldum. Ağzından kaçan her küfrü ve yakarışı ezberlemek istedim ve hepsine benim sebep olduğumu biliyordum. Tenine karşı inliyordum, vücudunu bana daha da yaklaştırması çığlık atmasına neden oluyordu. İki parmağımı içine kaydırdım ve benimle aynı ritmi yakalaması için diğer elimle kalçasını yönlendirdim. Kalçasını yuvarlamaya başladı, ilk önce yavaş, sonra bana kendini bastırarak hızlandı. Kasıldığını hissedebiliyordum: bacaklarının, karnının saçımdaki ellerinin. “Çok yaklaştım,” diyerek soludu, hareketleri duraksıyor, düzensizleşiyor ve biraz vahşileşiyordu. Ben de kendimi biraz vahşileşmiş hissetmiyor değildim. Isırmak ve emmek, parmaklarımı içine gömmek ve onu tamamen çözmek istiyordum. Fazla sert davranıyor muyum diye endişelendim fakat kesik kesik solumaya ve yalvarışları artmaya başladı. Bileğimi kıvırıp parmaklarımı daha derine ittiğimde çığlık attı, doruğa ulaştığında bacakları titriyordu. rağmen beni yine de tekmelemeye karar verirse diye ayaklarına dikkat ettim. Dudağımın üzerinde parmağımı gezdirdim ve gözlerinin yeniden odaklanışını izledim. Beni itti ve çabucak kıyafetlerini düzeltti, önüne eğildiğim yerde bana bakıyordu. Kapının diğer tarafında yemek yiyen insanların çeşitli sesleri, ağır soluk alışlarımızla birleşince gerçekliğe geri döndük. “Seni affetmedim,” dedi ve çantasını almak için uzandı, kapının kilidini açıp başka tek kelime etmeden oradan ayrıldı. Yavaşça ayağa kalktım ve kapının ardından kapanışını izledim, az önce olan şeyi anlamaya çalışıyordum. Fazla azgın davranmış olmalıydım. Fakat gülümsüyor olduğumu hissettim ve durumun saçmalığına neredeyse güldüm. Kahretsin, yine yapacağını yapmıştı. Beni kendi oyunumda yeniyordu.
Sayfa 173
116 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.