İlk önce burnumla dürttüğüm klitorisini yavaşça yaladım, saçımı
sertçe çekti, kalçasını ağzımın üzerinde hareket ettiriyordu.
Dudaklarından boğuk bir fısıltı halinde anlaşılmaz kelimeler
dökülüyordu ve onu tamamen çözülmüş halde görünce onun da bu
konuda benim kadar çaresiz olduğunu anladım. Bana kızmıştı, o kadar
kızmıştı ki muhtemelen bir yanı bacağını boynuma dolayıp beni
boğmak istiyordu fakat en azından benim ona, basit bir sevişmeye
nazaran pek çok açıdan çok daha samimi bir şey sunmama izin
veriyordu. Dizlerimin üzerindeydim fakat o savunmasız ve çıplaktı.
Aynı zamanda sıcak ve ıslaktı ve tadı göründüğü kadar tatlıydı.
“Seni yiyerek bitirebilirim,” diye fısıldadım, yüz ifadesini
görebilecek kadar geriye doğru çekilerek. Kalçasını öperek
mırıldandım: “Bacaklarını ikiye ayırabileceğim bir yerde olsaydık çok
daha iyi olurdu. Konferans odasındaki bir masa belki.”
Saçıma asıldı, gülümseyerek beni yeniden kendine doğru çekti.
“Şu anda benim için yeterince iyi. Sakın durayım deme.”
Duramayacağımı neredeyse sesli bir biçimde itiraf edecektim ve
bunu denemenin düşüncesinden bile iğrenmeye başlamıştım. Fakat
çok geçmeden yeniden teninde kayboldum. Ağzından kaçan her küfrü
ve yakarışı ezberlemek istedim ve hepsine benim sebep olduğumu
biliyordum. Tenine karşı inliyordum, vücudunu bana daha da
yaklaştırması çığlık atmasına neden oluyordu. İki parmağımı içine
kaydırdım ve benimle aynı ritmi yakalaması için diğer elimle kalçasını
yönlendirdim. Kalçasını yuvarlamaya başladı, ilk önce yavaş, sonra
bana kendini bastırarak hızlandı. Kasıldığını hissedebiliyordum:
bacaklarının, karnının saçımdaki ellerinin.
“Çok yaklaştım,” diyerek soludu, hareketleri duraksıyor,
düzensizleşiyor ve biraz vahşileşiyordu. Ben de kendimi biraz
vahşileşmiş hissetmiyor değildim. Isırmak ve emmek, parmaklarımı
içine gömmek ve onu tamamen çözmek istiyordum. Fazla sert
davranıyor muyum diye endişelendim fakat kesik kesik solumaya ve
yalvarışları artmaya başladı. Bileğimi kıvırıp parmaklarımı daha derine
ittiğimde çığlık attı, doruğa ulaştığında bacakları titriyordu.
rağmen beni yine de tekmelemeye karar verirse diye ayaklarına dikkat
ettim. Dudağımın üzerinde parmağımı gezdirdim ve gözlerinin yeniden
odaklanışını izledim.
Beni itti ve çabucak kıyafetlerini düzeltti, önüne eğildiğim yerde
bana bakıyordu. Kapının diğer tarafında yemek yiyen insanların çeşitli
sesleri, ağır soluk alışlarımızla birleşince gerçekliğe geri döndük.
“Seni affetmedim,” dedi ve çantasını almak için uzandı, kapının
kilidini açıp başka tek kelime etmeden oradan ayrıldı.
Yavaşça ayağa kalktım ve kapının ardından kapanışını izledim, az
önce olan şeyi anlamaya çalışıyordum. Fazla azgın davranmış
olmalıydım. Fakat gülümsüyor olduğumu hissettim ve durumun
saçmalığına neredeyse güldüm.
Kahretsin, yine yapacağını yapmıştı. Beni kendi oyunumda
yeniyordu.
Sayfa 173