Eylül Türk sayesinde tanıştım. Kendisi kitabın alıntılarını paylaşırken ilgimi çekmişti kitap. O da bu merakım karşısında zarafetini gösterip bana hediye etmek istedi. İyi ki de elime geçti. Tekrardan bana keyifli öykülerle zaman geçirme fırsatı verdiği için teşekkür ederim..
Kitap 18 öyküden oluşuyor. Birbirinden bağımsız gibi görünse de okudukça birbirleriyle olan bağları, temaları fark edebiliyorsunuz. Peş peşe olan öykülerde bu ortaklıklar daha da belirgin. Hayattaki, kişilerdeki ve duygulardaki ufak detayların peşine düşmüş Gülnaz hocam. Kuvvetli bir gözlem yeteneği olduğunu belirtmeliyim. Bireyin bilinçaltını konuşturma da çok iyi yerlere varıyor. Özellikle “Şimdi Olmaz”, “Açık Kapı” ve “Yok Bir Şey” öykülerinde Atay’ın itirafçı, trajikomik üslubunu hissettim.
Konular genel olarak yalnızlık, sancılar, büyümeler, insan ilişkileri, bilinçaltı konuşmaları, hayattaki ve kişilerdeki çarpıklıklar üzerine.
En beğendiğim öykü hangisi sorusuna cevap bulmakta çok zorlandım. Çünkü teke indiremedim. Ama en beğendim pasaja karar vermede daha az zorlandım. Beni çok etkileyen bu bölümdü. Peltek Fısıltı öyküsündendi.. “Tanıştığımızda, bana niye böylesin diye sorarsa evvela bilmem derim, annem hiç bağırmamış beni doğururken. Yavuz’u bir avazda doğuramadım, derdi hep. Mahalle ebesi imamın karısı olunca, doğuran kadınların ağzına, eline havlu dolayıp sokuştururmuş bağırmasınlar diye. Sesleri kapı dışına taşmazmış hiç. Ebe, annemin içinden zor almış beni, dünyaya gelmemek için direnmişim, şimdi konuşmaya direndiğim gibi! Kadınları ayıp ipliğine bağlayıp onları sürekli çekiştiren birisi varmış o zamanlar, annem bağırsaydı o gün su gibi konuşan bir çocuk olabilirdim belki ya da küçükken şirin gelen bu konuşmam da bir tuhaflık olduğu fark edilseydi, Hacı İbrahim’in dediği gibi birkaç kırlangıç yumurtası içseydim, su gibi konuşurdum ama işte kader. Bu bahtsızlığım okul yıllarımda epey ıstırap çektirdi. Çünkü çocukluk çağı bir insanın en merhametsiz olduğu çağdır, büyüdükçe insan kendi kıvamınca yumuşar, ayıp nedir bilip öğrenir ama çocukluk bile bile tuz basılan bir yerdir."
Samimiyetle söyleyebilirim ki okurken sıkıldığım tek bir öykü dahi olmadı. Alın, aldırın. Yazarımızın yolu açık olsun, ki olacağından da şüphem yok. Yeni kitabının müjdesini de aldım kuşlardan. Merakla bekliyorum...