Gönderi

277 syf.
1/10 puan verdi
Yazarın günlük yazılarından farklı başlıkları yorumlamış olmakla beraber bende yazarı yorumlamak istiyorum. 1.Bilim ve Politika Başlığı Kutsal kitaplarca gerçeklere dayananlar ışığı altında bir düşünceyi savunmak suçtur bunu savunanlar ya engizisyon mahkemesinde yargılanıyor sonucunda da ya idam ya da yakılıyordu. Birincisi burada İncil ve Tevrat ile bağlaşık olmayan bilgileri bunların din adamları sapkınlık olarak yorumlardı cunku yüzde yüz kutsal kitabın doğruluğu vardır. Bu kitaplar insan eliyle yazıldığı gerçekliği olmadığı için bağnaz sapık kendine iş edinmiş kişilerin çıktığı için bilim ile tabii ki de çalışacaktır. Kutsal kitaplar dediği için yazarın hâliyle İslam'da bunun için girer. Birincisi İslam'da bilim ve din asla çatışmaz uyum içindedir. Bilim ile alakalı onlarca ayet bilimin daha yeni yeni tanımladığı kavramları dogrulamıştır. Hele Osmanlı Devleti'nindeki uygulamada padişahın önüne bir konu geldiği zaman Ulemadan fetva alması konusunda yazarın zır cahilliği ise başlı başına feceattır. Ulema hiçbir araştırma yapmadan (İslam'da ilk kaynak Kuranı kerim sonra Peygamber efendimizin hadisleri sonra kıyas icma örf adetler gibi sıralamayı takip edip ona göre karar verirdi) görüşünü açıklaması imkansızdır. Fetva kişiyi bağlayıcı bir özelliği de vardır. Bu konuda ne kadar bilgisiz olduğu gines gibi aşikardır. 2. Çok Partili Seçim Laik kesimin hiç bir zaman anlayamadığı en önemli mevzulardan birisi de Sarıgül Paşa'nın hiç bir zaman cesaret edemediği, cesaret edenleri de hainlik suçladığı bir evre vardır. Bu evre 23 ten 38 e kadar olan faşist tek adam düzenidir. Kazanın tarihi yazdığı bunu da bir kisinin kaleminden çıkan 3 ciltlik olmazsa olmaz doğruluğu bilimden hatta hatta kutsal kitaptandan üstün ve yeğ tutulan Nutuk adlı eserde yazılmış olan bana göre tarihi değeri olmayan bir biyografi kitabıdır. Ben deyim biyografi sen de otobiyografi. Tarihi tarihçilerin kaleminden okumak diye güzel bir ceviz söz vardır. Tarihe mal olmuş kişiler her ne kadar yaşadıklarını kaleme de alsalar birincil kaynak asla olmazlar. Tarihi metodolojiyi bilmeden sadece kendi perspektifinden bakarak yazarsan örnek müteraka döneminde sana muhalif ne kadar kişi veya kişiler varsa hırs düşkünü, davaya ihanet eden, çıkarcı, habis ruhlu, gerici, başkasının adamı diye çok rahat etikelenebildiğidir. Bu dönemde mecliste her livadan ücer kisi seçerek meclise gönderip yurdu temsil kabiliyetine ulaştırmak dönemi itibariyle önemli bir durumdur. Cumhuriyetin kurulması aşamasında birinci meclisi ile istediğini yapamadığını düşünen gelmiş geçmiş en büyük türk Lozan hengamesini de düşünürek bir çıkmaz yaşanıyor o dönemde ikinci meclisi kurdurtarak cumhuriyeti kimseye sormadan danışmadan tartıştirmadan meclisten geçirilmiştir. Diyebilirsiniz ki çok zorlu süreçten geçilirken bu kadar detaya girmeden sorunlar hemen çözülsün. Bu zor zamanlarda bunu yapabilen bir düşünüş 1938 tarihine kadar hiç bir seçime girme cesaretinde bulunamamıştır. Yurt dışının baskı ile artan Rusya tehlikesi ile çok partili seçimlerde milleten tokadı yemiş yerine oturmuştur. Yazarın en büyük galfetlerinden birisi Kemalizm zihniyetten olmayan Rahmetli Menderes, Morison Süleyman ve Milli Nizamcı Erbakan gibilere hep düşman olması her konuda bu kişileri yarışmaya açmasıdır. 3. 1950 Sonrasında Yaşananlar Çok partili seçimlerden sonra yeter sözde kararda milletin deyip halk bu faşist Kemalizm zihniyetine gereken dersi vermiştir. Bir dönemin ikinci adamı sağır İsmet bunu içerisine her ne kadar sindirdigini söylese de 1940'lardan sonra askeriyenin içinde hafif hafir kıpırdanmalar olmuştur. Bu hareketlilik 1950 seçimlerinde ete kemiğe bürünmüş 1960'da ise ülkenin seçilmiş başbakanı ve iki bakanını ipe faşit ke'MAList askeriyenin yaptığı kanlı darbe ile maalesef tarihe utanç lekesi olarak işlemiştir. Bu darbeyi 27 mayıs bayramı olarak adına da özgürlük ve demokrasi diye isimlendirilmiştir. Senden olmayan kim var ise istibdâd,baskıcı, gerici, yobaz, inkılâp düşmanı, gerici diye konumlandırarak kendi kesimlerini konsolide etmişlerdir. Anayasalar her daim değiştirilebilir değistirelemez, değiştirulmesi teklih bile edilemez diye bir olay ile sadece bu kemalizm zamanında bunları yaşamış ve yaşattırmak için gerekirse kanlı darbeler ile balans ayarı ile istenilen seviyeye getirilebilir. Sözde Adnan Menderes devrimlere sırtını dönmüş ülkeyi uçuruma süreklemeştir. Yazarımıza göre bu olaya ve bundan sonraki yaşananlardan siyasiler ders almamış gerçegi(Kemalizm'i) kavrayamadığından bu acı tecrübeler yaşanmıştır. 4. Eskiye Duyulan Özlem Batı düzenine özenen ve özümsediğimiz iddia eden bir kişinin zorla kabul ettirdiği bir devletin vatandaşlarıyız. Sırf özgürlükçü, demokrasiyi savunan, bilimde sanatta kendince ileri gördüğün düşüncesini devrim yapıldı inkılaplar sayesinde de onlar gibi olmanın heyülasına kapıldığın gerçeği o kadar bariz ve sonuçları ayan beyan ortadır. Batı Hristiyan kulübüdür bunun bilmeyen kimse yoktur. En son papa bile bunu deklare etmiştir. Harflerini, ölçü birimini, takvimini, giyim kuşamını, hatta yasalarını alarak kötü bir kopya olduğunu değiştirmezsin bunun adına da devrim ve inkilap koyarak müreffeh devlet seviyesine çıktığını iddia etmek gülünç ve komikliktir. Yüzyıl geçti Avrupa gibi olabildin mı hayır, AB başvuru sürecinde 1960 yılından bu zamana kadar kaç yıl geçti 63 yıl peki sonuç bir hüsran. Onların istediği gibi davranmak istiyor olabilirsin ama onlar gibi asla olmazsın. Bu şuna benzer bir Yahudi'nin ben yahudi olmak istiyorum demesine, bir yahudi anneden doğmadan asla yahudi olmazsın istediğiniz kadar kendinizi onlar gibi davranıp yaşasanız dahi. Giyim kuşam harf inkilabı yapmak ile sözde medeni olunmuyor. 1970'ler dönemini dikkate alınarak yazdığı makalelerde hep bir özlem iştiyak bekleyiş vardır. Eskiye bir özlem o büyük Sarıgül ile cumhuriyet döneminin altın çağını yaşadığını iddia eden yandaş solcu yazar herhangi sorun yaşanmadığını kaygısız özgürlükçü ve uygarlıklar dünyasında engellerle çarpışıyor durumda kalındığını Sarıgül'ün yanında( şakşakcı kesim e) sorabilsek ne cevaplar alabilirdik diye belirtiyor. 5. Ötekeleştiren İnsanlar Yazarın bahsettiği kişilerden olmanın mutluluğu nu yaşayan birisi olarak tarihe hep bir pencereden bakanlar olarak hiç bir zaman anlaşılmaz olarak kalacaksınız. Bu millet sizin bu düşüncenizi bir kere seçimlerde başa getirdi Ecevit dönemi onun haricinde seçimlerde iktidar gücünü ellerinize vermedi ve vermeyecektir. Bu yamalı bohça böreği tarzındaki yasaların 1923'ten bu yana darbeler geleneğinin oluşmasına bununda ülkeyi daha çok kutuplaşmaya onunda sonucunda kan ve göz yaşına götürdüğüdür. Zulüm 1453'de başlamıştır diye babayı alan gezi tayfasının duvarlara yazdığı gibi değildir. Esas zulüm 1923'te başlamıştır. Şakşakcıları tarafından da bu Esed'e olduğu gibi devam ettirilmeye çalışılıyor. Bir de bunlar aydın kişilik olarak lanse ediliyor bu kadar yanlı taraflı yandaş aydın mı olunur!!!
Sil Baştan
Sil BaştanNadir Nadi · Bilgi Yayınevi · 19756 okunma
198 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.