Gönderi

MUTLAK FİKİR...
- "Bir de İslâmî kesimden birisi bir kitap yazmış. Kitabında bazı Müslümanların İslâm’a “Mutlak Fikir-Bütün Fikir” dediklerini, bunun yanlış olduğunu, Hegel’den alındığını, Hegel’in de ateist olduğunu söylüyor. İbda’yı eleştiriyor; ateistten lâf almakla… Ama o kadar değil. Bu ibarenin Kur’ân’da ve sünnette olmadığını, İslâm’a böyle denemeyeceğini söylüyor. Âlâ. Yerinde bir eleştiri olduğunu kabul edelim. Gerçekten de Müslümanlar İbda’ya ve onun getirdiği meselelere henüz çok uzaktan bakıyorlar. Olsun, baksınlar da varsın uzaktan baksınlar. Onlara yakını göstermek benim ve arkadaşlarımın görevi olsun. Bir kere burada Hegel’in adının geçirilmesi hoş olmamış. Sanki “Hegel’e hâkimim” pozu atılmış. Gerçekten Hegel’e hâkim olunsaydı bu türlü bir mevzu olmazdı. Nasıl ki Hıristiyan da Allah’a inanıyor diye, sen Allah inancını Hıristiyan’dan almış olmuyorsun (Bu çirkin bir oryantalist mantıktır); bilakis Hıristiyan’a, “Allah inancının hakikati bende, İslâm’da” demiş oluyorsun. Hegel’in Mutlak Fikir’i ile İbda’nın “Mutlak Fikir”i arasındaki bütün münasebet de budur. Hegel’in “mutlak”ı kendi izafiyetini mutlaklaştırma çabasıdır; İbda’nınki ise “Allah Resûlü ne buyurduysa bütün ve toplam O’ndadır” der. (Yani taban tabana zıt!) “İslâm Mutlak Fikirdir” tabirini ilk kullanan Salih Mirzabeyoğlu olmayabilir. Yanlış bilmiyorsam -ki çok istediğim halde henüz üzerinde çalışmaya vakit bulamadım- Roger Garaudy söylüyor bunu ilk. “Diğer dinler çağların arkasından sürüklenmişlerdir, bir tek İslâm çağları peşinden sürüklemiştir. İslâm çağlarüstü Mutlak Fikirdir” diyor. Salih Mirzabeyoğlu tabiri ondan alıyor ve benimsiyor. (Ama yine de ihtiyat payı bırakayım: Mirzabeyoğlu, Garaudy’nin tesbitini tabir bakımından “çağlarüstü Mutlak Fikir” ibaresini kendisi dile getirmiş olabilir.) Bunun neresi yanlış? İslâm zamanüstü değil mi? Yoksa Mutlak mı değil? Bunları başkasının yanında söylemeyin, ağır dalga geçerler sizinle. “Zamanüstü değil de zamanî mi, yani zamanla değişebilir mahiyette mi?” derler. “Mutlak değil de izafî mi?” diye gülerler. Ama sanırım bu tarz bir itirazda bulunan kişi bu iki kavrama da takılmaz, daha rahat demagoji üretebileceği şuradan girer: “İslâm bir fikir midir? Hâşâ, Allah’ın fikri var denir mi hiç?” Tabiî ki değildir, tabiî ki denmez, ama bu bir demagojidir, lâf salatasıdır. Yahut o değilse artniyettir. O da değilse düpedüz cehalettir. Burada Mutlak Fikir tabiri “mutlak bakımından fikir” anlamına gelmez, “fikir bakımından mutlak” anlamına gelir. Yani “mutlak’a nisbetle fikir, mutlak ölçüler manzumesi olan İslâm’a nisbetle tefekkür”… Anlatabildim mi? Sanmıyorum ama devam edeyim. “İslâmî tefekkür” dediğimiz zaman nasıl İslâm’a nisbetle düşünmeyi anlıyorsak aynı şekilde. Yahut “Mutlak ölçüler” dediğimiz zaman, nasıl, Mutlak’ı ölçen ölçüleri değil, Ona muhatap idraka nisbetle ölçüler anlıyorsak ve anlamamız gerekiyorsa öyle. Kısacası burada delinin kakasıyla oynayacağı cinsten bir mâlâyani değil, düşünen dimağlar için biricik gıda, biricik ilaç anlamına gelen bir kavramdır Mutlak Fikir. Bütün düşünen dimağlar bir mutlak fikir ihtiyacı hissederler. Ve İslâm’a Mutlak Fikir denilip denilmeyeceğini bırakınız, İslâm’dan baka hiçbir şeye mutlak fikir denemez. Siz diyebilirsiniz ki, “kul yapısı oldukları için…”Her neyse, siz kullanmayabilirsiniz. Kullanmayın da zaten. Beyninizi kullanmıyorsunuz sorun olmuyor da Mutlak Fikiri kullanmayınca mı sorun olacak?! Bak zaten Kur’ân ve Hadiste de yok! Size demiyorum: Nasıl ki vaktiyle kelâmcılar ve mutasavvıflar kendi yönlerinden mevzularına baktıklarında “Zorunlu Varlık Allah’tır” dediler ve Kur’ân ve Sünnette bu ibare geçmemesine rağmen basiret ehli tarafından makbul bulunmuşsa, keza Mirzabeyoğlu’nun “Mutlak Fikir İslam’dır” şeklinde başlayan tefekkürü de bir gün basiret ehli zuhur eder ve İslâmî kesime uğrarsa makbûl bulunacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Not: Mutlak Fikir: Kesin ve tartışılmayacak fikir, üzerinde hiçbir şek ve şüpheye yer olmayan fikir, apaçık, bedahet, her fikrin kendisine nisbetle ifadeye geçmesi gereken fikir anlamına gelir. Ki İslâm’dır. İmam-ı Rabbanî Hz. ona, “hakikatin hakikati” der; bu da Kur’ân ve sünnette geçmez.
Selim Gürselgil
Selim Gürselgil
adimlardergisi.com 17 Aralık 2023
··
75 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.