Bizimkisi Bir Aşk HikayesiSonsuz bir aşk mümkün müdür? Bunca şairin, bunca yazarın sayfalarca anlatmak istediği; şiirler, hikayeler, romanlar, efsanaler, hepsi gelip geçici bir duygu için miydi? Hadi şairler yalan söylüyorlardı, yazarlar okunup satılacak kelimeleri bulup önümüze seriyorlardı diyelim. Peki ya kendi hissettiklerimiz? Onlar
da mı birer yalandı? O heyecan, o istek, o arzu, o mutluluk hepsi birer yalan mıydı? Kimimiz yastıkları geceler boyu göz yaşlarına boğmuşuzdur, kimimiz vurup, kırıp, parçalamışızdır, kimimiz ölümü düşlemişizdir, hatta kimisi de bunu gerçekleştirmiştir...
Aşk bir yanılsamadan ibaretse neden bunun acısını bu kadar gerçek bir şekilde hissediyoruz bedenimizde? Yüreğim acıyor deriz ve bu ağrı bir yanılsamadan ibaret olamayacak kadar ağır gelir bedenimize. Peki ya bunca yoğun bir duygu sonra nasıl oluyor da bir gün yok olup gidebiliyor? Ölüm gibi bir şey bu, bir boşluğa düşüyorsun, tanımlayamıyorsun. Daha dün tam şuramdaydı, göğsümün üstünde atıyordu, kalp atışlarım kulağımı sağır edecek sanıyordum. Şimdi bu sessizlik nedir diyorsun? Ama oluyor işte, sevdiklerinin ölümüne bile alışıyorsun, hislerin ölmüş, bunu kabullenmişsin, çok mu?
Karşılıklı bir aşkın en büyük engeli ne olabilir? Ne durabilir ki seven iki yüreğin karşısında? Mesafeler mi, aileler mi, elalem mi, beklentiler mi, kıskançlıklar mı, dedikodular mı, iftiralar mı, maddiyatlar mı, ya da taraflardan birisinin evli oluşu mu? Hikayemizde tüm bu olumsuzluklar dikiliyor Zaur ve Tahmine'nin önünde. Ama bana sorarsanız en büyük engel yine kendileri oluyor. Kendilerine yeniliyorlar her şeyden önce. Kimi zaman şüphelerine, korkularına, kimi zaman da ani gelişen duygularına.
Ben normalde Sabahattin Ali'den sonra bırakmıştım bu tür kitaplar okumayı. Konusunu bilseydim kesinlikle okumazdım. Insanı kitabın içine alan, o umutsuzluğu sana da yaşatan, beklenen sonu engellemek için müdahale etme isteğini yaratan kitapları sevmiyorum. En çok canımı sıkan kısım da hikayenin gerçekçi oluşu oluyor. Sen de çok abarttın diyecek bir şey yakalasam dalga geçerek okuyacağım ne güzel.
Tamam mutlu son olmasın ama mutsuzluğu ve umutsuzluğu da bu kadar yaşatmayın bize. Yine de Sabahattin Ali kadar bunalıma sokmadığı için şükrediyorum.
Mutlu son yoktur belki ama 'an' diye bir şey var, sevgi var, saygı var, kıymet bilmek diye bir şey var bu hayatta. Aşkla beraber tüm bunları da yok etmeyeceğiniz bir hayat yaşayın. Sevdiklerinizin de sevenlerinizin de kıymetini geç kalmadan bilin. Sonra beş katlı bir binanın altıncı katında hayallerinizi aramak zorunda kalmayın.
Keyifli okumalar.