Bir paslı kutuya koydular yüreğimi
Oysa ben yüreğimi hep avuçlarımda taşırdım
-ki şimdi; bir kızıl mıhtır
avuçlarımdaki-
Kimsenin gölgesine denk düşmezdi, şaşardım
Sıyıra sıyıra soydular gölgemi
-ki gölgem; sırtımda çarmıhtır
Usûl buydu, duymadığım usûllerden biri
Göğün yedi kat altıydı, geceydi
Vuruldum, vuruluşum; fâili meçhûllerden biri
Başıma iki kurşun sıkıldı sessizce
Cesedim pıtıraklı bir çukura atıldı, gizlice
Namâzımı yer altında ifritler kıldı
-ki ifrit namâzı; salâsız, istikametsizdir
Yerin yedi kat altıydı, geceydi
-ki gece;
bir kurşun kadar merhametsizdir
Vurdular, vuruluşum; kim bilir hangi parmağa düştü
Meçhuldü fail dedim ya, sakladı yağlı zifir
Yıldızlar tutuklandı, ay tuzağa düştü
-ki hilali;
bir hırçın denizde boğdular
Hangi dava, hangi döngü, hangi çevgendi katlim
Ben bilmedim, karım bilmedi,
hiç kimse, hattâ katilim
Kurşun değildi, cevabı yok sorulardı beynime sıkılan zehir
Dile gelen kelimeleri koğdular
-ki boşlukta bir çengele astılar kelimeleri
Geceydi, iki can bulacaktım o gece;
-ki canlarım; o geceye doğdular-
Gök yarıldı, yer sarsıldı, ateş ocağa düştü
İki kurşun yedim, iki can yerine
-ki kurşun başımda bir yerdedir-
Bir yürekte üç can aldılar
Ben görmedim, karım görmedi, hele bebelerim
-ki bebelerin doğuşu; zaten meçhûledir-
Kesildi bağlar, kundak dürüldü öylece
Çağrıldı yer altından kubur ifritleri
Kırıldı kalem, tükendi kelam, kapandı defter
Hiç yoran olmadı, bir soran olmadı,
-ki yürekler paslı kutuya konulmuştu zaten-
Etime et vuran olmadı bir sefer
"Ve iz kateltüm nefsen"
Yasaklandım mucizelerden...
Katlime hüküm sürüldü böylece
"-ki ölüm; belirsiz,
delil; kifayetsizdir!"-
Göğün yedi kat altıydı, geceydi
-ki gece;
bir kurşun kadar merhametsizdir-