Gönderi

272 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 5 days
Dürtüsel Yapay Dünya
Hayatınızda her şeyin yapay olduğunu düşünün: kendinizin doğma sürecinin, gelişme sürecinin, yaşadığınız dünyanın... Zevk içinde yüzdüğünüzü ve ıstıraptan olabildiğince kaçtığınızı hayal edin. Istıraptan kaçmak için bu dünyada da birtakım yöntemler var: uyuşturucu, alkol, sigara ve diğer birçok bağımlılık türü. Tıpkı bunlar gibi Soma adlı bir ilaç var bu kitabın anlattığı dünyada. Ve "Herkes herkese ait." Yani kim kiminle isterse cinsel ilişkiye girebiliyor. Ne kadar çok kişiyle cinsel ilişki o kadar haz verici ve o kadar iyi görülüyor. "Neden dürtülerimizi erteleyelim ki? Neden acı çekelim ki?" diye düşünülen, belki de yeni bir "modernlik" olarak addedilebilecek bir dünya. Cinsel dürtüler tamamen doyuruluyor, bireylerin içinde hiçbir endişe, baskılama, şiddetli bir arzu yaşanmasına izin verilmiyor. Bununla birlikte bu dünyada bireylerin başkalarına bağlanma gereksinimi de göz ardı ediliyor. Bebeklerin aileleri yok, direkt olarak acayip bir eğitim sisteminden geçiriliyorlar. Bir anneden doğmak, anneden süt emmek ve aileyle büyümek bu dünyada çok müstehcen görülüyor. Şişeden doğan (bu dünyadaki tüp bebekler gibi doğuyorlar) bu bebeklerin bütün hormon, biyolojik/kimyasal madde vb. oranları en iyi düzeyde ayarlanıyor. Aslında Galton'ın soy arıtımı önerisinin gerçekleşmiş hali diyebiliriz. Bütün canlılar en sağlıklı halde. Sağlıksız çocukların doğması mümkün değil. Bu durum kulağa epey hoş geliyor fakat sıkıntılar, bireyin yaşadığı fanus gibi bir hayatta başlıyor. Normalde insan hem acılarıyla hem istekleriyle, hem iyilikleriyle hem kötülükleriyle bir bireydir. Toplumla birey, daima çatışma içerisindedir; çünkü birey tamamen kendi isteklerine uygun olarak yaşadığında asla tamamen mutlu olamaz. Hepimiz sosyal varlıklarız. Fakat bu dünyada hiç öyle değil. Kimse kimseye bağlanmıyor, uzun süreli ilişkiler iğrenç görülüyor, aşağılanıyor. Dürtülerin boşaltılamaması büyük bir sorun gibi görülüyor ve Freud'un öne sürdüğü bastırma mekanizması aslında bu dünyada devreden çıkmış durumda. İşte böyle bir dünyada, daha çok Lenina, Bernard ve bu dünyaya sonradan giren John (bu dünyada yaşayanların tabiriyle "Vahşi", çünkü John bu dünyadan değil ve normal insanlar gibi çelişkili duyguları, endişeleri, arzuları ve bastırma mekanizması olan biri) üzerinden anlatılıyor roman. Lenina bu sisteme tamamen ayak uydurmuş, bir itaatkâr ve dolayısıyla dürtüsel kadın karakter. Bernard ise her ne kadar bu sistemde doğsa ve var olsa da zaman zaman tereddüde düşen, sistemi sorgulayıp eleştiren bir kişilik. Lenina ve John'a göre daha ikircikli bir karakter denebilir. John da bu dünyayı tamamen yabancılayan, belli ahlak kurallarını, muhafazakâr bir dünya anlayışını ve Tanrı'nın varlığını savunan bir karakter. Kitapta din üzerine konuşmalar güzeldi. Ve bunun haricinde de genel olarak sistemin başındaki kişinin sistemi nasıl manipüle edip bu hale soktuğu anlatılıyordu. Aslında kitaptaki dünya bazı yönleriyle ütopya gibi görünse de fena halde distopya bana göre. İnsanı hayvanla eş değer tutan kişiler için gayet ütopya olabilir fakat biz hayvan değiliz işte, bunu anlamak bu kadar zor olmamalı :D Huxley çok farklı bir dünya tasavvur etmiş. Ama bence bu dünya "cesur" falan değil. Daha da korkak bir toplum var aslında. Acıdan kaçmak için soma (uyuşturucu) içmek korkaklık değil de nedir? Dürtülerimizi dilediğimizce yerine getirmek ve hiçbir ahlaki/toplumsal kaygı duymamak mı cesarettir? Yoksa cesaret bunu olabildiğince dengeli bir biçimde yapabiliyor olmak mıdır? İkincisini kabul ediyorum. İnsanların duyguları ve dolayısıyla korku duygusunun da doğasında var olduğunu kabul ediyorsak cesaret tanımımız hiçbir şeyden korkmamak değil korkularımızı kabul edip buna göre olabildiğince dengeli bir biçimde eyleme geçmek olmalıdır. Nitekim hiçbir şeyden korkmuyor olsaydık zaten ölüp giderdik. Ortada cesaret göstergesi kalmazdı. ("İntihar en büyük cesarettir!" diyenleri yorumda tartışmaya beklerim :D) Yine de bu dünya olasılığını görmek şimdiki dünyanın durumunu daha olumlu değerlendirmeme sebep oldu. Her ne kadar bu dünyayı çekilen acılar yüzünden sevmiyor olsam da ideal bir dünyanın böyle olmaması gerektiğini gördüm. Bir anarşistseniz de bunu görürsünüz, çünkü buradaki dünya dürtüsel davranmanın normatif hale getirildiği, sistemli bir toplum. Özgür iradeden bahsetmek bile çok zor çünkü mutsuzluğu yaşama hakkınız yok zaten. Doğumdan itibaren de şartlandırma merkezlerinde katı eğitimler alıyorsunuz. Toplum ne isterse ona boyun eğecek halde yetiştiriliyorsunuz. Mesela ölümden korkmamanız için size ölümü sevdirecek koşullamalar yapılıyor. Aslında hayvandan bir farkınız yok bu dünyada. Kitap hakkında konuşacak çok şey var fakat abartmadan bitiriyorum. Herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. Bununla birlikte
1984
1984
de okunmalı tabi ki. İkisi de birbirinin zıttı dünyaları anlatıyor fakat özgür iradeyi kısıtlama ve birey emici ve toplum geliştirici sistemler olma bakımından çok benzerler.
Cesur Yeni Dünya
Cesur Yeni Dünya
Aldous Huxley
Aldous Huxley
Cesur Yeni Dünya
Cesur Yeni DünyaAldous Huxley · İthaki Yayınları · 202160.7k okunma
·
84 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.