Gönderi

Kirli Beyaz Kedi
Hayatı boyunca ya dolapların içine ya da yatağının altına sığınmıştı ufak bedeniyle. Fakat küçük kız ilk kez adımını attığında kasabaya, sığınacağı farklı bir yer bulmuştu kendisine; perdelerin ardına. Sabahtan akşama kadar beyaz verandasını kaplayan pembe perdeleri ve yine beyaz çatısına düşen yeşil yaprakları ile koca çınar ağacını izler, tuğlaların ardından yükselen neşeli seslerin kendisine eziyet etmesini beklerdi. Kendisine eziyet etmekte olan sesleri dinlemekten ve beklemekten hiç vazgeçmedi, sanki ufacık yüreğinde hissettiği acı onu sıkı sıkı iplerle hayata bağlıyordu. Acının içinde yaşam bulmuştu, ve bu kahkahalar onun yarasına tuz basarak yeni bir haz yaratıyordu. Saatler, günler, haftalar ve aylar geçerken izlemeye devam etti. Ne olduğu yerden bir adım ötesine kıpırdadı ne de içinde nasıl bir yaşam olduğunu merak ettiği o eve bir adım atmaya yanaştı. Büyük bir bilinmez vardı o evin içinde, kulağına fısıldanan bir melodi gibi okşuyordu kalbini fakat korkusu, merakını ve arzusunu ayakları altında paramparça edecek kadar büyüktü. Küçük kızı 2. Kez gördüğünde mutluluğun halen dünyada var olduğunu, kendisine uzak kalsa da var olduğunu ve her şeye rağmen varlığını sürdüreceğini anladı. Evet, burada karanlığın altında bir ceset gibi yatıyordu fakat dünyanın herhangi bir köşesinde, kendi yaşlarında bir kız çocuğu mutluydu; o kız çocuğu karşıdaki evin içindeydi ve nefes alıyor, koşuyor, sevinç çığlıkları atıyor, bir de- bir de… bir de kedisinin tüylerini okşuyordu camın ardındaki dünyayı yabancı gözlerle seyrederken. Kedisinin tüyleri beyazdı, kocaman bir tüy yumağı gibi otururdu tüm asilliği ile camın önünde. Küçük kızı izlemeyi bırakarak tüm ilgisini kediye yöneltti bu kez. Ne kadar güzel bir kediydi bu böyle… sanki insanları kıskandırmak için yaratılmıştı Tanrı tarafından. Ellerini uzatsa uzanabilir miydi o kediye? Bembeyaz tüylerini sabah akşam tarardı, onunla oyunlar oynar ve camın önüne hiç çıkarmazdı. Eğer- ya eğer camın önüne çıktığında yabancı biri kendisini görür de kaçırmaya karar verirse? Yemeyi, içmeyi ve hatta nefes almayı unutarak izlemeye başladı kendisinden hayli uzakta olan bu hayatı. İzledi izledi izledi ve mevsimler geçti. İzledi ve yıllar geçti. İzledi ve insanlar öldü. İzledi ve ölü bebekler doğdu. “Kızım…” saçlarında yabancı bir dokunuş hissederek başını kaldırdı ve gözleri yabancı bir adamın gözlerine değdiğinde tepkisizce çevirdi başını küçük kızın olduğu eve doğru, küçük kızın beyaz kedisi camın önündeydi ve sokağın ortasından geçmekte olan bisikletli çocuklara bakıyordu merakla “Ne yapıyorsun benim güzel kızım?” Güzel kızım… güzel bir kız vardı muhakkak fakat bu kendisi değildi, aksine güzel olmaktan hayli uzaktı. Uzun sarı saçları beline kadar uzanırdı fakat bu saçları hiç tarayamazdı, siyah gözleri cam gibi parıldardı fakat artık kedi ve küçük kızdan başkasını görmüyordu, ufacık elleri tüm savunmasızlığını fısıldıyordu insan ırkının fakat ellerini uzun zamandır görmemişti de. Kendisine ait olmayan ellere uzandı yabancı adam ve kendi ellerinin arasına aldı, gözlerinin içi gülümsüyordu avuçlarının arasında kaybolan minik ellere bakarken. Küçük kız ellerinden zorla çektiği bakışlarını karşıdaki eve çevirdi ve çatısı beyaz olan o evin griye büründüğünü gördü, pembe perdeler ise paramparça edilmiş, ardında isli bir renk bırakmıştı. Beyaz kedinin olduğu yana uzanırken dikkati, farklı bir his sarmaladı tüm yanını. Farklı, tehlikeli ve karanlık- kendisini yatağın altında ve dolapların içine saklanmaya zorlayan yabancılaşmaya başlayan o his…. Yeniden oturmuştu yüreğinin en ortasına sualsizce. Pencerenin önünde bir kedi vardı evet, fakat beyaz tüyleri geceden bile daha koyuydu. Gözleri merak ve sevgiyle değil, apaçık bir nefretle bakıyordu gözlerine. Ardında küçük bir kız vardı evet, fakat bu kız sanki bir ayna gibiydi… Sarı saçları beline uzanıyor, karmaşıklığı ise büsbütün kaosu çağrıştırıyordu. Gözleri gecenin en ortasında gökyüzünde parıldayan yıldızlar kadar eşsiz, fakat kedisinin gözleri gibi nefret dolu. Dudaklarını araladı ve karşısındaki küçük kızın dudakları da aralandı. Elini cama uzattı ve koca tüyler parmaklarına dolandı. Bakışlarını indirdi ve kediyle göz göze geldi. Kendisine karşı camdan nefretle bakan kedinin gözleriydi bu gözler. Bir çığlık duyuldu son kez gecenin yüreğinde. -Damla Çepel
·
156 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.