Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Sardunyaya Ağıt
Geçtiğimiz hafta Nebil Özgentürk’ün evinde misafir olduğumuzu yazmıştım. O kadar muhteşem hikayeler dinledim ki ondan, tek tek yazmam imkansız; sanırım izin de vermezdi. Ama sardunyanın hüzünlü hikayesini paylaşmadan duramadım... İşte Nebil’in ağzından muhteşem bir Can Yücel hikayesi… “Can Yücel’i 12 Mart’ta şiir çevirisinden dolayı cezaevine atmışlar. Ve hemen ardından sürgüne göndermişler Adana’ya. Milli Eğitim Bakanı Hasan Yücel’in oğlu Can Yücel ama ailenin durumu iyi değil. Bir emekli maaşı ve Can Yücel’in çeviri parasıyla geçiniyorlar sadece. Güler Abla ve 3 çocuğu, hafta sonları Can Yücel’i ziyaret edebilmek için İstanbul’da yönetmenlik yapan abimin ricasıyla babamda kalmaya başlıyorlar. Ben de 9-10 yaşlarındayım o yıllarda... Babam istisnasız 2 yıl boyunca her hafta sonu onları ağırladı. Biraz da Adana bu demek benim için. Diyebilirsin ki, ‘Kardeşim, misafir ağırlamak çok kolay!’ Ama sevgiyle ağırladı ve büyük şiirler çıktı o evde 2 yıl boyunca. 72’nin Ocak ayıydı. Can Abi, koğuşunun penceresine koymak için, cezaevine sardunya çiçeği istedi. Ortanca abimle Güler Abla bir Ege çiçeği olan sardunyayı zar zor bulup cumartesi günü cezaevine teslim ettiler, pazar günü de Can Abi’ye verildi. Ertesi hafta öğrendiler ki başgardiyan Rıza, “Ya koğuşta sardunya olur mu kardeşim’ diyerek kaldırıp atmış çiçeği. Bu çok hüzün yarattı bizim evde. Ben de bu hüznü gördüm. Aradan geçti 6 ay. 6 Mayıs 1972. Bir çığlıkla uyandım sabah. Herkes ağlıyor. Çünkü Deniz Gezmiş’in asıldığını öğrenmiştik. Sonsuz bir acı... Yıllar sonra ben üniversite 1. sınıftayım. İzmir’de bir kitapçıda Can Yücel kitabı okuyorum. İçinde ‘Sardunya’ya Ağıt’ diye bir şiir var. Şöyle başlıyor… Sardunyaya Ağıt İkindiyin saat beşte, Başgardiyan Rıza başta Karalar bastı koğuşa İkindiyin saat beşte. Seyre durduk tantanayı Tutuklayıp sardunyayı Attılar dipkapalıya İkindiyin saat beşte. Yataklık etmiş zaar Suçu tevatür ve esrar, Elbet bir kızıllığı var İkindiyin saat beşte. Dirlik düzenlik kurtulur, Müdür koltuğa kurulur, Çiçek demire vurulur İkindiyin saat beşte. Canların gözleri yaşta, Aklı idamlık yoldaşta, Yeşil ölümle dalaşta Sabahleyin saat beşte. Kaynap: superhaber.com/bir-can-yucel-h... .................................................................................................... Yavuz GÖKMEN ‘‘İkindiyin saat beşte Başgardiyan Rıza başta Karalar bastı koğuşa İkindiyin saat beşte.’’ * * * "Can Yücel'in en sevdiğim birkaç şiirinin içindedir bu dörtlükle başlayan şiir. Tümünü maalesef hatırlayamadım. Adı ‘‘Sardunya'ya Ağıt’’tır ve bir sardunya çiçeğinin tutuklanmasını anlatmaktadır. ‘‘Tutuklayıp sardunyayı Attılar dipkapalıya İkindiyin saat beşte.’’ Bu birkaç mısra da aklımda kalmış. Ara sıra elimin altında bir raf dolusu şiir kitabı bulundurmadığıma yanıyorum. Çünkü bazen ikindiyin saat beşte bir şeyler oluyor ve benim içime bir garip hüzün çöküyor. O sıralarda şiir okumak istiyorum. Arka arkaya şiir okumak istiyorum. * * * Bu şiir bir mahpushane şiiridir ve belki hapis yatmayanlar onu içlerinde pek hissedemezler. Mahpushane tabirlerini bilemezler. Ama ben gene de bu şiirden alıntılar yaptım. Çünkü inanıyorum ki insanın hapishanesi gene kendi içindedir ve istediği zaman bu hapishanenin duvarlarını delip çıkabilir. Ya da kendi kendisini hapseder ve dipkapalıya atar. Ve sardunya, hapisten çıkabilecek güce erişeceği güneş ışığını bekler. Bu güneş ışığı bir delikten sızıverirse bir gün, serpilir gelişir. Duvarlarını yıkacak güce erişir. O gün yepyeni şiirler yazılır. Ve yüreğinizi hapsetmediyseniz, hapiste anlayabilirsiniz özgürlüğün anlamını. Ve en çok orada kendinizi özgür hissedersiniz. * * * Bu şiir aslında 12 Mart'ta hapse atılan gencecik yüreklerin bir soyut destanıdır. Bana nedense önce Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını hatırlatır. 12 Mart'ta hapislere atılan gencecik kızcağızları hatırlatır. Sağmalcılar hapishanesinde göz göre göre ölüme terk edilen dünya güzeli Hatice Alankuş'u hatırlatır. O benim en sevgili dostum Ahmed Alankuş'un karısıydı. Dünyalar güzeli bir sardunyaydı. Hapisteydi. Hastalanmıştı. Hastaneye götürülmesi gerekiyordu. Günlerce götürülmedi. Götürüldüğünde artık çok geçti. Sabahleyin saat beşte öldü. * * * Hapis yatmayan bilmez ama; hapis yatmanın en güzel tarafı hapisten çıkmaktır. Bir akşamüzeri saat beş suları bırakırlar sizi. Mahkeme sabah karar verir, o saate kadar işlemler sürer. Tepede pırıl pırıl bir güneş parlamaktadır. Kendi hapishanenizden çıkmak da buna benzer. Bile bile kararttığınız güneşi hissedersiniz. Sonra ellerinizi gökyüzüne uzatır, şükredersiniz." Kaynak:hurriyet.com.tr/ikindiyin-saat-...
·
1 artı 1'leme
·
60 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.