Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Tabiat Risalesi
İşte hazırlanıyoruz Ayın ondördü gibi tepelerin ardından Görünmek için değil yalnızca Hatta hiçbir zaman görünmek için değil Dağıtmak için sadece Babalar nasıl götürürlerse bir sepet içinde Bir ömür tüketilerek kazanılan ekmeği katığı Anne eş çocuklar evlatlıklar Paylarına düşen kadar, adlarına yazılan kadar Nasipleri kadar ortaktırlar Yani babalar da ay gibidir Bazen bir , ikisi, bazen ondördü. Bir tünelden mi geçiyorsun kalbim Uçsuz mağaralarda damıtarak yalnızlığını hayatı yorumlamak değil yaptığımız Sürekli bir hüzün yağmurunda ıslanmak belki Dağlar dağların üstünde, tepeler ve tepelerin üstünde ben Ayın ondördü, ay bir anne sanki Ay ışığını emiyoruz tabiatla beraber Birlikte bir gece dokunuyor üstümüzde Gece dedimse kastettiğim yaşamak sadece Yaşamak, aşkı ıstırabı vefayı isyanı. Emerek ay ışığını nasıl da büyüyorsun ey kalbim Bir tarafın şehirler şehirler şehirler Mekanik bir çizgide tükenen insanlar Bir tarafın çöl Çölde birbirini boğazlayan aç çıplak insanlar Bir yüzün asya ey kalbim, bir yüzün afrika Öbür yanın avrupa amerika Saatler nasıl yorulmazlarsa işlemekten Sen de yorulmuyorsun ey kalbim büyümekten. Çıkıp dağlara yaylalara Susmak istersin Ama yalnızca susar gibi görünürsün Derviş olamadın Ama başıboş da kalmadın Ey durup durup dalgalanan kalbim Yorulup yorulup durulduğun gün Gerçek yorumu bulabilirsin Yerden göğe doğru akan incecik ırmakları Kendime mahsus bir tarzda dinlerdim ağaç bedenlerinde O çınar o cami çınarlı cami suyun tadına vardığımız şadırvan Gençlik anıları hayatımızdan bir parça olarak kalmış sokaklar Nasıl da duyardık Damarlarımızdan akan kanın Şelaleler yaparak Sağa sola saparak Aktığını Sonra ağaç gövdelerinden Dal uçlarına doğru Gürül gürül akan bahar özsularını. Biz gene dağlara dönelim Yalnızlığın katmer katmer bir gül gibi Patladığı evreni doldurduğu Mutluluğu coşkuyu sahip olunmuşluğu Şahdamarımızda duyarak Bir tür uçmağı yaşadığımız Kırmızı sarı siyah arıları izleyerek Bir gün bitiveren çiçekleri ayağımızın ucunda Ansızın farkederek Yaşamanın çılgınlığını değil ama Hayatın o uçsuz bucaksız işleyişini Mezarlardan öte o sonsuz derinliğini Bir yıldız gibi kayarak karanlıklarda Bir mızrağın akması gibi hissettiğimiz Yüzyıllık ağaçların toprağı sarması gibi O ağaçları incecik ağır çoğul böceklerin oyması gibi Bir daha güçle duyarak idrak ederek hayatı Sonra bir anda boşanan yağmur Ey gök ne kadar gürültün varsa içimize boşalt çünkü Belli ancak ihtimal ki sen dindirirsin Bir kurşunun ete saplanması gibi Yüreğimize saplanan bu acıyı Bir gün ovaya inmiştik Kadınlar erkekler ve çocuklar Hazirandan temmuzdan ve ağustosdan biçilmiş Kalın katmerli elbiseler giymişlerdi Güneşle sarınmış sarmalanmışlardı Yani derilerine karışmıştı elbiseleri Elleri ölü değildi ama ölü gibiydi Buğday başakları diriydi pamuk kozaları diriydi Sarısıcak yazıda uçsuz tarlalarda Kadınlar erkekler çocuklar Okyanus ortasında çalkalanan gemi gibiydi. Biz gene dağlara dönelim Ve bir dağ akşamına başlamadan önce Göğün kızıl kuşağı bağlanması gerek Duyulur duyulmaz bir top sesiyle Büyük kalaylı bakır taslara O bakır taslarda berrak sulara Erişince oruçlu dudaklarımız Artık kana kana uzanmak gerek cennet tatlarına Hamd ile şükür ile ve acele ile Artık sabır bendinden boşanmış bir nehir gibidir Meydana salıverilmiş koşu atları gibi Uçabiliriz uzanabiliriz aziz nimetlere Namazdansonra evrensel sigaralara yaslanarak Nefes nefes içimize çekebiliriz Dağları o dağların tepelerini derelerini ve en kuytu yerlerini. Karanlık Sanki topraktan fışkıran Göğe ağan bir orman Ta uzaktan derinden bir kuyudan gelir gibi Bir sönüp bir yanar gibi ipildeyen bu ışıklar Sanki içimiz bir kuyu bu kuyuya bir taş düşer gibi Umut gibi, korku gibi, kaybolmak gibi Sanki yalnızlığın bir türevi simgesi Ta uzaklardan tepelerden bayırlardan yankılana yankılana Gelen bir çan sesi Çobanların içine korkuyu damıtan koyun çanlarının sesi. Sonra yıldızlar lacivert ipek atlas bir yorganın Evrensel bir yorganın sırma işi motifleri Kopkoyu bir geceye sımsıkı bürünerek Ürpertiler içinde soluyan tabiat Birden her yerde her şeyde içimizde kımıldayan Yürek vuruşları ile beliren zikir Yeri ve göğü damarlarımızı dolduran Ondan başka her şey yok olan yalan olan Rahman ve Rahim olan. Önce bir övgü ile geçiliyordu sabaha Evrenin efendisi için açıyordu güller bir sabah selasında Hüseyni makamında söylenen bir selada ve bizzat sonbahar bahçelerinde Çam dalları arasından sızan rüzgarın soluğu Sürekli zikir üzre pınarın sesi Ve sonra ezana geçilmişti O dağların üzerinde özgürlük meşalesi gibi seyrettiğimiz Bir kurtuluş kandili gibi idrak ettiğimiz Tan yıldızı da doğmuştu Bir dirilişi muştulayan horozlar Kuzular kuşlar böcekler acıkan ve acıkmayan diğer yaratıklar Doğan güne gülümseyen çocuklar Ve sonra Hepsini kuşatan Ve kıyama duran Kalbim "Tabiatın içinde tabiatla birlikte."
Erdem Bayazıt
Erdem Bayazıt
·
180 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.