Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

KİMLİĞİNİZ - KİM OLDUĞUNUZU HATIRLAMAK
Ben sizin düşmanınız olsaydım, gücünüzün değerini düşürür ve güvensizliklerinizi kendinizi nasıl gördüğünüze hükmedene dek büyütürdüm. Bunu, siz benim saldırılarıma karşılık veremeyecek ve silahlarınızı bırakacak hale gelene dek sürdürürdüm. Tanrı'nın yarattığı kişi olmaktan sizi alıkoyana kadar uğraşırdım. Tanrı'nın size vermiş olduğu şeylerin asla farkına varamayacak ve sizdeki gücünden şüphe edecek noktaya geldiğinizden emin olana dek çalışırdım. - Çok acıklı bir olaydı. Üniversite ikinci sınıf öğrencisi Abby, bir bahar tatilinde dört arkadaşıyla birlikte Disneyland'a giderken içinde bulundukları araç bir patlamayla ölümcül bir kazaya dönüştü. İki kız arabadan dışarı fırladı ve oracıkta can verdi. Abby onlardan biriydi. İki kızın öldüğü ve diğer üçünün ağır yaralandığı haberi ailelerinin bulunduğu Arizona'ya ulaştığında, ebeveynlerinin çocuklarını yolculuğa gönderme endişesi sözle anlatılamaz bir acıya dönüştü. Üç kızın ebeveynleri morluklardan ve şişliklerden tanınmaz hale gelen hastanedeki çocukları için dua ederken, Abby'nin ebeveynleri sonraki birkaç günü şok ve dehşet içinde, kızlarının cenazesinin ayrıntılarını planlayarak geçirdi. Ancak kazadan altı gün sonra cumartesi günü, hastane yetkilileri ailelerden ikisine korkunç bir hata olduğunu bildirdi. Çarpıcı bir benzerliğe sahip olan kızlardan ikisinin kimliği yanlış belirlenmişti. Kızları olduğuna inandıkları genç bir kadının başucunda oturan ebeveynlere şok edici haber verildi: Yatakta yatan kendi kızları değildi. Aslında kızları kaza anında ölmüştü. Ya Abby'nin ebeveynleri? Almayı asla beklemedikleri bir haber aldılar. Abby ölmemişti. Yaşıyordu. Duyduklarının neden olduğu şok yüzünden ilk önce bu habere inanmadılar. Sonra bu inançsızlık sevince dönüştü. Ama bu sevince kızgınlık karışmıştı. Altı gün boyunca çekmeye zorlandıkları ızdırap ve tutmaya zorlandıkları yas yüzünden kızgındılar. Her şey bir kimliğin yanlış teşhis edilmesi vakasına dönüşmüştü. - Düşman kimliğimizi yanlış algılayışımızdan dolayı acı çekmemizi ister. Bu onun işini çok kolaylaştırırken, sizin savunmanızı aşağılara çeker. Kimliğinizi sizden gizlemek ve gerçekten hayatta olduğunuzu, özgür olduğunuzu ve ona karşı zaferle savaşacağınız Tanrı'nın Ruhu'na sahip olduğunuzu algılamanızı önlemek için fazla mesai yapar. Komplo kurarak gerçekten olduğunuz kişiden zevk almanızı engeller ve sizi olmanız gerektiğinizi düşündüğünüz kişi için sürekli bir yas ve üzüntü halinde tutar. Bu durumu, güvensizliğinizi ve kendinizden şüphe etmenizi kullanarak daha da derinleştirir. Tutkuyla dua etmenizi istememesinin nedeni budur. Çünkü tutkulu dua gerçek kimliğinizi odakta tutar. Hedefli dua bize gerçekte kim olduğumuzu hatırlatır ve Mesih'te gerçekten sahip olduğumuz güce erişmemizi sağlar. Bu gerçek kimlik, her gün aynaya baktığınızda gördüğünüzden çok daha farklıdır. Ya da tuhaf bir sosyal karşılaşmanın üstesinden gelmeye çalışırken veya diğer arkadaşlarınızın, kiliseye gelen insanların hatta tamamen yabancı olanların giyim konusundaki başarılarıyla kendinizi kıyaslarkenki halinizden de çok farklıdır. Bu kimlik, düşmanınız size karşı stratejik olarak harekete geçerken, kendini saldırı durumuna konumlandırırken, zihninizde olmamasını istediği kimliktir. O sizi cansız, hiçbir şeyle bağlantısı olmayan (sözde özgür), sunacak kayda değer bir şeyi olmadığıyla beyni yıkanmış biri olarak ister. Bu nedenle, gözlerinizin Söz'le ve dizlerinizin yerle buluşmasını istemez. Çünkü ışık oradan gelir. Müjdeyi bulabileceğiniz ve canlı olduğunuzu ve ona karşı sağlam durabilmek için tamamen donatılmış olduğunuzu öğrenebileceğiniz yer orasıdır. "Bir zamanlar karanlıktınız" der Kutsal Kitap. Evet, doğru "bir zamanlar". Ama şimdi, "Rab'de ışıksınız"... "ışığın çocuklarısınız"... Mesih aracılığıyla "ışığın meyvelerini" verebilirsiniz (Ef. 5:8-9). Pavlus'un Efesliler'e yazdığı bu muazzam mektubun girişi, tamamen Mesih'in bize olan sevgisiyle eşdeğer olarak bize yüklediği muazzam değerin sonucunda bize verilen sayısız ruhsal kutsamayla doludur. Onları zaten bildiğinizi varsayarak gözden geçirmeyeceğiniz korkusuyla listelemekten neredeyse vazgeçiyordum. Ama hiçbirini atlamadan ruhunuza emmenizi istiyorum. Pavlus'un Efesliler 1. bölümdeki kimlik tanımı en derin güvensizliklerinizin temeline gömülsün! Siz: - Mesih'te "her ruhsal kutsamayla" göksel yerlerde kutsandınız (3. ayet) - "Dünyanın kuruluşundan önce" Mesih'te seçildiniz (4. ayet) - "O'nun önünde sevgide kutsal ve kusursuz" sayıldınız (4. ayet) - "O'nun isteği ve iyi amacı uyarınca" evlat edinildiniz ( 5. ayet) - "Zengin" bir lütufla kurtuldunuz ve bağışlandınız (7-8. ayet) - Gökteki yüce "mirasın" varislerisiniz (11. ayet) - "Vaat edilen Kutsal Ruh'la" sonsuza dek mühürlendiniz (13-14. ayetler). Devam edebilirdim. Tıpkı Pavlus gibi. Bu liste, Kutsal Kitap'taki bir kitabın bir bölümünden hızlıca yapılan bir örneklemedir. Tanrı'nın kocaman ve bereketli deposunun küçük bir kısmından üzerinize dökülen bu sözler, parçalı bulutlu uyandığınız her yeni günü bir Noel sabahına çevirir. Ama bunun en sevdiğim yanı İblis'in fark etmeyeceğimizi cidden umduğu şey, Pavlus'un tüm bu ruhsal malzemeleri bize aktarırken, bunu sınıfta ders anlatırken bir sonraki sınavda unutmamamız gereken şeyleri kara tahtaya yazan bir öğretmen edasıyla yapmamasıdır. Talimatlarının tam ortasında, Pavlus'un hazırlamış olduğu monoloğun bir duaya nasıl kusursuzca dönüşmeye başladığına dikkat edin (15-16. ayetler). Konuştuğunu sanırsınız, ama bir bakarsınız ki dua ediyor. Gerçekten ve tamamen kim olduğumuzu görebilelim diye gözlerimizin açılması için dua eder. Dua eder ki biz: - Baba'dan "bilgelik ruhunu" alabilelim (17. ayet) - "O'nun çağrısından doğan umudu" kavrayarak aydınlanalım (18. ayet) - "O'nun mirasının yüce zenginliğini" anlayalım (18-20. ayet) - Bizler için etkin olan "O'nun kudretinin aşkın büyüklüğünü" bilelim (20.ayet) - "O'nunla birlikte göksel yerlerde oturtulduğumuzun" farkına varalım (18-20. ayet) - "Ölü" olduğumuz halde bize yaşam verdiğini anlayalım (2:5) - Tanrı Sözü'yle duanın bu şekilde birleşmesi bir stratejidir. Kutsal Kitap aracılığıyla, Tanrı'nın bizim için ne yaptığının, bizi ne için yarattığının ve çağırdığının ve ne olmamız için güçlendirdiğinin yazılı kanıtını elde ederiz. Sonra bu gerçekleri yüreğimizde mühürlemek için O'nunla iş birliği içinde dua ederiz. Ve sonra, tüm bunların ötesinde, bu gerçeklere ulaşımımız olur, onlara bağlanırız ve bu gerçeklerin göksel gücünü gündelik hayatlarımıza indiririz. Dua ederken, sayfadaki sözcüklerin içimizde, hem yüreğimizde hem de günlük yaşamımızda, yeni bir sayfa açmasını izleriz. Dua ederken, kutsal bir güvenle bizi harekete geçiren bir destek hissederiz. Dua ederken, beyinlerimizde yeni sinir yolları açarak, kendi hakkımızdaki düşüncemizi değiştirerek, çarmıhın dibine koştuğumuz anda mühürlendiğimiz gerçek kimliğimizi kabul edip benimseyerek öncüler gibi yola çıkarız. Yeterince uzun ve sıkı dua edersek, yalnızca diri olduğumuzun farkına varmakla kalmayıp, sonucu bize tamamen yanlış bildirilen bir trajedi yüzünden uzun zamandır yas tutmak zorunda kaldığımız için öfkeleniriz. Diri Tanrı'nın evlat edinilmiş kızları olarak, Yaratıcımız'ın ve Kurtarıcımız'ın sahip olduğumuzu söylediği kimlikle uyum içinde dua etmezsek, kendimizi Efesliler'in bu listesine göre konumlandırmazsak, gerçekte kim olduğumuzu (onun bildiği gibi) bildiğimizi İblis'in bilmesini sağlamazsak, her zaman onun bizi değersizleştirme girişimlerine maruz kalacağız. Gerçek gücümüzü küçümseyeceğiz. Bedenlerimizden nefret edeceğiz, zayıflıklarımızı vurgulayacağız, güvensizliklerimizle korkuya boyun eğeceğiz ve kendimizi sürekli başkalarıyla kıyaslayıp onlardan aşağı göreceğiz. Düşman, konumumuzu küçümseyerek ve bizim de küçümsememizi sağlayarak, gücümüzü işlevsiz kılacaktır. Eğer sizi yalanlarına inandırabilirse, ona karşı durabilmek için donanımınız veya hakkınız olduğunu hissetmeyeceksiniz. Zayıf ve çaresiz hissedeceksiniz ve o da sizin ve sevdiğiniz insanların üzerinde tepinebilecektir. Görünürdeki gerçekliğinizi diri ve hakiki gerçekliğinizden ne kadar çok ayırabilirse, ikisinin arasındaki boşluğa o kadar çok girebilir ve Tanrı'nın sizi lütfunun, gücünün, sevgisinin, doğru konumlanmış güveninin ışığı olmanız için bir eş, anne, dost, kız çocuğu, kız kardeş vs. gibi yerleştirdiği tüm ilişkilerinizin etkisinin verimliliğini devre dışı bırakır. Bu yüzden, siz ve ben gerçek kimliğimizle ilgili gerçeği koruyarak ve onu odağımızda tutarak dua etmeye devam etmeliyiz. Gerçek. İmanlılar olarak bize sağlanan ruhsal silahlardan biri (Ef. 6:14), tam olarak bu konuya odaklanır. Yaygın olarak bilinen adıyla "gerçeğin kuşağı". Daha doğrusu bir şekilde açıklamak gerekirse, birinci yüzyıldaki bir askerin teçhizatının neye benzediğine bakmalıyız. Onu vücudunu sıkıca saran ve diğer tüm zırh parçalarını da bir arada tutan bir kuşak olarak düşünün. Bir nevi iç çamaşırı. Temel giysi. Savaşa gitmeden önce bir askerin ilk olarak üzerine giydiği şey. Gerçek. Savaşta düşmana karşı etkili olmak istiyorsak, öncelikle Tanrı'nın standardı ve bizim hakkımızdaki bakış açısı yüreğimizi ve zihnimizi doldurmalıdır. Onu temel giysimiz olarak kuşanmalı ve diğer her şeyi ona göre konumlandırmalıyız. Düşmanın kimliğimiz hakkında bizi aldattığı yalanlardan herhangi birini maskeleyebilecek modaya uygun kıyafetler giyinmeden önce, Tanrı'nın Sözü'nü ilan ederek e dua yoluyla güvence altına alınan gerçeğin temelleri ile güne başlamalıyız. Çünkü eğer tüm giysilerimiz bu temel giysi olan iç çamaşırının etrafında şekillenmiyorsa, ruhsal bir savaş için donanımlı olamayız. Ortama uygun giyinmiş olmalıyız. Gelecek olana hazır olmalıyız. Pavlus'un ilk yüzyıl inanlılarının yüreklerinde gerçek kimliklerinin ortaya çıkması için bu denli ateşli dua etmesinin nedeni budur. Bunu tekrar dinleyin: Pavlus Tanrı'ya ilk inanlıların tüm bu şeylere sahip olduğundan emin olması için yakarmıyordu. Onlar zaten bunlara sahiptiler. Zaten sahip olduklarının farkına varsınlar diye dua ediyordu. Alışveriş listesi değildi, kargo listesiydi. Bunları satın almaları veya üretmeleri gerekmiyordu. Onlara ulaşmaya ve hakları olduğunu ve onlardan tam olarak yararlanmak için şimdi alabileceklerini anlamaları gerekiyordu. Çünkü bazen, elbiselerle dolu dolabımıza bakıp giyecek bir şey olmadığını düşünebiliriz. Ama tekrar bakın. Gerçeğin gözleriyle. Ve sonunda, yalnızca ihtiyacınız kadar değil ama çok daha fazlasının size verildiğini göreceksiniz. Fazla, çok daha fazla... Belki de yine, Eski Antlaşma Peygamberi Elişa ile peygamberlerinden birinin arasındaki bir hikaye, hayatlarımıza Tanrı'nın gerçeğinin merceğinden bakmadığımız zamanlarda neyi göremediğimizi anlamamıza yardımcı olabilir. - Balta demirinin su yüzeyine çıkmasıyla ilgili mucizeden hemen sonra (2. Kr. 6, birkaç bölüm önce konuşmuştuk), Kutsal Kitap İsrail halkıyla komşusu Aramlılar arasında bir savaş çıktığını söyler. Aram Kralı saldırı stratejisini geliştirirken, Rab Elişa'ya kralın niyetlerini ve hamlelerini bildirir. O da İsrail Kralı'na ilahi casusluk raporunu gönderir ve İsrail Kralı aldığı önlemlerle ordusunu doğru konumlandırarak askerlerini korur. Çılgına dönen Aram Kralı görevlilerini çağırıp bir istihbarat soruşturması başlatır. Karşı tarafa ikili çalışan bir ajan gönderir ve öfkeli soruşturmasının sonunda, taktiklerinin sızmasının hatta yatak odasında konuştuklarının dahi duyulmasının ardındaki gerçek kaynağın Elişa'nın Tanrı'dan duydukları olduğunu anlar. Ve Elişa'nın bulunduğu kenti kuşatmak ve Elişa'yı yakalamak için savaş arabaları, atlılar ve büyük bir kuvvet gönderdiğinde daha büyük bir gerçek ortaya çıkmak üzeredir. Tanrı adamının uşağı o sabah erkenden kalkıp dışarı çıktığında gözlerine inanamaz. Etrafları ölümcül bir saldırı için bir araya gelmiş savaş arabaları ve atlılarla sarılmıştır. Uşak içeri koşar ve baltasını kaybeden adamınkine benzer bir panikle kekeleyerek efendisine yakınlarındaki tehlikeyi anlatmaya çalışır. Elişa her zamanki soğukkanlılığıyla ona endişelenmemesini öğütler ve şöyle der: “Korkma, çünkü bizim yandaşlarımız onlarınkinden daha çok” (2. Kr. 6:16). Sonra, Pavlus'un Efesliler 1'de doğal olarak sergileyeceği aynı yaşam tarzını takınarak, uşağına savaş stratejisinde atılacak adımları sıralamak yerine Baba'ya dua eder: "Ya RAB, lütfen onun gözlerini aç, görsün!" (17. ayet). Dehşete kapılmış hizmetçi Elişa'nın duasını duyup arkasını döndüğünde, gördüğü şey, ateş püskürten ordu birliklerinin saldırmak için can attığı fiziksel gerçeklik değil, daha ziyade Aram ordusunu çevreleyen meleklerin ateş arabalarıyla ile ağzına kadar dolu dağ yamacının ruhsal gerçekliğidir. Ateşten savaş arabaları, Aram ordusundan tek bir savaşçının dahi onlara karşı bir atış yapmasına veya kendilerine doğru bir adım atmasına izin vermeyecek bir koruma sağlamıştır. Uşağın, Tanrı'nın zaten onların tarafına koyduğu tüm kaynakların, güç ve korumanın farkına varmasını sağlayan şey duaydı. Bu yenilenmiş bakış açısına sahip olmadan daha savaş başlamadan yenilirdi, gün başlamadan mağlup olurdu. - Düşmanın istediği budur. Yenilmiş bir konumda yaşamanızı ister. Yerlerde sürünen bir korumayla, zayıf ve dayanıksız çözümlerle yaşamanızı ister. Mesih'teki çok yönlü kimliğinizde cesurca gelişmek yerine güvensizlikle ve yanlış teşhisler ordusuna teslim olmanızı ister. Dolayısıyla, kendimize baktığımızda tüm görmeye meyilli olduğumuz şeyin neden kusurlarımız, yetersizliklerimiz, başarısızlıklarımız ve zayıflıklarımız olduğunu merak etmeye başlarız. Ve gerçekten de bunları çoğu oradadır. Elimizdeki araçlarla baş başa bırakıldığımızda, yardım almadan tüm bunlara katlanamayız. Ama bizi böylesine çaresizliğe iten, düşmanın tüm gerçekliğimiz buymuş gibi bize sunmaya çalıştığı bu zorluklar ve kusurlar, aslında savaş alanının sadece bir parçasıdır. Ve savaş alanının bu parçasında, Tanrı zaferini sergilemeye hazırdır. Size karşı olan ne olursa olsun, Tanrı'nın size erişim hakkı verdiği güç ve yetkiyle baş edemez. Karşımıza ordular dikilebilir, ama onlar sadece farkında olmadan Tanrı'nın zafer kazanan gücüne ve O'nun lütfunun aşkın okyanusuna tanıklık etmeyi bekler. Ve dua, gerçekten kim olduğunuzu, gerçekten diri olduğunuzu, o tanrısal kaynakların, zenginliklerin ve çözümlerin sizi yanınızda olduğunu görmeniz için gözlerinizi açacak ve O'nun sevgisi aracılığıyla sizi "galiplerden üstün" kılacaktır (Rom. 8:37). -Gerçeğin kuşağı budur. Şimdi Onu Kuşanın. DUAYA ÇAĞRI Sizinle birlikte oturup bir kahve içmeyi ve alışılmışın dışında bir dürüstlükle sohbet etmeyi çok isterdim. Kendimi can sıkıntısından ve güvensizlikten kurtarabilmek için ne kadar sık mücadele ettiğimi size anlatırdım. Düşmanımın vurgulamaya karalı olduğu sıkıntılarımın ve kusurlarımın, Mesih'te şu anda sahip olduğum güç ve kaynaklardan daha önemli veya güçlü olmadığını kendime hatırlatmak için ne denli stratejik ve sürekli dualar etmek zorunda kaldığımı sizinle paylaşırdım. Birçok kadının hayatındaki çeşitli evrelerde verdiği mücadele gibi, benim savaşım da sizinkinden farklı değil. Düşman bize çok uzun zamandır iyi olmadığımızı, yıkılmışız, yetersiz, önemsiz, sevimsiz olduğumuzu ve onun dişine göre olmadığımızı söyleyerek, kadınsı bir ruhla beynimizi yıkamıştır. Ama şimdi siz de ben de gerçeği biliyoruz. Bizi planladığı saldırılara karşı iyi bir mücadele vermeye çalışmaktan alıkoymak için yalan söylediğini açıkça görebiliyoruz. Ama buraya kadar! Onun yakasına yapıştık. Bir asır gibi geçen acı ve yasla dolu altı uzun gün ve geceden sonra, sevgili kızlarının hayatta olduğunu öğrenen o ailenin yaptığı heyecanı ve kızgınlığı yaşıyoruz. Yanlış yönlendirilmenin ve duygularımızla oynanmanın kızgınlığını yaşıyoruz. Ve şimdi bu kutsal öfkeyle savaşa, diz çöküp dua etmeye hazırız. Gerçekten diriyiz ve şifa ve tamamlanma yolundayız. Hikayemiz yeni başladı. Şimdiden göksel yerlerde konumlandırıldık. Düşmanımızı çaresiz bırakan silahlarla tamamen etkinleştirildik. Dünya kurulduğundan beri Tanrı tarafından sevildik (Mat. 25:34), şimdiden yüreklerimize Kutsal Ruh yerleştirildi (2. Kor. 1:22) ve en utanç verici günahlarımız bile bağışlandı (Rom. 4:7-8). Tanrı'nın bunları sizin için yaptığına inanamıyorsanız en azından kendi adının yüceliği için yaptığına inanın (Mez. 79:9), çünkü O Tanrı'dır ve bunu göstermekten hoşlanır. Yasanın Tekrarı 28:13'te, Tanrı'nın sizi "kuyruk değil baş" yapacağını söylediğini hatırlayın. Tanrı gerçek hayatta, baş, kuyruk ve her şeyden önce "ateş ve kükürt gölüne" atılmak için belirlenen tek "kuyruğu" şimdiden görmüştür (Vah. 20:10). O kuyruk siz değilsiniz. Asla siz değilsiniz! Çünkü siz O'na ve O da size aittir. Şimdi, hayatınızın geri kalanında her gün bu gerçeği size hatırlatması için aşağıdaki ayetleri (ve bu bölümdeki diğer ayetleri) kullanarak bir dua stratejisi geliştirin. Ama merhameti bol olan Tanrı bizi çok sevdiği için, suçlarımızdan ötürü ölü olduğumuz halde, bizi Mesih'le birlikte yaşama kavuşturdu. O'nun lütfuyla kurtuldunuz. Tanrı bizi Mesih İsa'da, Mesih'le birlikte diriltip göksel yerlerde oturttu. (Ef. 2:4-6) Sana işlemeli giysiler giydirdim, deriden çarık verdim. Beline ince keten kuşak bağladım, seni pahalı giysilerle örttüm, takılarla süsledim. Bileklerine bilezikler, boynuna gerdanlık taktım. Burnuna halka, kulaklarına küpeler, başına görkemli bir taç taktım. Altınla gümüşle süslendin; giysilerin ince ketenden, pahalı, işlemeli kumaştandı. İnce unla, balla, zeytinyağıyla beslendin. Gitgide güzelleştin, krallığa yaraştın. (Hez. 16:10-13) Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi. Onlar ne kandan, ne beden ne de insan isteğinden doğdular; tersine, Tanrı'dan doğdular. (Yuh. 1:12-13) Çünkü biz Tanrı'nın yapıtıyız, O'nun önceden hazırladığı iyi işleri yapmak üzere Mesih İsa'da yaratıldık. (Ef. 2:10) Çünkü sizi yeniden korkuya sürükleyecek kölelik ruhunu almadınız, oğulluk ruhunu aldınız. Bu ruhla, “Abba, Baba!” diye sesleniriz. Ruh'un kendisi, bizim ruhumuzla birlikte, Tanrı'nın çocukları olduğumuza tanıklık eder. Eğer Tanrı'nın çocuklarıysak, aynı zamanda mirasçıyız. Mesih'le birlikte yüceltilmek üzere Mesih'le birlikte acı çekiyorsak, Tanrı'nın mirasçılarıyız, Mesih'le ortak mirasçılarız. (Rom. 8:15-17) ...Yontulduğunuz kayaya, çıkarıldığınız taş ocağına bakın. (Yeş. 51:1) Size gelince, RAB, bugün olduğu gibi kendi halkı olmanız için, sizi alıp demir eritme ocağından, Mısır'dan çıkardı. (Yas. Tek. 4:20) Bak, adını avuçlarıma kazıdım, duvarlarını gözlüyorum sürekli. (Yeş. 49:16) Çünkü, “Işık karanlıktan parlayacak” diyen Tanrı, İsa Mesih'in yüzünde parlayan kendi yüceliğini tanımamızdan doğan ışığı bize vermek için yüreklerimizi aydınlattı. Üstün gücün bizden değil, Tanrı'dan kaynaklandığı bilinsin diye bu hazineye toprak kaplar içinde sahibiz. (2. Kor. 4:6-7) Ama siz seçilmiş soy, Kral'ın kâhinleri, kutsal ulus, Tanrı'nın öz halkısınız. Sizi karanlıktan şaşılası ışığına çağıran Tanrı'nın erdemlerini duyurmak için seçildiniz. (1.Pet. 2:9) Kurtarıcımız tek Tanrı, sizi düşmekten alıkoyacak, büyük sevinç içinde lekesiz olarak yüce huzuruna çıkaracak güçtedir. Yücelik, ululuk, güç ve yetki Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla bütün çağlardan önce, şimdi ve bütün çağlar boyunca Tanrı'nın olsun! Amin. (Yah. 1:24-25)
Sayfa 49 - GDKKitabı okudu
·
383 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.