Gönderi

208 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 4 days
Pembe fili düşünme inceleme 1
Pembe Fili Düşünme Öz-Şefkat Terapisi, Kabul ve Kararlık Terapisi (ACT) teknikleri baz alınarak yazılmış, modern hikayelerle bezenmiş, bir psikolojiye giriş noktası gibidir. Kitap pembe bir fili düşünmemek gibi bir düşünceden bahsediyor. Fakat bunu yapmaya çalışmak zaten çoktan eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek gibi zaten başlı başına ters tepen bir istekten geçer. “Pembe fili düşünme” duygu ve düşünceleri bastırmak gibidir. Bu yaklaşım kısa vadeli işe yarar gibi gözükse bile genelde ters teper. Hatta bir zaman sonra kendinizi o düşünce veya duyguya esir olmuş gibi hissedersiniz.. Bastırılan duygu ve düşünceler bir bataklık gibi bizi yutar. Sonrasında kurtulmaya çalıştıkça daha çok batarız. Sonunda o düşünce ve duygulara saplanıp kalırız. Zihnimizden uzaklaştırmaya çalıştığımız kavramlar bir bumerang gibi zihnimize geri gelir ve hatta daha çok, daha sık zihnimizde yer edinir. Tıpkı pembe fil örneğindeki gibi.. Biz insanlar ilişkisel olarak öğrenip, ilişkisel olarak düşünürüz. Zihnimiz bir şeyi bambaşka bir şeyle bile anlamlandırıp, ilişkilendirmede adeta ustadır. Bu yetenek bize atalarımızdan mirastır. Hayal gücü yüksek bir birey olan günümüz modern insanı, güçlü bir sembolik ilişkilendirme becerisine sahiptir. Fakat bu becerimiz aynı zamanda bizim en tehlikeli tuzağımızdır. Bu nedenle bize acı veren bir durumdan kaçmak isterken bir anda acımızla her şeyi bağdaştırıp, zamanla kaçmaya çalıştığımız şeyden kurtulmak bir yana bu labirentten çıkış yolumuzu kaybedebiliriz. Çünkü zihnimiz işlediği müddetçe acıyı her yere taşıyabilir, kendimizi acımızın esiri haline getirebiliriz. Başımıza gelen olaylar karşısında duyduğumuz saf üzüntü, keder, olumsuz düşünceler temiz acımızken, bu acıyı kontrol altına almak, görmezden gelmek veya bastırmaya çalışmak sonucu duyduğumuz, tetiklendiğimiz şey ise kirli acımızdır. Oysa her duygu ve düşüncenin bir vadesi vardır. Olaylar karşısında verdiğimiz içsel tepkilerimiz veya zihnimizdeki düşüncelerimiz birer misafirdirler. Onları ağırlayıp geçişlerine olanak tanımak, bizi geliştirir ve büyütür. Gözlemleyen benliğimiz gökyüzü, duygu ve düşüncelerimiz ise hava durumları gibidir. Gözlemleyen bendiği bu sürecin yaşandığı alan gibi düşünebiliriz. Duygular/düşünceler hava koşulları gibi geçicidir, gözlemleyen benlik hepsini görür şahit olur ama asla eleştirmez, müdahale etmez. Özetle duygu ve düşüncelerimize içimizde alan açmalıyız… Hava durumu gibi (güneşli, yağmurlu, açık, kapalı, bulutlu, fırtınalı vs.) duygularımız/düşüncelerimiz de bazen tatlı, acı, yoğun, kısa süreli, uzun süreli gelip geçerler. Tıpkı boğuk bir havadan sonra yağmur yağması bir rahatlama, yağmurdan sonra gökkuşağı oluşması bir ferahlık veriyorsa, duyguların/düşüncelerin de gelip geçmesine izin vermek içimizde böyle bir ferahlık hissi verir. Her şey gelip geçicidir. Hiçbir şey baki değildir. Aydınlığın, karanlık olmadan anlamsız gelmesi gibi veya sürekli aydınlık bir havada kalmanın iyi hissettirmemesi gibi, duygular da hepsini yaşayıp deneyimleyerek güzel, anlamlı gelir… Farkında olmadan üzerimize giyindiğimiz etiketleri hayatımız boyunca bir ömür taşırız. Bu etiketler her zaman beğenmediğimiz yanlarımız olmayabilir. Bazen sevdiğimiz yönlerimizle/yönleriyle de kendimize, başkalarına etiketlemelerde bulunabiliriz. Mesela kendimizi bir eğitimde diğer katılımcılara kıyasla “aptal” ya da “yetersiz” birisi olarak etiketlediğimizde. Aslında zaten o eğitime katılma amacımızın, bizim o noktada kendimizi geliştirme isteğimizden olduğunu atlamış oluruz. Veyahut psikolog, öğretmen veya anne olarak her zaman bizden beklenilen şekilde davranış sergileyemeyebiliriz. Bu çok doğaldır. Yaşam boyu belirli rollere bürünsekte, bizlerde nihayetinde insanız. Etiketlerimiz, edindiğimiz kimliklerimiz, toplumdaki sıfatlarımız olsa da bu sıfatların karşılığında beklenilen duruşu, her zaman sergileyemeyebiliriz. Aynı şekilde kendimizi çok iyi bir dost olarak etiketlemişsek ya da çevremizdeki insanlar bizi böyle etiketlemişlerse.. kendimizi yorgun, hasta, veya yalnız kalmak istediğimiz gibi durumlarda, desteğimize ihtiyacı olan arkadaşımızın çağrısına karşılıksız kalmakla suçlayabiliriz. Etiketlerimiz, yaşantımızdaki uygunsuz durumlarla çakıştığında bize acı çektirip, bizi zor durumda bırakabilir. Ama aslında bu gibi durumda her zaman müsait olmayabileceğimizi kabul edip, öyle düşünmeyiz. Kendimizi veya başkalarını etiketlemenin bizi veya başkalarını zor durumda bırakabileceğini bilmeliyiz.. Not: bu inceleme kitabın ilk yarısını içindir.
Pembe Fili Düşünme
Pembe Fili DüşünmeZeynep Selvili Çarmıklı · İnkılâb Yayınları · 20189.4k okunma
·
51 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.