~~~Artık hoş şeylerin ümit edilmediği ve hiçbir iyiliğin de hesapta olmadığı bir devir gelmiş çatmıştı~~~
Travnik Günlüğü Nobel ödüllü yazar
İvo Andriç in Bosna Üçlemesinin bir parçasıdır. 1945'te basılan· üç romandan oluşan üçlemenin tek ortak yönü geçtikleri yer olmasıymış. Travnik Günlüğü, Andriç'in diğer başyapıtı sayılan
Drina Köprüsü gibi Bosna ve tarihiyle ilgilidir ve "Taravnik Günlüğü" ikinci kitapmış, ben bunu okuduktan sonra öğrendim :)))
"Travnik Günlüğü" 19.yüzyılın başında Napolyon Dönemidir ve tarihsel kapsamı hem de psikolojik inceliğiyle Tolstoy'a benzetilir. Travnik adlı ücra, eski moda bir Bosna kentinde Fransız ve Avusturyalı konsoloslar arasındaki rekabeti anlatır. Bir zamanlar yetenekli olan iki adamı, bir yandan rakiplerinin planlarını adice sabote etmeye çalışırken diğer yandan vezir konağındaki Türk sadrazamın dikkatini çekmek için yarışırken izleriz. Kitap, engin siyasi ve duygusal alanlarda dolaşır. Travnik'in pazarlarında hoşnutsuzluk artar ve Sırp-Hırvat köylüler ayaklanır. Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler birbirlerine karşı silaha sarılır. Gerilim tırmanır ve patlar. Tüm bunlar olurken iki konsolos, Doğu'da sürdükleri zor yaşamla yavaş yavaş tükenir.
Andric, Doğu ve Batı'yı birbirine bağlayan ilişkilere işaret eder ancak önemli bir biçimde Bosna'yı sonsuza kadar konsoloslara yabancı kalacak bir yer olarak sergiler. Aynı keskinlikle benzerliklerini ve birbirlerini teselli edememelerinden kaynaklanan trajediyi vurgular. Daha genel düzeyde Travnik Günlüğü, yazarın anavatanının tarihine ve durumuna ilişkin geniş kapsamlı, yoğun düşüncelerdir. Daha ayrıntılı bir düzeyde ise, kültürel yanlış anlama ve gereksiz yere yok edilen ve boşa harcanan enerjinin etkili bir portresi olup, ölmeden önce okunması gereken 1001kitap arasındadır. Severek okudum, yazarın elimde olan
Lanetli Avlu iki kitabini da okumak istiyorum, en kısa zamanda umarım***
~~~kimin yüreğinde ne maksat güttüğü ve kimin, hangi elin aleti olduğu asla bilinemez. Kısacası, bugünlerde hiçbir şeyden iyilik umulamaz. Bu sıralarda ancak elimize geçebilen bir lokmacık ekmeği rahatsız edilmeden yemeli ve dünyanın en muhteşem kasabasında, barış içinde sayılı günlerimizi yaşayabilmeliyiz. Tanrı bizi azgınlıktan, kibar konukların şerrinden ve büyük olayların kötülüklerinden korusun~~~