Gönderi

224 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 16 hours
İTC'yi önemseyen birisiyim, uzun zamandır da İTC ile ilgili okumalarla hemhalim. İTC'nin anlaşılması için yazılan ve yayımlanan kitaplar epey önemli sayılara ulaştı. Gerek telif eserler olsun, gerek hatıratlar, gerekse merkez-i umumi'nin kızıl konak evrakı yahut paris yazışmaları olsun artık cemiyet hakkında bilinen bir takım varsayımlardan, yanlışlardan yola çıkarak ithamda bulunmak zorlaştı, zorlaşıyor. kötüniyetli olmadıkça bir kaç esere göz gezdiren okur dahi bilindiği zannına varılan İTC ile kitaplarda yazılanlar arasında dağ kadar farkı görecektir. İTC'nin tarihi olarak bu topraklar için hikayesine önemli demek az gelir ve bu topraklarla bağ kuran, kurmak isteyen, aidiyet hisseden herkesin mutlaka bilmesi gereken konulardan bir tanesi İTC olmalıdır. öğrenmek amacıyla hareket edildiğinde İTC'nin bilenen tarihteki kabullerden çok farklı yerde durduğu, kabuller üzerinden bir takım iftiralar ve karalama kampanyalarına kurban gittiği, ne isa'ya ne musa'ya yaranamadığı, ne gariptir ki farklı kesimleri bir araya getirdiği ve sürekli aba altında sopaya maruz bırakıldığı görülecektir. bugüne kadar İTC ekseriyetle askeri yönden tartışmalara tabi tutulmuş, çoğunlukla enver paşa ile özdeşleştirilmiş, araştırma konusuna göre de farklı isimlerin ön plana çıktığı çalışmalar olmuştur, fakat ağırlıklı olarak tartışma birinci dünya savaşına giriş ve yapılan hatalar üzerinden söylem geliştirmiş, kendine yol bulmuştur. bir de abdülhamid'in hal mevzusu da yine tartışmada önemli yer tutmaktadır. fakat İTC iktidar olduğu dönemde (kısmen uzaktan iktidar, kısmen ise bizatihi yönetimi elinde bulundurma) sadece askeri kalıplara sığdırılması mümkün olmayan, toplumun sosyolojik, ekonomik, kültür gibi sayılabilecek bir çok alanına etki etmiştir. hem iktidar olmanın hem de çözüm arayışının bir neticesi olarak hükümet vazifesini yerine getirme gayretinde olan bir cemiyet için bu satırlar bugün gayet olağan karşılanabilir. karşılanır ve fakat tartışılmaz, sürekli sığ ve dar alanda yapılan tekrar edilen yanlışlardan oluşan bir manzumeler bütünü içerisinde söylem geliştirilir. son dönemde bütün olarak cemiyet hakkında bir kitap yahut değerlendirme yerini, şahıslar üzerinden cemiyete yönelik okumalar ve yazılan eserlerle birlikte cemiyet hakkında yeni kapılar açılmakta ve okurlara farklı bir sesle iletişim teklifinde bulunulmaktadır. cemiyetin topyekûn olarak ele alınması yerine cemiyetle bağlantılı kişilerin hayatları üzerinden cemiyet ve dönem ele alınmaktadır. huzurda yer alan eserde İTC'nin küçük efendisi kara kemal üzerinden İTC'nin farklı bir okumasını okuruna sunmaktadır. eser kara kemal'in hayatı ve İTC içerisindeki konumu ile birlikte özellikle birinci cihan harbi sırasında ülkeyi vuran kıtlık ve türk esnafının, tüccarının olmayışı ve eksiklikleri üzerine bir okuma vaat ediyor okuyucuna. İTC'nin sadece askeri bir teşkilat veya oluşum olmadığı, siyasi fırka olmadığı, farklı başlıklar altında da değerlendirmeye muhtaç olduğu bu eserle gözler önüne seriliyor. cihan harbi ile birlikte askerlik yahut memurluk arasında geçen ömrün sonuçları ve İTC tarafından oluşturulmaya çalışılan bir ekonomik sınıfın oluşturulması gayesiyle yola çıkılıyor. çünkü imparatorlukta çarşıyı elinde tutan unsur gayrimüslim unsur olup; savaşlarda, olağanüstü hal ve durumlarda ekmek yediği topraklara ihanet ederek saf değiştiriyor ve imparatorlukta algılar yerle yeksan oluyor. bugün için artık İTC denilince bir takım isimler, şahıslar üzerinden bir yargılama yapmanın yanlış olduğu kamuoyunca kabul edilir hale gelmiştir. farklı bir şekilde ifade etmek istersek İTC sadece üç paşa üzerinden okunamaz, okunmamalı, anlaşılamaz ve anlaşılmamalıdır. İTC'nin en önemli özelliklerinden bir tanesi başsızlıktır. bu başsızlık ifadesini de liderden yoksunluk olarak anlamamak veyahut algılamamak gerekir. merkez-i umumi dediğimiz organ İTC'nin en önemli yönetim birim ve kademesini oluşturur ve kararlar burada alınır, tartışmalar burada yürütülür. mutlak eşitlik gibi bir enstrümandan bahsetmiyoruz elbette ama dönemi içerisinde bu yapının varlığı, farklı isimlerin söz sahibi olması değerlendirilmesi gereken hususlardan birisidir. İTC sadece üç paşadan ibaret değildir, hem İTC'ye hem de üç paşaya bu şekilde zulme son verilmelidir. cemiyet içerisinde önemli isimlerden bir tanesi de kara kemal'dir. kimdir peki kara kemal? özellikle iaşe işlerinde planlayıcı ve karar verici bir role sahip, geride duran ve cemiyet içerisinde "küçük efendi" yahut "gedik efendisi" olarak bilinen tanınan birisidir. . (shf.18) kendisi pek çok milli şirketin kurucusunu iktisadi bir organizasyon kapsamında gerçekleştirir, belli bir ekonomik görüşün savunucusu olmaktan ziyade ekonomide devletin gerçek belirleyici ve yönlendirici olması gerektiği düşüncesine sahip, cemiyetin vatandaşa dönük yüzü, imparatorluğun son döneminde ekonomik örgütlenmede ismi anılmadan geçilemeyecek isimlerden birisidir. sadece ikinci meşrutiyet ve cihan harbi değil, sonrasında yeniden örgütlenme ve anadoluya yardım işlerinde de yine kara kemal, küçük efendi sahnededir. kendisi milli mücadelenin yanında durmuş, yardımcı olmuş ve her zaman desteğini açık ve alenen göstermiş olmasına karşılık, komitacı olması, geçmişindeki İTC bağları kendisini mimli olmaktan kurtulmamış ve nihayetinde de bir kısım iddialara göre kümeste intihar ederek yaşamına son vermiştir. yaşamına son vermesi, izmir suikastı ve hakkında çıkarılan yakalama kararı ile kendisine yönelik düzenlenen operasyon neticesinde meydana gelmiştir. cumhuriyet kurulduktan sonra tasfiyeye başlamış izmir suikastı bahane edilerek ittihatçılarla olan hesap görülmeye çalışılmış, alakası olmadığı bariz olmasına rağmen ittihatçılar hakkında yakalama kararı çıkarılmış, idam kararları verilmiş ve infaz edilmiştir. iktidarın soğuk yüzü ve memleket sevdasının karşılığının bu topraklarda zuhur edişi böyledir bazen. İTC'nin yargılanması istiklal mahkemeleri aracılığıyla olur. istiklal mahkemeleri bugün artık bilindiği üzere, bir yargılama makamı veya organı gibi çalışmamış, mevcut iktidarın bir hesaplaşma aracı olarak kullanılmıştır. Dönemin hakim söylemi aba altından sopa gösterme aracı olarak kullandığı gibi bu mahkemeleri, kimi zaman geçmiş hesaplar da bu mahkemeler aracılığıyla görülmüştür. istiklal mahkemelerinin kuruluş amacı hiçbir zaman adil yargı olmamıştır. yargılama makamında bir kere olması gereken heyet teşekkül etmiş değildir ki nasıl bir yargılamadan söz edilebilsin. olağanüstü koşulların varlığına sığınılarak bu mahkemelerin kanuni olduğunun iddia edilmesi veyahut zaruret icabı gereği bu şekilde davranıldığı söylemi ile masumlaştırarak yumuşatma yoluna da gidilmemelidir. kitapta da bu husus açıkça ifade edilir. "yargılamalarda iaşe faaliyetleri ve bu faaliyetler akabinde kurulan vakıflar, cihan harbi'ne giriş ve ittihat ve terakki'nin ileri gelenlerinin mütareke döneminde yurt dışına çıkışları soruları sorulur ve bu sorular yargılamaların büyük bir kısmına tekabül eder. bu soruların hiçbirinin suikast girişimiyle de ilgisi bulunmamaktadır. fakat kara kemal'in ve ittihat ve terakki'nin tasfiyesi için bu sorular sorulur. iaşe sorunları, paşaların yurt dışına çıkışları hep kara Kemal'e taalluk eden sorular olmuştur. zaten bu soruların maksadını da mahkeme savcısı burada ihtikar yapmıyoruz, yalnız bugün mevki-i iktidara gelmek isteyen adamların mazide ne gibi şaibe ile âlûde olduklarını efkâr-ı umumiyeye ve Türk tarihine o suretle bildirmek ve geçirmek için muhakeme ediyor, davayı tamik ediyoruz. diyerek aşikar eder." (shf.61) türk edebiyatında kara kemal kısmında, kara kemal'in özellikle kurt kanununda ele alınışı ve aksettirilen yahut ifade edilişinin sadece edebi olarak dönemin hikayesi yönüyle değerlendirilebileceği, anlatı içerisindeki kara kemal'in tarihi şahsiyetiyle hiçbir ilgi ve alakasının bulunmadığı açıklanır. bazen roman sadece romandır, hakikatle, tarihi gerçeklerle alakası yoktur, okurunu da yanıltabilir. edebi eserlerin bu yönleri unutulmamalıdır. "kemal bey'in nakledilen gerek hususi toplantıları gerek beyanatları bu roman diyaloğunun tam aksi niteliğindedir. basit bir örnekle; kurduğu şirketler, ihracatın durduğu savaş döneminde dahi anadolu tüccarının malının almanların ucuz bir şekilde almasını önlemiştir. ittihat ve terakki cemiyetinin milli iktisattaki en büyük hedefi olan kapitülasyonların kaldırılmasında en büyük direnci savaş sırasında borç para alınmak istenen almanlar göstermesine rağmen bundan geri adım atılmaz. yine almanların itibar-ı milli bankasına ortak olma çabaları hep geri çevrilir." (shf. 66) iaşe sorunu kara kemal'in hayatının ayrılmaz parçalarından birisidir. kara kemal kendisi iktisat, ekonomi eğitimi görmemiş olmasına rağmen imparatorluğun son dönemine damgasını vurmuş, iktisat alanında şirket açılışından, vakıf kurulmasına, küçük esnafın korunmasından, türk unsurunun sermaye elde etmesi için gayret sarfetmeye kadar bir çok noktada çalışmıştır. imparatorluğun çöküş dönemi ve klasik dönemdeki ekonomik kurumları değişen ve dönüşen dünya karşısında yetersiz kalmış yavaş yavaş çökmüştür. uzun süren savaşlar, savaşlara gönderilen askerler ve insan unsuru da buna eklenince sermaye yabancıların elinde kalmış, imparatorluk tebası olmasına rağmen zor dönemde imparatorluğa yüz çeviren, tabiri caizse düşene bir de tekme vuran gayrımüslim unsur olmuştur. bunu gören İTC ve kara kemal türk unsurunun önde olduğu yeni oluşumlar içerisine girmiş, bitmiş kül olmuş bir ekonomik ortamda ateş yakma çabasına girmiştir. belki bu ateşi harlama eylemi kısa zamanda etkisini göstermemiş ve meyvesini vermemiştir ama en azından cumhuriyette dahi bu atılan tohumların meyvesi yenmiştir. "kara kemal'in sahadaki öncülüğüyle pek çok anonim şirket kurulur. ittihat ve terakki cemiyeti, cihan harbi'nin başlamasıyla milli iktisat uygulamaları için fırsat bulur adeta. iaşe işini, güçlü ve geniş bir teşkilatlanması olan ve esnafla da irtibatı kuvvetli ittihat ve terakki'nin üstlenmesi sonrasında kara kemal'in öncülüğünde kurulan heyet-i mahsusa-i ticariye, sermaye birikimi anlamında da büyük rol oynar." (shf. 82) eserde kara kemal'in iaşe nazırlığı dönemi ve milli şirketlerden de bahsedilir. küçük efendi'nin nazırlığı birinci cihan harbi'nde ve çok kısa süreler içerisindedir. imparatorluk eski usullere dayalı olması, kendisini güncelleyememesi, koşullara ve çağa ayak uyduramaması nedeniyle zorluk çektiğini yedi düvel bilmektedir. üstüne cihan harbi'ne iştirak edilmesi, erkek nüfusun askere alınması ve toprakların işlemesinin durma noktasına gelmesi de göz önüne alındığında işi zordur, İTC'nin en çok eleştirildiği noktalardan birisi de iaşe bahsidir. yapılan yargılamalarda da bu husus sürekli gündemde tutulur fakat gözden kaçan bir husus vardır ki bitik bir ekonomide, savaşa girilmesine rağmen bir şekilde hayat idame ettirilmiştir. önlemler alınmaya çalışılmış, ekonomi alanında şirket kurulması, banka projeleri üzerinden çalışılmış, geçmişin hatalarından ders alınarak milli bir bilinç ve sınıf yaratma çabaları güdülmüştür. kimsenin sevmediği İTC birinci cihan harbini bahane ederek kapitülasyonları kaldırır ve tam bağımsız ekonomi için uygun şartları oluşturma adına çabalar ve gayret eder. küçük esnafın yanında olur, komisyonculara yem etmemek için halkı çabalar gayret eder. İTC'nin ve kara kemal'in en önemli projelerinden bir tanesi de tamamen milli bir bankanın kurulmasına yönelik adımlardır. bilindiği üzere imparatorluğa en önemli müdahaleler ekonomik yaptırımlar ve bankalar üzerinden uygulanmakta ve içişlerine karışmada bankalar kullanım aracı olarak en ön sıralarda gelmektedir. işte bunu fark eden İTC tamamen yerli sermaye ile ve sadece özkaynaklar kullanarak banka kurmak için adımlar atar, tartışmalar yapar. bu sayede ekonomik bağımsızlık, özgürlük için bir adım atılmış olur. siyasi bağımsızlık tek başına hiçbir anlam ifade etmemekte bu bağımsızlık ekonomik, kültürel ilh. akla gelebilecek bütün alanlarda sağlanabilsin ki bize ait olan milli bir devletin varlığından söz edebilelim. aksi kanaatte ismi bize ait olmakla birlikte içerisi yetmiş iki milletin cirit attığı bir topluluktan söz edilmesi kaçınılmazdır. İTC'nin küçük esnafı koruması ve kollaması, türk merkezli bir ekonomik sistem nizamı için verdiği emekler ve kara kemal'in hikayesi işte bunlardan bahsediyor okuyucusuna. kitabın ikinci ve üçüncü bölümü osmanlı iktisadi düzeni ve esnaf örgütlenmesi ve cemiyetlerine hesredilmiştir. bu bölümlerde ara sıra küçük efendi'den uzaklaşılarak imparatorluk klasik dönemin ve ekonomik müesseseleri ve nizamı hakkında bilgi veriliyor. fakat bu bilgilerin verilmemesi halinde gerek kara kemal gerekse İTC'nin çaba ve gayretleri anlaşılmayacak ne yazık ki. karşılaştırmalı olarak da İTC'nin esnaf teşkilatı ve milli bir oluşum için gayretleri ancak bu bilgiler ışığında anlaşılabilir oluyor. aksi takdirde İTC bütün olağanüstü koşulların varlığına rağmen yine taşlanmak için bahane bulunarak aba altında sopa yemeye devam edecektir. en azından kitapta bu bölümlerde İTC öncesi düzen hakkında bilgi sahibi olunuyor, dünyanın düzeni gittiği yer ve imparatorluğun kaldığı noktalar tespit ediliyor. okuyucu bu kitapla birlikte İTC yolculuğunda cemiyetin önemli mensuplarından birisi hakkında bilgi sahibi olacak, bununla birlikte İTC'nin iktisat alanında ulaşmak istediği hedefler hakkında çabalarına tanıklık edecektir. kitapsuuru.com/ittihat-ve-tera...
İttihat ve Terakki'nin Küçük Efendisi Kara Kemal
İttihat ve Terakki'nin Küçük Efendisi Kara KemalAlperen Gökçe · Ötüken Neşriyat · 202310 okunma
·
128 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.