Gönderi

185 syf.
·
Puan vermedi
·
20 günde okudu
Mustafa Kutlu rüzgarlı pazarın soğuğunu, yağmurunu, çamurunu her olayıyla her duygusuyla içimizi titreterek yüzümüzü gülümseterek anlatmaktadır. Her karakterin ayrı birer öyküsü vardır. Nimet'in, Cesur'un, Duran'ın, Doktorun ya da Dürümcü Baba'nın anlatacağı o kadar çok şey vardır ki… Bu insanların ortak birçok yönleri de bulunmaktadır. Örneğin vefaları, yoksullukları ya da hayattan yedikleri darbeler. Bizi biz yapan yaşadığımız olaylardır ve bu olaylara karşı tutumumuzdaki değişimdir. Onlar hayata küsmeyen ailelerini ve kendilerini geçindirmeye çalışan yürekli insanlardır. Hayata bir şekilde tutunarak aileme üç beş kuruş desteğim oluyor en azından düşüncesiyle kar kış demeden üst geçidin üzerinde kendilerine bir yer bulmak için direnen masum insanlardır. Üst geçit dediğimize bakıpta hafife almayın sakın. Her türlü insan vardır orada. Yaşlısından gencine köründen dilencisine hatta haraç kesenine kadar yoksullukla savaşan bir sürü insan bulunur. Çoğunun ortak derdi yoksulluktur. Kimi şapka, bere satar bir umut yağmur yağar da insanlar alırlar bizim de yüzümüz güler belki diye kimi ise kalem, pil satarak geçimini sağlamaya çalışır. Yoksulluk hakkında bu örnekler haricinde göze çarpan daha nice olay anlatılır kitapta bundan şikayetçi olan yazar ise yoksulluğu şöyle tanımlamaktadır; “Yoksulun evi uzaktır, kimseler görmez. Yoksulun sesi kısılmıştır kimseler duymaz. Yoksulun yüzü soğuktur kimseler bakmaz…” Peki yoksulluk sadece köylerde mi vardır? Ya şehirlerde durum nasıldır? Şehirlerde de durumlar aynıdır. Yazarın bu konuyla ilişkilendirebileceğimiz şu cümlelerini aktarmak istiyorum: “…Ama gelin görün ki, büyük şehrin kıyıcığında hala deniz görmemiş çoban çocukları çevre yolu kenarına pikniğe gidiyorlar. Yok olsun yoksulluk!..” Örneğin Dürümcü Baba sokak çocuklarını doyuracak kadar iyi niyetliyken karısının o hapise girdikten sonra kızını da alıp ortadan kayboluşunun ardından kızının yıllar sonra onu bulması ve yanlarına almak istemesi ancak Dürümcü Babanın o çocukları düşünerek bu teklifi reddedişidir. İyilik vefa dediğimiz olay bu olmalıdır. Bunu bu zamanlarda bulabilmekte zordur. Yoksulluk, açlık derken aşk acısı da yanında cabası. Cesur’un annesinin, hasta kocasını ve kör çocuğunu ortada bırakıp gitmesine de diyecek bir şeyler bulmak zor geliyor. Çünkü böyle bir şeyin izahı yoktur. İşte böyle insanların kolay hayatları olmaz. Bizlere gösterdikleri olayların görünen yüzleridir tabi ki. Bende yazımı Mustafa Kutlu’nun şu sözleriyle sonlandırmak istiyorum; “Hayat budur. Hayatı şartlarla ölçmek, kıyaslarla değerlendirmek, başkalarının yaşantısına bakarak- özenerek kabul etmek, öyle olmamaya çalışmak ne beyhude.”
Rüzgarlı Pazar
Rüzgarlı PazarMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20113,538 okunma
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.