Fernando Pessoa
Günümüzde Portekiz’in XX. yüzyıldaki en ünlü ve en önemli şairi sayılan Fernando Pessoa, gerçek değeri ve önemi
kendi ülkesinde bile ancak ölümünden sonra anlaşılan ilginç bir
insan. Onunla ilgili bir yazısında Octavio Paz, “Şairlerin yaşam öyküleri olmaz. Onların yaşam öyküleri yapıtlarıdır,” diyor.
Kendi adının dışında Alberto Caeiro, Alvaro de Campos ve Ricardo Reis gibi üç değişik adla şiirler yazan, her biri için özel bir
dünya ve biçem yaratan Fernando Pessoa’mn yaşam öyküsünü
bu şairlerden hangisinin yapıtlarına bakarak çıkaracağız?
Ölümünden belli bir süre sonra yalnız kendi adıyla değil,
Alberto Caeiro, Alvaro de Campos ve Ricardo Reis imzasıyla yazdığı şiirler ve Bernardo Soares imzasıyla yazdığı denemeler,hem Portekiz’de hem de birçok yabancı dile çevrilerek başka
ülkelerde de öneminin anlaşılmasını sağladı.
İlk şiirlerini, Güney Afrika’da İngilizce yazan Pessoa, Lizbon’a döndükten sonra da bu dilde yazmayı sürdürdü. O yıllarda Milton, Shelley, Keats ve Poe gibi şairleri okuyordu. Daha
sonra Baudelaire’i keşfetti ve bir süre de adı sanı pek bilinmeyen birtakım Portekizli şairlerle ilgilendi ve Portekizce yazmaya başladı. Portekiz Rönesansı’nm sözcüsü sayılan A Aguia adlı
dergide 1912’de çıkan ilkyazıları, Portekiz şiiriyle ilgili eleştirel denemelerdi. Bu yazılardan biri, “Yabancılaşmanın Ormanında” başlığını taşıyordu. Pessoa böylece yabancılaşma ve kimlik
arayışı serüvenini açıklamış oluyordu. Pessoa’nın “Mensagem” [Mesaj) ve “Cancioneiro” gibi lirik ve dramatik şiirleri, karşımıza, yarattığı öbür üç düşsel şairden anlaşılması daha güç bir şair çıkarır. Büyük şairlerin şiirlerinin gerçekten anlaşılmaları için gerekli olan duygu özdeşliği ya da ruh kardeşliği elbette Pessoa’nın şiirleri için de gereklidir.