Gönderi

152 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 3 days
İki büyük yıldız: Fuzuli ve Şeyh Galib
Hz. Mevlana bizlere şöyle der: ''Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım.” Yeni şeyler duymaya ne kadar da ihtiyacımız var. Okuduklarımız aslında dünün tekrarı mı? Bunu düşünmek bile insana sıkıcı geliyor. Yeni şeyler söyleyen, bizde yeni fikirlerin oluşmasına yardımcı olan yazarları bulmak, onların eserlerini okumak gerek. İşte Necmettin Turinay, Fuzuli'den Şeyh Galib'e Aşkın Uzun Hikayesi adlı kitabında bizlere yeni şeyler söylüyor. Kitapta deneme ve eleştiri arasında bir dilin kullanıldığını ifade edebiliriz. Kitabın merkezinde Fuzuli ve Şeyh Galib yer alıyor. Tabii ki onların şaheserleri olan: 'Leyla vü Mecnun' ve 'Hüsn ü Aşk'. Yazar söz konusu kitabında, bize alışılageldiğimiz yargıların dışında farklı bir pencere açıyor. Leyla vü Mecnun ve Hüsn ü Aşk klasik edebiyatımızda ( Divan edebiyatı da denilebilir) mesnevi türünde yazılmış eserler olarak bilinir. Mesnevilerin sadece şiirlerden oluştuğu kabul edilir. Turinay bu hususu kabul etmez ve şöyle der: " Yani bir mesnevi, hiçbir zaman bir şiir mecmuası değildir.'' Yani mesnevilerin mevcut şiirlerin ötesinde anlam ve değer ifade ettiğini söyler. Eserde Cemil Meriç'in, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ve Namık Kemal'in roman hakkındaki görüşleri tenkid edilmektedir. Özellikle ciddi bir Namık Kemal tenkidi ile karşılaşıyoruz. Yazar, Namık Kemal'in eski edebiyatımızı eleştirmesinin Batı'da etkili olan Romantizm akımının tesiri ile olduğunu vurguluyor. Namık Kemal'in eski edebiyatımızı anlayamadığını belirtiyor. Hatta Namık Kemal'in İntibah adlı eserinin tabiatı kavrama ve karakterlerle bağlantı kurmakta ne kadar zayıf olduğunun altını çiziyor. Yazar, Namık Kemal'in Levla vü Mecnun ve Hüsn ü Aşk'ı birer tasavvuf risaleleri olarak gördüğünü belirtir. Necmettin Turinay ise buna karşılık olarak, kitaba konu olan bu iki eserin Namık Kemal'in eserlerinden mukayese edilemeyecek derecede sağlam ve üstün olduğunu iddia eder. Kitap üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümde klasik hikaye ve roman hakkındaki düşünceler dile getirilirken diğer bölümlerde sırasıyla Leyla vü Mecnun ve Hüsn ü Aşk üzerinde duruluyor. Bilindiği üzere Leyla vü Mecnun hikayesi Fuzuli'den önce anlatılan ve daha sonra yazıya dökülen bir hikayedir. Ancak bu hikaye Fuzuli'nin imzası ile yazılınca başka bir boyuta ve seviyeye geldi. Fuzuli'nin divanın ne kadar güçlü olduğu hepimizin malumudur. Fuzuli'nin divanının haricinde bir başka eser ortaya koyması onun sanatının ne kadar da geniş olduğunu bize gösterir. Turinay, klasik edebiyatımızdaki bütün eserlerin Leyla vü Mecnun veya Hüsn ü Aşk seviyesinde olmadığını kabul ediyor. Bu iki eserin şaheser olduklarını ve sanat değerlerinin yüksek olduğunu vurguluyor. Fuzuli, Leyla vü Mecnun'da şair kimliğinin yanında hikayeci bir kimlik ile karşımıza çıkıyor. Yine bu eserde yazar tarafından dikkat çekilen bir husus daha var. Fuzuli Leyla vü Mecnun'da eski edebiyatımızda örneği az görülen bir şey yapıyor: eserin ilk bölümünde eserin yazılışının hikayesini anlatıyor. Hatta otobiyografi türüne girebilecek şekilde detaylar veriyor. Kitapta eksik gördüğüm bir durumu ifade ekmek isterim. İkinci bölümde Fuzuli ve onun eseri Leyla vü Mecnun'un anlatıldığı kısım teroik olarak eksik kalmış izlenimi veriyor. Eserin içerik olarak ve teknik olarak daha geniş ele alınmasının, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için o bölümün biraz genişletilmesinin yararlı olacağını düşünüyorum. Ve sıra geldi Hüsn ü Aşk'a. Divan edebiyatının son parlayan yılıdızlarından biri olarak kabul edilen Şeyh Galib'in Hüsn ü Aşk'ına. Galip Dede'nin divanın geldiği aşama aşikardır. Öncelikle bunu kabul etmemiz gerekir. Ziya Paşa gibi bir şairin övgüsüne layık olmuştur. Hüsn ü Aşk'ın yazıldığı dönem Osmanlı'nın sancılı dönemlerine rastlar. Necmettin Turinay bu yüzden eserin yazıldığı dönemde pek de ilgi görmediğini belirtir. Yazar eserde, Şeyh Galip Hüsn ü Aşk'ı 25-26 yaşlarında iken devrin edebi otoritesi olan Nabi'ye ve onun eseri Hayriye'ye meydan okumak için yazdığını ifade eder. Eski hikayecilerin anonim hikayeler üzerinden eserlerini yazdıkları bilinen bir durum. Ancak Şeyh Galip Hüsn ü Aşk'ta yeni ve özgün bir hikaye ile okurlarının karşısına çıkıyor. Necmettin Turinay'a göre Hüsn ü Aşk'ı diger mesnevilerden ayıran ve dikkat çeken bir özellik var. O da diğer mesnevilerde üç aşamalı kurgu varken, Hüsn ü Aşk'ta dört aşamalı kurgu bulunuyor. Hatta Şeyh Galib eserinde kişiler arasında rol ve fonksiyon değimi yaparak diğer klasik mesnevilerde görülmeyen bir şeye imza atıyor. Şeyh Galib'te, Hz. Mevlana'nın ve onun Mesnevisinin ve ayrıca Mevleviliğin büyük etkisi olduğu görülmektedir. Bununla birlikte musıki de onu etkileyen diğer bir unsurdur. Diyebiliriz ki, bu etkiler Hüsn ü Aşk'ın yönünü tayin etmiştir. Toparlayacak olursak Necmettin Turinay incelemesini yapmaya çalıştığım bu eserinde bizlere yeni şeyler söylüyor ve yeni bir pencere açıyor. Kitapta öne çıkan noktaları şöyle özetleyebiliriz: - Mesnevilerin sadece şiirden oluştuğunu düşünmenin yanlış olduğunu ifade ediyor. - Roman türünün bize Batıdan geldiği ve eski edebiyatımızda böyle bir durumun olmadığını iddia eden düşünce insanlarını ciddi manada tenkid ediyor. - Romanların sadece sınıflı toplumların anlatım aracı olmadığını iddia ediyor. - Fuzuli'nin ve Şeyh Galib'in klasik edebiyatımızdaki zirve isimler olduklarının altını çiziyor. - Leyla vü Mecnun'un ve Hüsn ü Aşk'ın mesnevi türden yazılan diğer eserlerden pek çok anlamda farklı olduğunu vurguluyor. - Yine bu eserlerin nazım şekilde yazılmaları onların hikaye veya roman olarak kabul edilmelerine engel olamayacağını söylüyor. - Esere verilen tür adının öneminden ziyade, eserin ne alattığı, nasıl anlattığı; eserin nasıl bir kurguya ve yapıya istinat ettiği husuna önem veriyor. Bunlara benzer görüşleri sıralayabiliriz. Özetle diyebiliriz ki, Necmettin Turinay'ın kaleme aldığı "Fuzuli'den Şeyh Galib'e Aşkın Uzun Hikayesi" adlı eser edebiyat camiasında tartışma oluşturabilecek farklı fikirlerin dile getirildiği bir eser olarak karşımızda duruyor. Bu eserdeki görüşlere cevap vermek isteyenlerin olacağına inanıyorum. Bu vesile ile ilmi manada bir tartışma ortamı oluşabilir ve fikir hayatımıza bir katkısı olur. Yoksa eleştirinin olmadğı yerlerde yeni fikirlerin oluşmasının ve sorunlara çözüm üretmenin imkanı olmayacaktır.
Fuzûli'den Şeyh Galib'e Aşkın Uzun Hikâyesi
Fuzûli'den Şeyh Galib'e Aşkın Uzun HikâyesiNecmettin Turinay · Ketebe Yayınları · 20236 okunma
·
131 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.