Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

416 syf.
3/10 puan verdi
"Herkes Neden Yazar Olmamalı"nın Örneği
Neresinden tutsam diye düşünüyorum yazarken. Açıkçası kulüp kitabı olduğu için kitabı yarım bırakmamak için çok direndim, halbuki kolay okunan bir kitap. Burada neredeyse herkes tarafından övülmüş, çoğu kişi tarafından beğenilen bir kitap olarak karşıma çıktı. Ancak kitap çok yetersiz. Yazarın başka kitabını okumadığım için sadece bu kitapta mı yazamamış yoksa genel olarak yazamayan bir yazar mı bir fikrim yok. Önce konusundan bahsedeyim, sonra tekrar eleştiriye döneceğim. Kitap Maya isimli bir memur ile başlıyor. Maya, cumhuriyetin ilk yıllarında burada hocalık yapmış bir profesörü karşılamak ve ilgilenmek üzere görevlendirilmiş çalıştığı üniversite tarafından. Profesör de zamanında eşiyle Almanya'nın nazi kamplarından kaçmaya çalışan ve dolayısıyla bir şekilde yolu Türkiye'ye düşmüş biri. Önce Maya'nın ama sonlarına doğru asıl anlatılmak istenen kişi olan Maximillian'ın hikayesini anlatarak şekilleniyor. Açıkçası kitabın neden bu kadar övüldüğünü anlayabiliyorum ancak biraz edebi yeterlilik değerlendirilecek olursa kesinlikle bu övgüleri hak etmediğini söyleyebiliriz. Edebiyat konusunda daha yetkin insanlar eminim çok daha derin eleştirilerde bulunmuşlardır. Kitap başlar başlamaz, 10. sayfada fazlasıyla yapay bir anlatım olduğuna dair not almak durumunda kalmışım. 15. sayfada buraya yazamayacağım şekilde olan bir not almışım, çünkü yazar 80 yaşındaki adam için söyle bir cümle kuruyor: "İçimden gelmesine rağmen valizini yaşımaya yardım etmeyi teklif etmedim. Çünkü bunu bir gencin yaşlıya yardımı değil de, Müslüman bir kadının içine yerleşmiş kölelik duygusuyla geleneksel hizmet anlayışı olarak görmesinden çekiniyorum." Yazarı polyanna olarak değerlendirmiyorsanız bunun kendi biliçaltının açığa vurumu olduğunu net bir şekilde görebilirsiniz. Daha ileri sayfalarda da sürekli "kadın" ile olan derdini okuyoruz. Önce keşke erkek karakter yazsaymış, kadını anlayıp yazmamış demiştim ama sonra anladım ki bunları erkek bir karakter ile dile getirse olumsuz eleştiri alma ihtimali artacakmış. Bu yüzden de karakterini kadın seçmiş. Kendini sürekli "toplum eleştirisi" içerisinde gösteriyor. Karakterimizi dünyanın en doğru insanı olarak devamlı bir şeyleri eleştirirken buluyoruz. Her türlü sorunu dile getirince iyi yazdığını düşünüyor galiba. Basit bir örnek vereceğim, yabancı kelimelerin Türkçe'si olmasına rağmen kullanımı durumuna sanırım herkes yanlış der. Ancak bunu anlatırken durup dururken konuyu buraya getirmez insan. Yapay bir anlatım bu, söz etmiş olmak için kaleme almış gibi duruyor. Eğer bunun eleştirisini yapacaksan bir karakter daha eklersin hikayeye, hikayeyi bozmayacak şekilde sürekli bize o karakteri gösterip sık kullandığı yabancı kelimeleri okutursun. Böylece okur kendisi eleştirir karakteri. Hatta yer yer başka karakterlere de onu eleştirtirsin. Bu şekilde yaptığın eleştiri çok daha doğaldır. Durup dururken sırf bahsetmek için her şeyi dile alırsan basit bir yazar olduğunu da göstermiş olursun. Gelelim 30. sayfadaki bir başka "toplum eleştirisi"ne. Karakterin oğlunun internet geçmişindeki porno filmlerinden bahsediyor. Tahmin edin konumuz yine ne? Doğru tahmin, kadın. Filmlerdeki vahşilikten bahsediyor uzun uzun, ardından şu cümleleri kuruyor. "Benim oğlum dünyayı ve kadınları böyle tanıyarak mı büyüyor diye düşünüyordum. Kadınlara böyle davranmayı mı planlıyordu." ve hemen ardından asıl vururcu cümle geliyor. "Annesine de bu kadar aşağılanan kadın cinsine ait olduğu için mi bana hiç saygı göstermiyordu?" Birincisi çocuğun izlediklerini anlattığı kısımda yine bilinçaltı okuması yapabilirsiniz. İkincisi bu cümlelerden sonra aslında karakterde yansıtılmaya çalışıldığı gibi her an kadını övmeye çalıştığını değil bilinçaltındaki yergileri okuyabilirsiniz. Bu kadar fazla kadını övmeye çalışması bile aslında kadının fazlasıyla övülerek eşitleneceği algısında olduğunu net bir şekilde gösteriyor. Bu yazarı okumaktan zerre hoşlanmadım. Aslında bahsedilecek daha çok şey var, "kadın" ile olan derdinden uzun uzun örnekler vermek isterim ancak sözlerimi tekrarlamış olacağım. Bunca eleştirinin yanında Max ile Nadia'nın hikayesi kısmı fena değildi. Tabi yazar anlattıklarında Türkiye dışına çıkabilince düşünceleriyle olay örgüsünü bozacak bir durumda bulunamamış. O ikisinin hikayesini okuyabilirsiniz. Bu kadar yetersiz bir edebiyat okuyacağımı beklemiyordum, tamamen hayal kırıklığı benim için.
Serenad
SerenadZülfü Livaneli · İnkılap Kitabevi · 2021136,9bin okunma
·
67 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.