Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

.... İnancın arkeolojisi: Gökten ve gaipten alınan ilhamlar Eski toplumlarda hayatı anlama ve düzenleme ihtiyacına yanıt veren, yağmurun, depremin veya ölümün sebebini, karıncalar kadar çok olan karıncaları, ağacı ve göğü açıklayan, asayişi tesis eden, cezaları düzenleyen ve tortusu daha kurumsal formlara bürünerek günümüze kadar gelen geleneksel inançlar giderek itibar kaybediyor. Birçok toplumda kitleler atalarının dinlerini terk ediyor ve inançsızlar arasına katılıyor. Dinlerden azade bir hayat tarzını benimsiyor ve benliklerini dogmalardan özgürleştiriyorlar. En azından yüzeyde görünen böyle. Oysa derinlere indiğimizde bir başka gerçeklikle karşılaşıyoruz: seküler dinler. Kuantum, karma, astroloji, mindfulness ve daha birçokları… Çağımızın yeni insanı, yeni tanrılar yaratmakta oldukça mahir. Mesela içinde bulunduğu koşulları anlamak için gezegenlerin hareketlerine başvuruyor. Yaşadığı bir sorun karşısında, evrenin sevk ve idaresinde bulunan kozmik enerjinin olay yerine intikal edeceğini düşünüyor. Geleceğine ve geçmişine dair umut verici bir nüveyi kahve fincanındaki telvede görme beklentisinin çaresizliğini yaşıyor. Tüm bunlarda süpermarket raflarında satılan üçüncü sınıf kitapların, medyanın, kültürün muhakkak etkisi var, ama hakikat sanki daha başka bir yerde. Mütemadiyen yeni dinler icat etmemizin sebebi ne? Neden “yeni dinlere” ihtiyaç duyarız? İnancın, şüphesiz, konfor sağlama gibi bir işlevi var. Yaşamın bizden başka, bizden büyük, gizil bir güç tarafından kurgulandığı inancına bağlılık birçok açıdan rahatlatıcı. Bu kudret, bizim kudretimizin çok ötesindedir. Yaşama, dünyaya ve evrene yön veren şey bu güçtür. Böyle muktedir oluşu, insanları kendi yaşamlarında inisiyatif alma imkânından mahrum bırakır ya da insanların inisiyatif alma motivasyonlarına ket vurur. Bu omnipotans, insanı kendi yaşamını kendi avuçlarında büyütemeyen, kendi elleriyle yaratamayan edilgen bir canlıya dönüştürür. Her şey belirlenmiştir, rıza göstermekten başka çare yoktur. Kadir-i mutlak güçlerin yaşamı yönlendirdiğine inanmak, asıl sorunların sorumlularını gizlemeye de yarar. Tanrı, karma, evren, gezegenler, kahve telvesi, “içinde yaşadığımız simülasyon” (evet, mesela artık duymaya alıştığımız “Türkiye Simülasyonu” ifadesi) bu türden bir düşüncenin çıktısı olur. İnsan ve toplum eliyle gerçekleşecek bir değişim imkânsızdır, siyasal düzen bu imkânsızlıkla aynı ölçüde absürt görünür. Bunun en yalın açıklaması da ancak bir simülasyonunun içinde olduğumuzdur. Nerede olduğu bilinmez, ama erişilmez olduğu bellidir. Asıl sorumlular, mistik perdelerin arkasına inananlar tarafından saklanmasaydı muhakkak onları haklamak için harekete geçmek gerekecekti. Harekete geçemeyen insanların bile içinde sorumluları bilmenin fakat bir şey yapamamanın huzursuzluğu olacaktı. Patronuna, ebeveynlerine, öğretmenlerine, hükümetine ve müesses nizama karşı yaşamını ve onurunu kurtarmak maksadıyla harekete geçtiğinde, yaşamının bir daha aynı şekliyle sürüp gitmesi imkânsızlaşacaktı. Yaşam, yeni bir tempo kazanacaktı. Bu tempo, belki yıkıcı, belki de yaratıcı bir görkemle ivmelenecekti. Ama kesin olan şu ki pek çok şeyi değiştirecekti. Öyleyse, bu inanışlar statükoyu sürdürülebilir kılıyor ve isyan edememenin huzursuzluğundan insanı kurtarıyor. Kişiyi acizleştiriyor, yaşamına etki etmesinden alıkoyuyor. Ancak yaşam yeniden düzenlenemeyen, kilitli bir “word dosyası” (maalesef) değildir. Gerçeklikten kaçışın yolu Bu çağdaş spiritüel kuşatma, kişiyi maddi dünya karşısında yalnızca atalete sürükler gibi görünmesine karşın aslında daha tehlikeli bir işi de başarır. Neoliberalizmin “Just do it!” amentüsünden istifade ederek kendini bireyci kişisel gelişim kültü gibi dayatma özelliklerini elde eder. “İnanırsan başarırsın”, “sadece iste”, “bütün güç içimizde”, “sadece şimdiki zaman vardır”… Çeşitli anda kalma ritüelleri, meditasyon seremonileri, şükür günlükleri, evrene istenilen bir şeyi “manifest etme” törenleri… Günün 24 saatine ve bilincin tamamına talip olan bir düşünce ve yaşam tarzı… Geleceğe dair kolektif ve somut bir tasavvuru olmayan, evreni istenen malzemeyi temin eden ve kendi iç bürokrasisi olan bir levazım deposu olarak ele alan, fakat bu depodan da yalnız iPhone 14 Pro Max talep edebilen sınırlı ve küntleşmiş bir bilişsel ufuk… Din gibi yapılanan bu yaşam tarzı siyasi ve iktisadi düzen karşısında eyleme geçmekten kurtardığı bu ruhlara kendi yaşamlarına dair ezici bir sorumluluk, performans baskısı ve suçluluk yükler. İnanmaya duyulan bu müthiş tutkuda, dünyanın mevcut hâline yönelik bir itham, bir ütopya hasreti var. İnananlar, elimizdeki hâliyle mevcut dünyanın adaletli bir yer olduğu konusunda kötümserdir. Bu yüzden karma inancında olduğu gibi iyi bir şey yapanın iyi şeylerle karşılaşacağı, kötü şeyler yapanın da kötü şeylerle karşılaşacağı, nihayet mutlak adaletin sağlanacağı gibi anlatılara aldanmak mevcut kıyametvari gerçeklikten kaçışı sağlamanın bir yoluna dönüşür. Adalet duygusunun tatmin edilemediği gerçek dünyadan, ilahi adaletin sağlanacağı sanal dünyaya iltica eden ruhlar… Bu açıdan inanç, haksızlıkla içsel anlamda başa çıkmanın kitlesel bir yoludur. Değiştirmek de insana mahsustur Bu başa çıkma durumu, adaletsizliğin olumlanmasına neden olur. Bu dünyada adaletten ümidi kesmek ya da adaleti gökten ve gaipten ummak düzenin gerçek sorunlarına gerçek çözümler bulmayı zorlaştırır. İnsanların istikbaldeki muhayyel adalete aldanıp, kaskatı bir gerçeklikle arz eden adaletsizlikleri sineye çekmesine neden olur. Göksel adalet anlayışı, insanlığı tembelliğe, pasifize etmeye ve duyarsızlaştırmaya yarar. Bu dünyada hakiki bir adaleti tesis etme arzusundan alıkoyar. Belki bunların hepsi doğrudur. Yani astroloji, karma, evren, İslam, totem inanışları… Belki de gerçekten bir simülasyondayızdır. Yaşamımıza büyük, gizil, mutlak bir güç yön veriyordur. O zaman bile bu yazı geçerliğini koruyacaktır. Çünkü bunların olup olmaması değil, yaşamımız üzerindeki etkisi önemlidir. “İnanmak insana mahsustur” ama ayağa kalkıp kaderini kendi ellerine almak da insana mahsustur. İnsan iki ayağı üzerinde çoktan doğrulmuştur ve önünde duran her şeyi değiştirecektir.
·
1 artı 1'leme
·
292 görüntüleme
Faruk okurunun profil resmi
Çok güzel bir yazıydı...🙏 Teşekkür ederim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.