Gönderi

Ben insanların hayatını küçük kasabalara benzetirim. Her insan içinden dışına çıkmaz sokaklara sahiptir mutlaka. Mutluluğun tam ortasında aniden bitiveren minik yolları vardır. Dümdüz giderken sürüklendiği  yokuşları, yabancılara kolay kolay açmadığı kapıları, antika anıları, afilli hayalleri vardır. Her şeye rağmen hep sakin ve şirin kalmaya çalışan kasabalar gibidir insan hayatı. Ben de kendi kasabamda yaşıyorum. Çatılarımda şiirlerimi özenle kurutuyorum. Tek hecelileri, ince 'e' leri falan süslüyorum. Yabanci kelimeler ağırlıyorum misafir konaklarimda. Sonra bir de Şükrü Erbaşlar, Cahit Zarifoglulari, Necip Fazıllara gidip geliyorum. Laf cambazlığıyla meşgul oluyorum. Adımları fersudeleşmiş dayılardan yeni kelimeler satın alıp  hurdacı çocuklara satıyorum. Belki onlarda birbaşkasına mandal karşılığında satarlar kimbilir. Fakat bazı hislerim var, kasabamdan göçüp giderken benimle beraber gelmesini istemediğim. Her an içimde ölüp ölüp dirilen hislerim var. Neyseki kocaman ağzıma sığdıramadığım pıtırcık cümlelerim, sahip oldurulduğum bu hisler ve tüm haksizliklar karşısında arkamdan hakkımı savunacaklar. Mirasimi çatur çutur yiyecekler.  Fatihami okutturacaklar belki birkaç ağıza ya da bir çit kuşuna. İçimde ne varsa haykıracaklar.  Şiirlerimden bahsediyorum, pıtırcık cümlelerimden. Henüz cümlesini kuramadığım yastığımın altında durmaktan kenarları eksilmiş sözcüklerim de buna dahil. Neyse, bu kasabaların her sokağı ölüme çıkıyor. Çünkü hayat; giriş-gelişme ve ölümden oluşuyor. İnsan zaman alıp zaman vererek yola devam ediyor. Öyle işte hepimizin hayatı, yolları ölümlerde kesişen kasabalar gibi. (2022/Bilecik)
·
787 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.