Gönderi

387 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 4 days
Buda Utançtan Çöktü
Kitabı bitirdim, üstüne konuşulacak o kadar çok şey var ki... Olabildiğince spoiler vermeden bunlardan bir kısmını sizinle paylaşmak istiyorum. Öncelikle Oğuz Aktürk' ün bu kitabı özdeşleltirdiği köleler ve kilitler şarkısını dinledim. Şarkının son iki dizesi benim için kitabın bir mikro özeti niteliğinde. (Zaten şarkı Yunanistan'a gitmek isterken kaptan tarafından kilitlenerek kıyıya yakın bir yerde batırılan gemide boğularak ölen göçmenleri anlattığı için benzer hisler uyandırıyor) " Keşke anlattıklarım yalan olsa İnsanın insana ettiğine bak!" Keşke bu anlatılanlar hayal gücünün bir ürünü olsa ama maalesef insanın insana ettiğine de bakın... Kitap boyunca tek bir karakteri bile sevemiyorsunuz. Sempati duyduğunuzu düşündüğünüz karakterlerden birkaç sayfa içinde nefret ediyor ve soğuyorsunuz. Bu karakterler kitaba gömülüp gidiyor. Böylece duvarları buzdan bir depo kadar soğuk olan kitap asla ısınmıyor.( Herşey' in başladığı, güneşin doğduğu yeri bulana dek) Siz de kitabın ana karakteri Gazâ kadar yalnızsınız ve üşüyorsunuz . Kendiniz de dahil kimseye güvenmiyor, iğreniyorsunuz. Kitabın bölümleri rönesans resminde kullanılan dört temel teknikle adlandırılmış. Gazâ'nın gerek ani gerek yavaş yavaş işlenen renk değişimleri önünüze sabırla ilmek ilmek işlenmiş bir karakter çıkarıyor. Benim en sevdiğim bölümlerden biri Gazâ'nın son Afgan gurupla yapmış olduğu deneydi. Bana çok sevdiğim "Das Experiment" filmini hatırlattı. İnsanın kendisine verilen rollere bu denli çabuk adapte olup zalimleşmesi veya ezikleşmesi filmde çok iyi işlenmişti. Kitaptaki bu bölüm gözümde filmden sahnelerle canlandı. Ayrıca dikkatimi çeken bir diğer konu da Gazâ'nın yazmış olduğu milyonların birleşip aynı yöne yürüdüğü hikayeydi. Daha sonra Gazâ iyileşmek için bu birleşmeyi deneyecekti. Milyonlarla olmasa da "onlarla" birlikte birlikte herkesleşmeyi... Kendini koyduğu linç edilen rolünde olmaktan linç edene terfi etmeyi... Bu bölümü okurken Cem Karaca'nın Safinaz'ında geçen " Söylesene çare bu mu Safinaz!" Sözleri yankılandı zihnimde... Söylesene çare bu mu Gazâ dedim içten içe... Ve kitapta sevdiğim bir diğer bölümde Cuma karakterinin evi olan ve 2001 yılında yıkılmış iki Buda heykelinin bulunduğu vadinin anlatıldığı bölümlerdi. Çünkü yine en sevdiğim filmler listemde ilk 10'a koyabileceğim bir film olan"Budha Collapsed out of shame" (Buda Utançtan Çöktü) 'i izlerken hissettiğim duyguları hatırlattı bana. Ve düşündüm ki filmde olduğu gibi ortalama on yaşlarındaki çocukların okula gitmesi, eğlenceli oyunlar oynaması gerekirken onlar, yaşıt kızları rehin alıyor, kafasına bir kese kağıdı geçirerek "recm etme" oyunları oynuyor, bir kız okula gitmek istediği için onu çukura gömüp ellerinde taşlarla tehdit ediyorlar. Ve bu çocuklar ilerde bir gün elbet büyüyorlar... Gazâ da tıpkı böyle oyun oynaması, okul okuması gereken yaşta büyük acılara tanıklık ediyor, istismar ediliyor, şiddet görüyor ve o da onlardan birine dönüşüyor. Bazen çözümü ölümde arıyor. Hayatını borçlu olduğu ölümde... Bahsettiğim filmde söylenen şu replik gibi "Baktay, ancak ölürsen özgür olursun!" Bunu bir çocuğa söyletmek bir yana dursun, düşündürenler var olduğu için çöktü belkide Buda, utançtan... Taliban altına dinamit döşediği için değil...
Daha
DahaHakan Günday · Doğan Kitap · 202313.8k okunma
·
45 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.