Gönderi

Demian romanında; “Tek istediğim içimden dökülenlerle yaşamaya çalışmaktı. Fakat bu neden bu kadar zordu?’’ diye yazmıştı Hesse. Hayatın kendisinden istediği gibi biri olamıyordu ancak yazarken böyle değildi, istediği her şeyi olabiliyordu ve bundan büyüleniyordu. İntihar dürtüsünü yazarak bastırmaya çalışmış olan Hesse şöyle yazmıştı romanında: Genel açıdan bakıldığında, bir sarsıntıdan öbürüne akıp giden yaşamım sürekli bir iniş oluşturdu, normalden, izin verilenden, sağlıklıdan giderek uzaklaştı. Yıllar geçtikçe sahip olduğum değerler elimden çıkıp gitti, her türlü sosyal ilişkinin dışında aldım soluğu; genel ahlak kurallarıyla sürekli ve amansız bir çatışma içinde tek başına biri olup çıktım. Eskisi gibi insanların çizdiği sınırlar içerisinde yaşasam bile, tüm duygu ve düşüncelerimle bu dünyanın ortasında yine de bir yabancıya dönüştüm. Giderek solunmaz nitelik kazanan bir hava içine sürüklenmiş bu yolda daha fazla yürümeyi arzulamam için hiçbir neden yok. Bütün her şeyi gerçekten bir kere daha yaşamaya gücüm var mı? Bütün bu işkenceyi, kendi ben’imin bayağılığı ve değersizliğiyle göz göze gelmeleri, serilip kalmaktan duyduğum bu müthiş korkuyu, bu ölüm korkusunu? Onca acının yinelenmesine karşı çıkarak soluğu kaçmakta almam daha kolay, daha akıllıca sayılmaz mı? İnsan neleri yutup sineye çekebiliyor, şaşılacak şey! İğrençti tadı yaşamın, içimde epeydir biriken tiksintinin doruk noktasına ulaştığını duyumsuyorum. Yaşam beni içinden kusup atmıştı. Amaçlarından hiçbirini paylaşmadığım, sevinçlerinden hiçbiri bana bir şey söylemeyen bu dünyanın ortasında ne yapacaktım? Kafamda şöyle bir düşünce: Ölümü benim için bir kayıp oluşturacak insan, bu kentin, bu dünyanın neresinde yaşıyordu? Ve benim ölümüm kendisi için önem taşıyacak insan neredeydi? * Bozkırkurdu
11 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.