Gönderi

.... Doğrulama yanlılığının dayanılmaz çekiciliği Doğrulama yanlılığı, kişinin kendi kanaatlerini destekleyen bilgileri benimsemesi görüşleriyle çelişenleri de reddetmesi olarak tanımlanabilir. Dereceleri elbette farklı olmakla birlikte hepimizin sahip olduğu, yaygın bir eğilim. Tanımlanmış onca kusurlu düşünce tarzı arasında, doğrulama yanlılığı en iyi kataloglanmış olanı ve ders kitaplarındaki deneylerin ana konusu. Bu türden eğilimler, beynimizin daha az efor harcayarak hızlı karar verebilme yetisine katkıda bulunuyor. Beynimizi, yıllar içinde edindiğimiz kanaatleri teyit eden yeni bilgilere adapte etmek daha kolay geliyor. Biliminsanları Hugo Mercier ile Dan Sperber, neden düzgün düşünemediğimizi araştırdıkları The Enigma of Reason (Aklın Gizemi) kitabında “doğrulama sapması” terimini kullanmayı tercih ediyorlar: “Onlara göre insanlar aslında tesadüfen bön değiller. Öyle ki, başkalarının argümanlarında sadece zayıflıklara odaklanırken, konu bize geldiğinde neredeyse hiç oralı olmuyoruz.” Farklı düşüncelere açık olmak, sosyal medyada her görüşten kişiyi “takip ettiğimiz” listede tutmak anlamına gelmiyor. Sosyal medya algoritmalarının çok yönlü filtrelemeleri sayesinde en çok “beğendiğimiz” ve ilgiyle okuduğumuz bilgiler tekrar ve tekrar bize servis ediliyor. Daha çok kendi görüşümüze yakın bulduğumuz, paylaşımlarını sevdiğimiz kişileri gerçekten takip ediyoruz ve beğeniyoruz. Sosyal medyada doğrulama yanlılığının farkına varmak iyice güçleşiyor. Doğru olanın kendi kanaatlerimiz olduğuna inanmaya eğilimli olduğumuz için algoritmalar ve çevremizin desteğiyle bu kabulü pekiştiriyoruz. Farklı düşüncelere açık olduğumuzun kanıtını sosyal medya akışlarında, okuduğumuz kitaplarda, izlediğimiz filmlerde değil hayatımızın işleyişinde görebiliriz ancak. Hatta özenle makyajlanmış bir entelektüel imajın ardına gizlenmiş kişilerin bulanık bir zihne sahip olması da nadir görülen bir durum değil. Kısacası, açık görüşlü olabilmek yeni fikirlere karşı pratikte nasıl bir tavır sergilediğimizle ölçülebilir. Bizden farklı düşünen insanlarla bir araya geldiğimizde, “mutlak doğru” olarak nitelendirdiğimiz değerlerin karşı tarafta hiçbir karşılığı olmadığını anladığımızda “iletişim” kurmanın ötesinde bir “ilişki” geliştirebiliyorsak gerçekten adım atmış oluyoruz. İlişki geliştirmek insanın inandığı değerlerden ödün vermesi anlamına gelmiyor, ama “eleştiriye açığım” diyen çoğu kişi iletişim kurma aşamasına bile gelemiyor. Yaptığımız seçimlerde, hayatımızdaki önemli kararlarda doğrulama yanlılığının büyük payı oluyor. Neyi görmek istiyorsak o yöne doğru bakmayı tercih ediyoruz. Bazen her tercihimizle mutlu olmamız gerektiğine dair bir yanılsamaya kapılabiliyoruz, tercihlerimizle dışladığımız diğer olasılıkların başkaları tarafından seçilmiş olmasını da (tercihimizin onaylanmadığı düşünerek) tehdit gibi görebiliyoruz. Halbuki her insanın karar mekanizmasında farklı etkenler rol oynuyor. Herkes farklı bir coğrafi konumda, farklı bir ailede büyüyor, kendini buluyor ya da bulamıyor. Ailemiz, arkadaşlarımız, sevgilimiz, eşimiz, yani onayladığımız ve bizi onaylayan kişiler sayesinde kanaatlerimizin doğruluğunu teyit ettiğimizi düşünerek yola devam ediyoruz. Oysa başkalarının farklı tercihlerine veya kendi tercihlerimizin farklı sonuçlarına açık olmak büyük önem taşıyor. Tercih yaptığımızı (diğer olasılıkları dışladığımızı) kabullenmediğimizde veya tercihimiz olumsuz sonuçlandığında kendimizle yüzleşmek yerine kabahati dış etkenlerde aramaya, doğrulama yanlılığının konforuna teslim olmaya başlıyoruz. Çatışmaları önlemeyi (haksız olduğumu öğrenmek istemiyorum) veya kendimize destek aramayı (haklı olduğumu öğrenmeyi istiyorum) arzuluyoruz. Doğrulama yanlılığıyla baş edebilmenin en etkili yolu eleştirel düşünme yetisi, yani kendimizi zaman zaman gözden geçirme ve anlama çabası. Kişi kendi tezlerine yine kendisi antitez üretebilecek aşamaya ulaştığında konfor alanını aşıyor, özgürlük sınırını belirliyor. Mesele farklı görüşlere katılıp katılmama meselesi değil, herkesin farklı yollardan geçtiğini kabul etme, anlayışla ve nezaketle düşünme meselesi. İnternetin hayatımıza girmesinin ardından manipülatif ve yanlış bilginin de dolaşıma girmesinin kolaylaştığı hesaba katılırsa, eleştirel bilgiye erişmek de hatırı sayılır bir emek istiyor. Bu nedenle doğrulama yanlılığının veya kitle psikolojisinin konforuna kapılmadan, zihnimize sanal ortamdaki gürültüden sıyrılma imkânı tanıyarak, algoritmalara inat bir seçicilikle düşünme eylemini süreklileştirmek zorundayız. İnandığımız değerlerin olması, bunların herkes için geçerli olduğu anlamına gelmiyor. En azından tercihler söz konusu olduğunda, mutlak doğru diye bir genellemeden bahsedilemeyeceği aşikâr. Alelade bir örnek vermek gerekirse, kiminin dağ yamacında kiminin deniz kenarında yaşamayı istemesi, bir diğerinin tercihini değersizleştirmez yalnızca beklentilerinin farklı olduğuna işaret eder. İnsan edindiği tecrübeler, karşılaştığı kişilerle değişip dönüşebilen bir varlık. Kimi düşüncelerimiz de zevklerimiz de ömürlük olmak zorunda değil. Farklı olasılıkları kabul etmek, yaşama sevincini büyüten bir güzellik. Elbette tüm bunları düşünmeye vakit bulabilecek kadar karnınız toksa.
·
1 plus 1
·
745 views
Faruk okurunun profil resmi
Bu da ilgiyle ve düşünerek okuduğum bir yazı. Teşekküre devam...🙏
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.